Diğer SporlarSanatRaging Bull: Bu Bir Veda Havasıdır

Mehmet Ekrem Ceylan3 sene öncen/a14 dakika

Bir sporcunun vedasını gözünüzde nasıl canlandırırsınız? İlk akla gelen, yaşı geldiğinde emeklilik kararı alması ve kalabalıklar önünde bir jübile yapması olur. Ya da şansı yaver gitmemişse sakatlıklarından dolayı kariyerine son vermek zorunda kalır. Raging Bull filminde ise öyle bir sporcu ile karşılaşıyoruz ki kariyerine devam etmesine herhangi bir engel yok. Fiziksel bir sıkıntısı söz konusu değil. Yaşı da rahatlıkla devam etmeye müsait. Ringe çıktığı birçok mücadeleden galip ayrılıyor. Hatta, bir dönem ringleri kasıp kavuran Sugar Ray Robinson’u yenebilen ilk boksör olmak gibi muazzam başarılarla dolu bir kariyeri var. Peki, en büyük mücadeleyi rakipleriyle değil kendisiyle veriyor oluşuna ne demeli? İşte tam da bu gibi havada kalanları zemine oturtmaya çalışacağız.

Raging Bull filminde bize anlatılan sporcu; ABD’li eski boksör Jake LaMotta. Fakat bu öyle başı sonu belli olan, keskinleşmiş kalıpları kullanan biyografi filmlerinden değil. Bu bir spor filmi de değil. Sanırım en doğru tanımlama, psikolojik gerilim türünde bir film olduğunu söylemek olur.

Filmde Jake LaMotta’nın (Robert De Niro) kariyerinden ziyade profesyonellik yıllarında yaşadığı ruhsal sıkıntıları izliyoruz. Kendi tabiriyle, bu film onun etrafına ve kendisine yaşattığı kötü anlarla yüzleşme olmuş.

Karanlık Kuyu

Bazı insanlar vardır ki onların yörüngelerine yaklaştığınız zaman, içlerindeki karanlık kuyuya sizi de çekerler. LaMotta öfke dolu, kıskanç, şiddete meyilli bir karakter olduğu için sıkıntılarını önce etrafına yansıtıyor. Yönetmen Martin Scorsese, çeşitli kamera oyunlarıyla bize bunun ipuçlarını veriyor.

Raging BullAz evvel belirttiğimiz gibi Jake LaMotta kendi içerisinde birtakım sorunları olan, bunları da etrafına yansıtan sosyopat bir karakter. İyi bir ruh hali olduğundan bahsetmek olanaksız. Bir başka deyişle, sıkışmışlıkları olan ve iç dünyasında bu sıkışıklıklara hapsolan bir karakter olduğunu söylememiz mümkün. Yeni tanışmış olduğu Vickie (Cathy Moriarty) ise henüz gençliğinin baharında, arkadaş grubunun en popüleri, güzel, alımlı ve can alıcı bir genç kız. Bu ikili, tanışmalarının ardından Jake’in lüks spor arabasıyla geziyorlar. Scorsese de burada yönetmenliğini konuşturuyor. Jake’i dahili çerçeve planıyla camın arkasına alıyor. Onun sıkışmışlığını camın arkasından bize gösteriyor. Fakat Vickie’nin ise önünde cam yok. Vickie tarafında her şey oldukça berrak, duru ve canlı. O, dahili çerçevenin dışında.

Raging BullBu yolculuk esnasında bu ikilinin ilk yakınlaşmasını görüyoruz. Vickie, Jake’in yörüngesine yaklaştıkça Scorsese onu da dahili çerçevenin içerisine dahil etmeye başlıyor. Tam da bu sahne, ileride Jake LaMotta’nın eşi olacak Vickie için kırılma anı. Dediğimiz gibi, bazı insanların yörüngesine yaklaştıkça sizi de karanlık kuyuya çekerler. Vickie burada o kuyuya ilk adımını atmış oluyor.

Yüzleşme

Birçok sporcunun röportajlarını izlemişizdir. Hemen hemen hepsi sporcu olmanın sanılanın aksine çok zor olduğunu söylerler. Ekarte edilmesi gereken rakipler, başarı zorunluluğu, fiziksel ve mental olarak kendini hazır tutma mecburiyeti, medya yönetimi, baskı ve stresle başa çıkabilme… Sayılabilecek zorluklar böyle uzar gider. Hiç kolay değildir gerçekten. Zaten bunun altından kalkamayan sporcuların da örnekleri bir hayli mevcut. Jake LaMotta’nın da bunlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.

Raging Bull açıkça Jake LaMotta’nın zor bir sporcu kariyeri geçirdiğini gösteriyor. Hatta odak noktası tamamıyla bu psikoloji üzerine kurulu. Dikkat çekmek istediğim nokta ise bu kariyerin bitişi. Çünkü, yazının başında belirttiğim gibi bir jübileyle veya sakatlıkla biten bir kariyer değil bu.

LaMotta için neredeyse hiç iyi bir şey söylemedik. Çünkü, filmin bizzat kendisi söylemiyor zaten. Üstelik ne kadar enteresandır ki filmin senaryo danışmanı da Jake LaMotta’nın kendisidir. Filmi, kendisiyle bir yüzleşme olarak görmüş Jake. Bu nedenle de tüm çıplaklığıyla anlatmaya çalışmış. Eşine karşı olan kıskanç ve kaba tutumundan, menajerliğini de yapan ağabeyi Joey (Joe Pesci) ile yaşadığı kötü diyaloglara kadar kesitler anlatmış. Bu yüzleşmesinin hemen ardından da eski eşi olan Vickie’yi arayıp “Bu kadar kötü biri miydim?” diye sormuş. Aldığı yanıt ise “Daha da kötüydün” olmuş. [1]

Tüm Alışkanlıklardan Öteye

Madem öyle, o zaman biz iyiye benzer bir şeyler söyleyelim Jake LaMotta hakkında! Kendisiyle bu şekilde yüzleşmesi açıkçası sürpriz değil. Çünkü, kariyerinin bitişi, aslında bir şekilde öz eleştiri yapmayı bilen biri olduğunu gösteriyor. Bu kadar iyi paralar kazanan, çıktığı birçok maçı ölümcül nakavtlarla kazanan bir insan, etrafına yaşattıklarından sonra bir anda yaptığı sporu bırakıyor. Bu pek rastlanan bir şey değildir.

Bazen kabullenmek, bitirmeyi bilmek de bir erdemdir. Bir vedanın zamanlamasına karar vermek ise en zorudur. Bazen, içinden çıkılmaz durumları zorlamak daha da onarılmaz hasarlara neden olabilir. Her insanın hayatında, karar mekanizmasının devreye girip bir şeyleri sonlandırdığı onlarca an vardır. Fakat, tırnaklarla kazınan bir kariyeri bir anda sona erdirmek… İşte bu gerçekten her babayiğidin harcı değildir.

Vakit tamamdı artık. Tüm alışkanlıklardan öteye geçiyordu ve uğruna her şeyi göze aldığı boks kariyerini terk ediyordu. Yorumsuz bir hayatı seçiyordu. Herhalde, Yusuf Hayaloğlu’nun kaleme döktüğü bu sözler, durumun izahati açısından can alıcı.*

Olduramadım!

Hikâyenin devamı daha da ilginç! Bu problemli insan, boksu bıraktıktan sonra bir bar açıyor. Yetinmeyip bir de o barda komedyenlik yapıyor. Bunun da toplanan tüm o öz eleştirilerden sonra bir dışavurum olduğunu söyleyebiliriz. Çok tezat bir durum olduğu bariz. Fakat temelde yatan; vahim bir durumda olduğunun kendisinin de farkında oluşu. Farkındalık sağladığı ve öz eleştiri yapabildiği için veda zamanına ve neyin kendisine daha iyi geleceğine de karar verebilmiş bir profille karşılaşıyoruz.

Neresinden bakarsak bakalım, Jake LaMotta’nın boks kariyeri çok enteresan. Alın yazısında talihsizlik de olunca enteresanlık dozajı artıyor. Çünkü, LaMotta her şey daha iyiye gidecek diye barı açarken bir de hapse düşüyor. Nasıl mı? Bir gece bara 14 yaşında, yani yaşı tutmayan bir genç kızın girdiği tespit edilince LaMotta hapis cezasına çarptırılıyor. Bela, bir kere bulaştı mı kolay kolay yakanızı bırakmayan bir şey.

LaMotta gibilere hayat denilen bu oyun hep çileli ve zarlar hilelidir belki de!

Bir diğer talihsizliği ise Gülseren Budayıcıoğlu ile yolunun kesişmemesi olabilir! Kim bilir, belki de karşılaşsa boksa devam edip daha birçok zafer sığdırabilirdi hayatına!

Raging Bull
Raging Bull çekimleri esnasında Robert De Niro ve Jake LaMotta bir arada.

*Yusuf Hayaloğlu – Bir Veda Havası

[1] Esril BAYRAK, Raging Bull Hakkında Bilinmesi Gereken 15 Detay, filmloverss.com, 2019

Mehmet Ekrem Ceylan

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin