Hızlı ve Öfkeli serisinin tartışmasız zirvede olduğu yarış filmlerinde kurgusal hikayelere çok sık rastlıyoruz. Gerçek hikayeler ise genelde belgesel olarak izleyicilere sunuluyor. Karşımıza çıkanların birçoğunda ise Formula 1 ele alınıyor. Evet çoğu kişiye göre izlemesi en zevkli motor sporları organizasyonu Formula 1 ki bir Tifosi olmama rağmen benim için MotoGP çok daha zevkli, ama bu onun da bir abileri olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu ağır abilerin başında da Le Mans 24 saat geliyor. Düşünsenize 24 saat boyunca o araba çalışıyor. Zaten bu yüzden direkt olarak Butterworth kardeşler kağıdı kalemi önlerine koyup başlamışlar yazmaya. Ve ortaya Asfaltın Kralları çıkmış…
Le Mans 24 saati son 6 yılda domine etmiş olan Ferrari hegemonyasına son vermek isteyen büyük patron Henry Ford II, ortaya şampiyon bir araç çıkarmak için kolları sıvımış. Bunun için mühendis ve tasarımcı olarak hayatını sürdüren, ’59 Le Mans 24 Saat galibi Carroll Shelby’i ekibin başına, Ken Miles’ı ise arabanın başına koyuyor. Bu hırsın temel sebebinde ise; Ford’un, Ferrari’yi motor sporları takımlarıyla birlikte satın almak istemesi var. Enzo Ferrari ise bunu sert bir şekilde reddedip, küçümser bir tavırla Ford’u geri çeviriyor. Bu da muazzam bir rekabet olarak spor tutkunlarının karşısına çıkmış.
100 milyon dolara yakın bir bütçeyle çekilen bu filmde ise konuyu bir kenara bırakırsak oyuncu kadrosu fazlasıyla göze çarpıyor. Meşhur Shelby’yi bir o kadar meşhur Matt Damon, pilotumuz Ken Miles’ı ise Christian Bale canlandırmış.* Oyunculuklara zaten lafımız yok, yazılan senaryoyu çok iyi oynamışlar ama sorun senaryoda. Konu beklenenden çok düzensiz işlenmiş.
Yanıyorsun Shelby Abi
Film, Carroll Shelby’nin 1959 yılındaki Le Mans galibiyetiyle başlıyor. Filmin ilk repliği ise “Yanıyorsun Shelby!” oluyor. Yok hayır bu bir Kemal Sunal filmi değil, Shelby de Fuat abi değil ama olsun Hollywood böyle uygun görmüş. Henry Ford II, tüm işçileri ve mühendisleri karşısına alıp yaratıcı fikri olanı ödüllendireceğini söylüyor. Haliyle herkes kafayı buna yormaya başlıyor. Bu esnada Shelby, Cobra takımının patronluğunu yaparken Miles ise bu takımın tamircisi ve pilotu konumunda Amerika’daki yerel yarışlara katılmakta. Bu yarışlara katıldığı esnada aslında sık rastladığımız bir klişe karşımıza çıkıyor; maliyeden geliyorlar ve tutkusunun peşinden giden birinin esas işi olan dükkanını mühürlüyorlar. Hayır, elbette bu bir Türk filmi değil.
Zaferi Satın Alamazsın Ancak…
Diğer tarafta Ford Başkan Yardımcısı Lee Iacocca, büyük patron Henry Ford’a bir sunum yapıp Ferrari’nin batmak üzere olduğunu söylüyor. Ve, ekibini toplayıp Maranello’ya doğru yol alıyor. Teklifin içinde; otomobil üretiminin %90 hissesi Ford’a ait olurken, ikinci işletme olan Ferrari & Ford motor sporları takımının %90 hissesinin Ferrari’ye ait olacağı maddesi yer alıyor. Masada konuşulan teklif 10 milyon dolar. Enzo Ferrari uzun incelemelerin ardından İtalyan milliyetçiliği yaparak Sicilya mafyası tavrıyla Ford heyetini azarlıyor ve hakaretlerle Amerika’ya geri yolluyor. Bunun üzerine Henry Ford II çıldırıyor ve bütün parayı yarış departmanının emrine yatırıyor. Başkan yardımcısı Iacocca tüm yetkiyi alarak Carroll Shelby’nin kapısını çalıyor. “Zaferi satın alamazsın ama size bu şansı yaratacak kişiyi satın alabilirsin” sözleriyle Shelby de Miles’a gidiyor. Miles ikna edilmesi oldukça çok zor inatçı bir keçi. Ancak, Shelby onun yavaşça kanına girmeyi başarıyor. Geriye eşini ikna etmek kalıyor. Miles’ın eşi zaten mali açıdan zorda olduklarını ve emeklilik kararının arkasında durması gerektiğini söylüyor. Ta ki Miles’a gelen teklifin 200 dolar + masraflar olduğunu öğrenene kadar. Karısı, Miles’ı kendi elleriyle Willow Springs’e testlere yolluyor.
Henry Ford II testlerin tam ortasında Ken Miles’ı pilot listesinde istemediğini Shelby’e iletiyor. Gerekçe olarak marka imajına zarar verdiği ve sinirlerine hakim olamamasını gösteriyor. Miles büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü, gecesini gündüzüne katıp Ford GT40 için çalışmış ve onu son haline getirmişti. Aracın son durumunu Amerika’daki Shelby fabrikasında takip etmeye devam ediyor. Ve, sadece radyodan dinlediği haliyle arabanın sorunlarını anlıyor. 1964 Le Mans’da bütün GT40ların yarış dışı kalması Henry Ford’u deliye döndürmüştü. Saatlerce Shelby’e hesap sordu ve günün sonunda ona tam yetki verdi. Bu yetki kapsamında dönüp dolaşıp iş yine Miles’ın kapısını çalmaya geldi. Gururu kırılmış Miles’ın ikna olması hiç kolay olmadı. Küçük bir yumruklaşmanın ardından Miles, Shelby Co.’da tekrar kolları sıvdı ve GT40 üzerinde çalışmaya başladı.
Henry Ford II ise yarış departmanının başına üst düzey yöneticisi olan Leo Beebe’yı getirdi. Beebe, Miles’ı arabanın herhangi bir kısmında görmek istemiyordu. Bu denetimi yerinde yapmak için ani bir kararla ve habersiz bir şekilde ikili uçağa atlayıp Shelby’nin mekanına yol aldıılar. Bunun bir diğer sebebi Ford’un 9 milyon harcadığı arabayı yakından görmek istemesiydi. Direksiyona oturan Shelby yanına Ford’u alarak bol aksiyonlu bir test sürüşüne çıktı. Arabanın kontrol zorluğunu Ford’a gösterdi. Bu canavarı tüm detayıyla bilen Miles’ın GT40’ı sürebilecek tek pilot olduğuna patronu ikna etti. Ken Miles, Ford GT40 pilotu olarak ilk kez Daytona’da boy gösterdi. Ve, bu yarışı 678 turun ardından kazanmayı başardı.
Le Mans’66
1 numaralı GT40’ıyla Ken Miles, daha ilk turda kapısını kapatamadı ve gerilere düştü. Henüz 2. turda pite geldi. Devasa bir çekiç darbesiyle kapıyı açılmamak üzere kapattılar. Yarışa devam ettiğinde inanılmaz bir ivme kazandı ve döneminin hız rekorunu kırdı. Pite gelip aracı takım arkadaşı Hulme’a verdiğinde keyfi yerindeydi. Ferrariler birer birer dökülmeye başlamıştı. Hava karardığında tekrar direksiyon başına geçti ve bu sefer yağmurla mücadele etmeye başladı. Zirvenin ensesine kadar geldi ancak fren problemi sebebiyle tekrar pite gelmek zorunda kaldı. Pit duvarı fren tesisatını komple değiştirdi. En büyük rakipleri olan ve son seneleri domine etmiş Ferrari, tüm araçlarıyla yolda kalıyordu. Böylece ilk 3’ün tamamı GT40 olmuş oldu. Her şeye burnunu sokan ama aslında hiçbir şeyden anlamayan Beebe, Henry Ford’a 3 GT40’ın yan yana bitiş çizgisine gelmesini söyledi. Bu esnada Miles diğerlerinden çok daha öndeydi. Oturup 2 fincan kahve içebilecek süresi bile vardı. Shelby ona istediğini yapabileceğini söyledi. Miles sürmeye devam etti. Bitiş çizgisine emin adımlarla yavaşlamadan ilerliyordu. Dikiz aynasına bakarak derin bir düşünceye daldı ve vites düşürdü. Arkadan gelen 2 GT40’ı beklemeye başladı. 1-2-5 numaralı Ford GT40’lar bir süre sonra yan yana geldi. Ve, bitiş çizgisini birlikte geçtiler.
Evet duygusal bir sondu ama kazanan Ken Miles olmamıştı. Bruce McLaren ve ekibi daha geriden başladığı için aynı anda çizgiyi geçmelerine rağmen yarışı kazanmış sayıldılar. Miles arabadan indiğinde kimse ona doğru gitmiyordu. Herkes McLaren’in üzerine gidip onun fotoğrafını çekiyordu. Miles yüzünde hayal kırıklığıyla Shelby’nin yanına gitti. Buruk bir sevinçle “Bana yarışacağımın sözünü verdin, birinciliğin değil.” diyerek bu zaferi kendi içinde kutladı. Her şeyi bir kenara bırakıp Miles ve Shelby kafa kafaya vererek arabayı nasıl geliştirebileceklerini henüz daha pistteyken düşünmeye başladılar. Le Mans’tan sonra Willow Springs’e dönüp yeni model üzerinde testlerine devam ettiler.
7000 Devir
7000 devirde gelen galibiyetler, gelişen araba ve 7000 devrin pilotu Ken Miles… Testler sırasında kendi elleriyle hazırladığı Ford GT40’ında 7000 devirde frenlerde yaşadığı sorun sebebiyle yaşadığı kaza sonucu hayata gözlerini yumdu. Filmin son sahnesinde 6 ay sonra Shelby, Miles’ın evine gitti. Filmin başlarında Miles’ın Shelby’e fırlattığı ve aynı zamanda arabasının camını kırıp yarışı kazandığı anahtarı götürüp oğluna verdi. Ve, arabasına binerek uzaklaştı.
Hayat, siz vazgeçmek üzereyken yeni bir kapı açar. Açılan kapının arkasında örülmüş büyük bir duvarla karşılaşabilirsiniz. Bu esnada vazgeçmek veya yeni bir kapı aramak yerine o duvar yıkmak için çabalayın. Bütün duvarların arkasında tel örgüler olabilir. Bu da asla sizi yıldırmasın. Arkasında inandığınız bir şey varsa asla pes etmeden yolunuza devam edin. Tıpkı Ken Miles gibi..
* Bu iki kafadarın hazırladığı Ford GT40, 1966, 1967, 1968 ve 1969 olmak üzere üst üste 4 kez Le Mans’ı kazandı.