Diğer SporlarSanatBack To The Future: Dünyadan Uzak

Mehmet Ekrem Ceylan3 sene öncen/a20 dakika

Her insanın film zevki, sevdiği film türü birbirinden farklılık gösterir. Kimi toplumsal gerçekçiliğin en sert şekilde yüzüne çarpılmasını sever; kimi de, “Hayatın gerçekleri yetmedi mi be?” diyerek gerçeküstü hikâyeleri sever…

Bazıları iliklerine kadar üzüntüyü hissetmeyi isterken bazısı, “Ayyyy içim şişti!” der bu filmlere ve komedi izlemekten hoşlanır.

Yıldız gibi parlayan filmler tam da bu noktada ortaya çıkar.

Açalım hemen…

Bazı filmler, fantastik dünyalar izlemekten hiç hoşlanmayan Mehmet Amca’ya; “Hmmm bu iyiymiş ya yeğenim!” dedirtebilir.

İşte tam o filmden bahsediyorum: Back To The Future.

Zehirli Ok

İnsanın Back To The Future filmini sevmesi için fantastik evrenlerden hoşlanmasına gerek yok.

Back To The Future, zehirli bir ok adeta!

Back To The Future, insanı zamanda yolculuk yapmaya da özendirir, DeLorean bulup gazını köklemeye de özendirir. Kaykayla uçmaya bile özendirir! Laf aramızda, Biff olmaya bile özendirir! Yok yok, şaka yaptım, o kadar da değil!

Vazgeçtim… Şaka falan yapmadım. Evet, Biff olmaya bile özendirir.

Sebebini söyleyeyim: Hatırlayalım, serinin ikinci filminde 1985’ten 2015 yılına bir zaman yolculuğu yapıyor Marty McFly ve Dr. Emmett Brown. 2015 yılındayken bir mağazada Marty, 1950 ile 2000 arasında geçen tüm spor olaylarının yazdığı bir spor almanağı görüyor.

Bizim çocuk maşallah pek de zeki bir oğlan olduğu için hemen kurnazca düşünüyor.

Diyor ki; “Şimdi kendi yılımıza, yani 1985’e döndüğümüzde ben almanaktan bakıp bahis yaparsam… Deli para doktor, deli para!”

Doktor ise kendi hayatlarındaki kırılmaların tarihin akışını değiştireceğini ve bunun da tehlikeli sonuçları olacağını bildiği için almanağı çöpe attırıyor.

Back To The Future

Şimdi geldik bizim Biff efendiye… 2015’te herkesin şamar oğlanı olmuş yaşlı Biff, bizimkileri takip ediyor.

Almanağı çalıyor, hatta kimseye çaktırmadan DeLorean’ı bile çalıp 1955’e geri ışınlanıyor. Hatta yine kimseye çaktırmadan bir daha 2015 yılına gelip DeLorean’ı yerine geri bırakıyor. Uyuyorsunuz Marty ve Doktor!

1955’teki genç Biff’i bulup almanağı ona veriyor. Bütün spor olaylarının bu almanakta yazdığını ve hepsine bahis oynarsa köşeyi döneceğini söylüyor.

Hatta radyodan dinledikleri UCLA ile Washington arasında oynanan üniversitelerarası futbol maçının 19-17 biteceğini söyleyerek ikna bile ediyor.

Tarihin akışını değiştiriyor böylece. Bu hamlesi sayesinde genç Biff, almanaktan bakıp bahis oynayarak dünyanın en zenginleri arasına giriyor.

Haliyle bizim Marty ile Doktor da 2015’ten 1985’e döndüklerinde durumun farkına varıyorlar. Bu kez 1955’e gidip almanağın genç Biff’e geçmesini engellemeye çalışıyorlar.

Son derece zekice bir hamle… Adamımsın Biff.

Back To The Future

Yolculuk Başlıyor

Fantastik türlere en düşman olanlara bile fanteziyi sevdiren bu filmden esinlenerek ben de sizlere fantastik bir evren kuracağım şimdi.

Bir yol bulalım, dünyadan uzak! Deryaya yakın, dünyadan uzak!

Buldum.

1950 ile 2000 yılları arasında o meşhur almanaktan yola çıkalım.

Acaba Biff, spor organizasyonlarındaki hangi sonuçlar sayesinde köşeyi döndü?

Filme sadık kalmak için, 1955 ile 1985 arasındaki 30 yılın spor olaylarına bakalım sadece.

Elbette hepsine para yatırmıştır zaten. Neticede hepsi birer garanti sonuç.

Hiç bahis batağına düşmemiş olanlar için söylüyorum; genelde sürprizlerin oranı yüksek olur. Sürprizi bulursanız çok daha fazla para kazanırsınız.

Şimdi ben de DeLorean’ıma binip gazı köklüyorum.

Sıkı tutunun.

Zaman yolculuğumuz başlıyor.

Back To The Future

Biff’tekli Günler!

Back To The Future adlı canımız filmimizin meşhur almanağında, Boston Celtics’in 1959 ile 1966 yılları arasındaki, üst üste 8 yıllık NBA şampiyonluğu mutlaka yazıyordur.

Şampiyonluk bahsini 8 yıl üst üste aynı takıma oynamak gerçek bir kumardır.

Tüm organizasyonlarda bu başarının muadiline pek az rastlanır. Tekrarlanması da oldukça zordur.

Fakat düşünün, 8 yıl üst üste şampiyon olmuş bir takım, dokuzuncu yılda da doğal favori olur. İnsanların algısı şöyle oluşur: “Bunlar üst üste 10 yapar, davarlar!”

Üst üste dokuzuncu Boston Celtics şampiyonluğunun oranı düşüktür. Biff bence büyük vurgunu 1967’de yapmıştır. Philadelphia 76ers’e parayı basmıştır. Hem de bu Philadelphia ekibinin ilk şampiyonluğudur.

Biff, bunu bilene kadar tavuk döner yiyorken artık bol bol biftek yiyeceği günler başlamıştır.

Özür dilerim! Bu kötü şakadan sonra DeLorean’dan atlamayın sakın!

Zira yolculuğumuz daha yeni başlıyor.

Ekmek Elden Su Almanaktan!

Bizim Biff, 1962’de Wilt Chamberlain’in 100 sayı atacağını es geçer mi hiç?

Kimin aklına gelir ki Chamberlain’in Warriors forması giyerken New York Knicks karşısında üç haneli bir skora ulaşacağı?

Kumar gibi kumar valla!

New York Knicks taraftarlarının morali yerle bir olmuşken bizim Biff ise mutluluktan uçuyordur maçtan sonra. Diğer uçan zaten malumunuz: Chamberlain!

1970’lere geldiğimizde çok biftek yemekten kilo alan Biff, kazanmaya da tamtakır devam ediyordu elbette.

1972 Münih Olimpiyatları’nda oynanan meşhur ABD-SSCB basketbol maçını hemen hatırlayalım.

Dünyanın en uzun 3 saniyesi bu maçta yaşanmıştı. Maçın bitmesine 3 saniye kala birtakım olaylar yaşanmıştı ama o sıra Amerikalılar 49-48 öndeydiler ve bir yandan kutlama heyecanıyla kavrulmuşlardı.

Fakat SSCB, son saniye bulduğu basketle maçı 50-49 kazanmış ve kült bir başarıya imza atmıştı.

O günlerde canlıdan bahis yatırıldığını düşünelim, son 3 saniye kala Biff’in SSCB’ye para yatırdığını düşünsenize… Düşündüyseniz, gözleriniz şu an dünyayı dolar yeşili olarak görüyor!

Gelelim 1976 Montreal’e… “Ben bu yaz neredeydim?” diyen Badi Ekrem’i de analım!

Konumuz elbette Badi Ekrem değil yahu; Nadia Comaneci’den bahsedeceğiz. Yani, o gün daha 14 yaşında olan jimnastikçi kızdan.

Rumen kız, 10 jüri üyesinden 10 tam puan alarak adını asla unutturmamak üzere tarihe kazımıştı.

Müsabakalardan önce birisi Biff’e; “Manyak mısın abicim? Daha 14 yaşındaki tecrübesiz sporcuya bu kadar para yatırılır mı?” dese muhtemelen haklıydı. Deli gibi gözüken Biff olurdu. Hep o makinayı icat eden Dr. Emmett Brown’ın suçu! Şeytan icadı!

1977 ile 1987 yılları arasında art arda 122 koşu kazanan, üst üste 107 final kazanan ve tam dört dünya rekoru kıran Edwin Moses de muhakkak Biff’e iyi para kazandırmıştır. Argo tabirle; Moses’in ekmeğini az yemedin Biff!

Seksenlerde de Sektirmek Yok!

1980’lerdeki organizasyonları da Biff elbette sektirmiyordu! Bakalım, nerelerden vurgunlar yapmış olabilir diye süzelim yılları…

“Miracle” filmine konu olan, meşhur bir buz hokeyi maçını bu yazıda anmamak olur mu hiç?

ABD için 70’li yılların kabus gibi geçtiğini söylemek pek de zor değil. Watergate skandalından tutun da Vietnam Savaşı’na kadar, yazarsak çok uzayacak birçok olay yaşamışlardı. Dış politikalarında imajlarını zedeleyen bir yığın olaylar silsilesi… 70’li yıllar ABD için tam olarak bu silsilelerle geçmişti.

1980’in başlangıcı ise bir spor organizasyonundaki başarı sayesinde nefes aldırıyordu onlara. Kış Olimpiyatları’ndan bahsediyoruz. ABD’nin buz hokeyi kadrosunun tamamı, Ulusal Kolej Ligi (NCAA) oyuncularından kuruluydu.

Finale kadar yürümüştü bu oldukça genç ve tecrübesiz ekip. Üstelik, organizasyondan sadece 7 ay önce kadro kurulmuştu ve az hazırlıkla bu kadar başarı yakalamışlardı.

Finale çıkmış olmak onlar için yeterli olmadı ve SSCB gibi bir devi 4-3 yenerek altın madalya sahibi oldular.

Organizasyon başlamadan önceki atmosferde Biff çıkıp, “Biz şampiyon oluruz, parayı yatıracağım bize” dese…

Cümleyi bilerek kestim çünkü almanakta yazmasına rağmen şampiyon olacaklarına kendi bile inanamaz!

Öte yandan beyzbol, ABD’de en popüler sporlardan biri. Almanak meselesi olmasa bile Biff takip ediyordur kesin!

1982 yılında Rickey Henderson’un üst üste 130 üs çalacağını da bildi bu Biff denen mendebur! Çok kıl adamsın be Biff! Hadi bunu attın tuttu diyelim; bir sezonda üç kez 100 üs çalacağını nereden bildin?

Fantastik Filmlerden Bile Daha Fantastik

Ah şu almanak… Piyango sonuçlarını söyleyen Ak Sakallı Dede’nin bile pabucunu yabana attı. Filmin senaristleri Robert Zemeckis ve Bob Gale değil de; bizim Burak Aksak ya da Selçuk Aydemir olsaydı Ak Sakallı Dede olur muydu acaba almanağın yerine?

Şöyle bir düşündüm de… E, olmuştu zaten! Leyla İle Mecnun da canımızdır diyelim devam edelim yolculuğumuza.

1983 yılı Biff için iyi geçmiş olsa gerek.

Çünkü Navratilova’nın da az ekmeğini yememiştir herhalde! Zaten 74 maçlık bir galibiyet serisi olan Martina Navratilova’nın; 1983’teki sezon başarı yüzdesi akla hayale sığmayacak kadar fantastik.

Üzerine konuştuğumuz film ya da şu an yazdığımız bu “dünyadan uzak” yazı bile Navratilova’nın %98,9’luk sezon başarı yüzdesi kadar fantastik olamaz.

Kendi ülkemizin topraklarımızdan da bir örnek verelim.

1959’dan beri üç büyüklerin hüküm sürdüğü Türkiye Ligi’nde, Trabzonspor’un 1976 yılındaki ilk şampiyonluğundan da nasibini almıştır herhalde Biff!

Anadolu topraklarının İstanbul’un büyüklerine karşı bir devrimine şahitlik etmiş bizim Biff… Hem de para kazanarak!

Vardık!

Fantastik hiçbir şeyden hoşlanmayanlara bile fanteziyi sevdiren Back To The Future, “dünyadan uzak” bir yol bulduğum için Pinhani’nin tebrik edeceği bu yazıyı bana yazdırdı!

Elbette, ne yazarsam yazayım filmin seyir keyfinin yanından bile geçemem. Öyle bir iddiam olursa zaten Bakırköy’e kendim giderim! Yine de, umarım bu yazıdaki zaman yolculuğundan da bir nebze bile olsa keyif almışsınızdır!

Yolculuk bitti.

Şimdi DeLorean’dan inme zamanı.

 

Mehmet Ekrem Ceylan

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin