Diğer SporlarSanatCüneyt Arkın: Sinemayla Dünyayı Güzelleştirmek

Duygu Akdoğan2 sene öncen/a16 dakika

Kahramanlık hikayelerini okumayı veya izlemesini severiz genellikle. Çünkü, bazı güçlere sahip olan o karakterlerin günün sonunda kötülere ders vermesini görmek hoşumuza gider. Gerçek hayatta da böyle olmasını dileriz içten içe. Bir kahraman gelsin ve düzeni değiştirsin. Savaşları durdursun, şehrini korumak için maddi manevi her yolu denesin ve suçlulara karşı savaşsın. Çocukken bir kahramanınız var mıydı? Büyürken hayranlıkla takip ettiğiniz her hareketini örnek almaya çalıştığınız, yaptıklarını sizin de yapmak istediğiniz biri. Birden fazla süper kahraman karakterleri varken illa biri daha yakın gelmiştir, bazen o kahramanın bir çizgi karakter olmasına da gerek yoktur. Hayatınızdan biri bile sizin için örnek aldığınız o kahraman olmuş olabilir. Cüneyt Arkın gibi.

Türk Sineması’nda Malkoçoğlu, Kara Murat ve Battal Gazi gibi yenilmez kahramanları canlandıran Cüneyt Arkın belki bazılarımızın hayran olduğu kişi olmuş olabilir. Standart jön kalıplarına uyan biri değildi Cüneyt Arkın ve bu durum belki de onun bizim için dahada unutulmaz olmasını sağladı. Geçtiğimiz haziran ayında vefat eden usta oyuncu ile yapılan son röportajda söylediği şu sözler onun kahramanlık hikayesine bakışını çok iyi anlatıyor: “Bana diyorlardı ki ‘Sen Malkoçoğlu’sun.’ Yani tam bir kahraman. Kahraman nedir biliyor musunuz? Türkiye’de evine alın teriyle, namusuyla ekmek götürüp ailesini doyuran her anne babadır kahraman. Bir diğer kahramanlık ve şerefli görev ise çocuklara iyi bir eğitim verebilmektir.”

Her Zaman Kahraman!

Cüneyt Arkın, gerçek adıyla Fahrettin Cüreklibatur 1937 yılında Eskişehir’de dünyaya geldi. Yoksul denilebilecek bir ailede büyüdü ki kendisi de bunu: “Ben bir Anadolu çocuğuyum, bozkır köyünde doğdum. Yoksulduk ama bu yoksulluğu bir nimet olarak görür ve bizi mutsuz etmesine izin vermezdik. Çok az şeyle mutlu olmasını bilirdik. Her şeyden önemlisi birbirimizi çok severdik. Çok çektik gerçekten, kardeşlerim açlıktan ya da sefaletten öldü. Benim yaşamam da mucize.” Böyle bir hayatta kardeşlerinizin ölümünü görüp kendi yaşamanızı mucize olarak yorumlamak çok da kolay değildir. Bu durumla bir şekilde başa çıkmış olmak bile başka bir kahramanlık öyküsü değil midir?

Cüneyt Arkın bu yaşadıkları nedeniyle asıl mesleği olan doktorluğa karar vermiş ve 1961 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştu. Günümüzde bazı durumlar nedeniyle doktorluk eskisi kadar kıymetli görünmese de doktorların her zaman insan hayatını önemsediklerini ve yaşadıkları her şeye rağmen görevlerini yapmayı seçtiklerini düşünürsek; onların da kahraman olduklarını göz önünde bulundurursak Cüneyt Arkın, doktor olmayı seçerek her koşulda kahraman olmak için dünyaya geldiğini söylemek çok da abartı olmaz.

Ayrıca, soyadıyla alakalı da şöyle bir durum var. Sanatçı Kırım-Tatar kökenli ve dillerindeki ses dönüşümleri nedeniyle “cürekli” aslında yürekli demek, “batur” da yiğit anlamında kullanılan bir kelime dolayısıyla birleşince yürekli-yiğit gibi bir anlama ortaya çıkıyor, çok da tesadüf değil sanki. Cüneyt Arkın ismini benimsemesinin de şöyle bir hikayesi var; üniversite yıllarında Arkın Kitabevi’nin sahibi ile tanışıyor usta sanatçı ve kitabevinin sahibi sanatçıya ve arkadaşlarına ödünç kitaplar veriyor ve yardımcı oluyor. Bu vesileyle sinemada yeni isim kullanması gerekince soyadını Arkın Kitabevi’nin sahibinden ismini ise oyuncu Cüneyt Gökçer’den alıyor ve birleştirerek Cüneyt Arkın yapıyor. Ailesi ve yakın arkadaşları ise kendisine hep Fahrettin demeye devam etmiş, kendisi de katıldığı bir programda Fahrettin ismini daha çok sevdiğini dile getirmiştir.

Şafak Bekçileri’nden Kara Murat’a

Tıp fakültesini bitirdikten sonra Adana ve çevresinde doktorluk yapan Cüneyt Arkın’ın oyunculuğa başlaması 1963 senesindeki Şafak Bekçileri filminin çekimleri sırasında yönetmen Halit Refiğ tarafından fark etmesi ile oldu. O’nun Malkaçoğlu, Kara Murat gibi karakterleri oynamasını sağlayan kişi yine Halit Refiğ’di. Bir süre romantik-drama filmlerinde jön olarak oynasa da 1964 senesinde oynadığı Gurbet Kuşları filmindeki kavga sahnesi sinemadaki kariyerini değiştirecekti. O sahneden sonra Halit Refiğ oyuncuya aksiyon tarzı filmlerde kendisini daha iyi gösterebileceğini söylemiş ve Cüneyt Arkın, Türk sineması için daha önce hiç denenmemiş avantür* tarzı filmlerin başrollerinde yer bulmaya başlamıştı.

1966 senesinde ilk Malkaçoğlu filmini çeken ve sonrasında da birden fazla kez; kötülerle savaşan, yenilmeyen ve her zaman korkusuzca hareket eden karakterleri canlandırdı. Malkaçoğlu, Battalgazi, Kara Murat ise bu karakterlerden ilk akla gelenler. 1982’de çektiği Dünyayı Kurtaran Adam ise Yeşilçam için kült olmuş diyebileceğimiz filmlerden. Aslında, Cüneyt Arkın kariyeri boyunca westernden komediye, macera filmlerinden toplumsal filmlere kadar birçok farklı türde yapımlarda yer aldı. 1978’de Tarık Akan ile başrolleri paylaştığı Maden filmi ise kariyerinde oynadığı diğer filmlerden hem konusu hem de türü nedeniyle biraz farklı bir konumda. Film bir maden ocağındaki devrimciyi ve işçilerle olan hikâyesini anlatmakta. İlyas karakterine hayat veren Cüneyt Arkın, maden ocağında sahip oldukları kötü koşullarla daha fazla çalışmak istemediklerini bütün işçilere anlatmaya çalışan bir devrimcidir. Niyeti işçileri örgütlemektir ve bu çabası sonuç verir. Nurettin karakterini oynayan Tarık Akan, İlyas karakterinin söylediklerini doğru bulur ve beraber herkese anlatmaya başlarlar. Türlü zorluklardan sonra işçileri sarı sendikanın etkisinden kurtarır. Hep aksiyonu bol maceralı filmlerde görmeye alıştığımız Cüneyt Arkın’ı bu rolde de izlememiz gerekir. İzlediğiniz zaman onun başka türlü bir kahraman olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız.

Nayır Nolamaz!

Cüneyt Arkın ismini sadece sahnede kullanan sanatçı özel hayatında hep Fahrettin adını kullandı ama sinemadan eve getirdiği bir alışkanlığı vardı. Bir röportajında çok sevdiği için evde de eşine sürekli ‘nayır nolamaz’ dediğini dile getiriyordu. Sanatçı 52 sene boyunca 294 filmde başrol oynayarak, dünyada en çok filmde başrol oynayan erkek oyuncu olma unvanına sahip. İkinci sırada ise 116 filmle Robert De Niro var. 294 kulağa fazla geliyor ama daha iyi anlamak için konuyla alakalı şöyle bir istatistik vereyim. Oynadığı bütün filmleri izlemek isterseniz yerinizden hiç kalkmadan 408 saatte yani 17 günde izlemeniz gerekiyor.

Oynadığı hiçbir filmde dublör kullanmayan oyuncu birçok kez sakatlandı, en ciddisi ise Malkoçoğlu serisinin üçüncü filminde kafa travması geçirerek 8 gün komada kalmasıydı. Omurlarını birden fazla kez zedeledi, kaburgaları kırılmasına rağmen oynamaya devam etti ve bir filmde de dizi çatladı. Hepsinden de vücudunda iz kaldı ama hiç şikayet etmedi. Konuyla alakalı: “O kadar çok yaralandım ki. Bir kere bile şikâyet etmedim. Eşimle, çocuklarımla az vakit geçirme uğruna bu mesleği birçok kez ölüm pahasına icra ettim. Bunlara rağmen nasıl şikâyet edebilirdim ki? Şikâyet etmem aileme, mesleğime, çalışma arkadaşlarıma ve beni her daim yüceltip Fahrettin Cüreklibatır’dan Cüneyt Arkın’a dönüştüren Türk halkına ihanet etme anlamına gelirdi.” ifadelerini kullanıyordu.

Cüneyt Arkın sinemayla dünyayı güzelleştirdi, gerçek hayatta da haksızlıklara karşı çıkmak ve kötü olan her şeyle mücadele etmekti amacı. Yine son verdiği röportajında vefat eden oyuncu arkadaşları için; “Beni burada bırakıp gittikleri için onlara çok kızıyorum. sonra da düşünüyorum belki öteki tarafta bir Yeşilçam kurmuş film çekiyorlardır” ifadelerini kullanmıştı. Kim bilir Cüneyt Arkın’ın vefatından sonra arkadaşları onu karşılamış ve yeni bir kahramanlık öyküsünü çekmek için harekete geçmişlerdir.


* Avantür: Fransızca’dan, Türkçe’ye geçmiş macera, gerilim ve bazı süper kahraman film türlerine verilen ortak isimdir.

Bunları da Okuyabilirsiniz

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin