SanatHababam Sınıfı: Bir Yeşilçam Klasiği

Elif Ezgi Kılınç2 sene öncen/a29 dakika

Takvim yapraklarımızdan neredeyse yarım asır eksilmemiş olsaydı, 1975 yılında Hafize Ana, Güdük Necmi, İnek Şaban, Damat Ferit, Domdom Ali, Tulum Hayri, muhterem Kel Mahmut Hoca ve daha nicesi bizleri ilk kez selamlıyor olacaklardı. Koskoca bir Yeşilçam devrinin köklerini bünyesinde barındıran ilk “Hababam Sınıfı”, Rıfat Ilgaz’ın 1957 yılında yayımlanan yine aynı isimli romanından esinlenerek filme uyarlanmıştı. Hababam Sınıfı, 1957 yılında tüm bir roman olarak yayımlanmadan önce 1956 yılından itibaren 78 hafta boyunca Dolmuş Dergisi’nde tefrika edilmişti. Hababam Sınıfı kitaplarıyla, tiyatro oyunlarıyla ve filmleriyle olsun günümüzde bile halihazırda devam etmekte olan eğitim sistemindeki aksaklıklıkları, eksiklikleri ve ezberci sistemi eleştirirken gülme krizlerine sokabilecek, geçen senelerin tozlarını üstüne kondurtmayan yapısını hiçbir zaman kaybetmeyerek günümüze kadar uzanan nadir eserlerdendir. Belki de Hababam Sınıfı filmlerinin yayınlanmasının üzerinden neredeyse 50 yıl geçmiş olmasına rağmen her hafta televizyon ekranlarında itinayla gösteriliyor olmasının altında, uyarlandığı romanın yazarı olan Rıfat Ilgaz’ın bir öğretmen olarak öğrencilik yıllarındaki anılarından yola çıkarak eğitim sisteminin çürümüşlüğünden eğlenceli bir dille dem vurması yatıyordur.

Tiyatro Sahnesinden Beyaz Perdeye 

Hababam sınıfı eserinin tiyatroya uyarlanması fikrini ilk ortaya atan, daha sonraları adını hem tiyatro sahnelerinden hem de sinema sektöründe sıklıkla duyacağımız Zeki Alasya’dan başkası değildi. Rıfat Ilgaz’a, Hababam Sınıfı’nı tiyatro sahnelerinde arkadaşlarıyla birlikte sergilemek isteğini yazdığı bir mektupla dile getiren Zeki Alasya’nın dileği, süregelen mektuplaşmaların akabinde Rıfat Ilgaz’ın 1966 senesinde romanını piyes haline getirmesiyle gerçekleşmişti. Zeki Alasya, tiyatro sahnelerinde Tulum Hayri karakterine hayat verirken sahnede ona eşlik eden bir diğer isim olan Metin Akpınar ile birlikte ilerleyen zamanlarda uzun soluklu projelerde yer alacak ve enfes bir ikili olarak Yeşilçam’a adlarını kazıyacaklardı.

Hababam Sınıfı tiyatro oyununu, Zeki Alasya ve Metin Akpınar ikilisinden ziyade daha ilginç kılan bir başka durum daha söz konusuydu. İnek Şaban karakterinin ilk sahibi aslında bir kadındı. Suzan Uztan sahnede o kadar iyi bir performans sergilemişti ki kimse onun kadın olduğunu anlamamış, oyundan önce dile eleştiri olarak sirayet eden endişeleri de silip süpürmüştü. Bu Hababam Sınıfı’nın tiyatro performansı kapalı gişe oynamış durum böyle olunca da Hababam Sınıfı’nın beyaz perdeye uyarlanması için bir köprü inşa edilmişti.

Hababam Güm Güm Güm!

Rıfat Ilgaz’ın yazdığı 5 adet romandan oluşan Hababam serisinden esinlenerek çekilmiş olan 6 adet “Klasik” dönem ve 3 adet “Modern” dönem Hababam Sınıfı filmi mevcuttur.

6-Edebiyat A sınıfının haylaz öğrencileri, izleyicisiyle ilk defa buluştuğu “Hababam Sınıfı” filmiyle büyük bir beğeni toplamış ve  28 hafta boyunca gösterimde kalmayı başarmıştı. Ertem Eğilmez’in yönetmen koltuğunda oturduğu bu ilk filmin kadrosunda Hafize Ana rolüyle Adile Naşit, Damat Ferit rolüyle Tarık Akan, Güdük Necmi rolüyle Halit Akçatepe, İnek Şaban rolüyle Kemal Sunal ve Mahmut Hoca rolüyle de Münir Özkul’u görmekteyiz. Hababam Sınıfı’nın yıllar boyunca her yaştan insanın kalbinde yer etmesinin sebeplerini bir cümle içinde tespit edecek olursak, kadrosundaki inanılmaz isimlerin birbirinden yetenekli oluşu, izleyiciyi güldürürken aynı zamanda -Rıfat Ilgaz’ın tabiriyle- kopya çekme, ezberci eğitim sistemi, uydurma saygı üzerine düşündürtme amacı gütmesi ve kitaptan esinlenilmiş karakterlerin birbirinden renkli, halktan hatta kültürümüzden birer parça oluşu diyebiliriz.

Bir Devrin Dev Kadrosu

Hababam Sınıfı’nın ilk filminde Mahmut Hoca’nın, sınıfta kalmış ve kazık kadar olmuş öğrencilerinin hala okumaya devam ettikleri Özel Çamlıca Lisesi’ne gelmesiyle işler değişmeye başlar. Filminin aksine kitabın başında Mahmut Hoca, Hababam Sınıfı’ndan pek haz etmemektedir. Bunun gibi birçok husus kitapta ve filmde oldukça farklılık gösteriyordu. Hababam sınıfı’nın kitabında sınıf içerisinde tam bir birlik ve beraberlik söz konusu olmamasına rağmen filmde Hababam Sınıfı’nın kopya çeken, yasak olmasına rağmen ön bahçede top oynayan öğrencilerinin yıllar içerisinde kardeş gibi birbirlerine bağlı olması, İnek Şaban karakterinin kitapta çalışkan olarak lanse edilmesine rağmen filmde tam tersi şaşkın bir tipleme olması gibi farklar aslında kitapla film arasındaki zıtlıkları apaçık gözler önüne sermekte. Bu durumun da Hababam Sınıfı filminin gösterime girmesinin sancılı bir süreçten geçmesinden kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü, 1974 yılında Ertem Eğilmez’in kurucusu olduğu Arzu Film tarafından sinema filmi olarak çekilmesi için sansür engeli aşılana kadar Türk eğitim sistemini yererek kötü gösteriyor gerekçesiyle filmin senaryosu sansür kurulu tarafından kabul görmemişti. Bu yüzden filmin senaristi Umur Bugay’ın kitapta öne çıkan ana fikirden çok mizahi kısımlara odaklanmasından başka çıkar yolu da yoktu. Filmin sansür engelinin kalkması için senaryonun kitaptan oldukça farklı bir şekilde düzenlenmesiyle pek de alakası olmayan durumlar da ortaya çıkmıştı.

Bunlardan biri Hababam Sınıfı’nın Fenerbahçe maçına gitmek için birçok kez okuldan kaçtığı sahnelerdir. Kitapta Tulum Hayri’nin Beşiktaş’ın şampiyon olacağıyla ilgili bir diyalogu mevcutken bir diğer sayfada Galatasaray- Beşiktaş maçı hakkında bir diyalog geçer lakin Hababam Sınıfı’nın Fenerbahçe takımını tuttukları ya da herhangi bir başka takıma fanatik duygular besledikleriyle ilgili hiçbir ibareye kitapta rastlanılmamaktadır. Filmlerde Hababam Sınıfı’nın Fenerbahçeli olarak lanse edilmesinin tek sebebi klasik dönem Hababam Sınıfı filmlerinden beşinin yönetmen koltuğunda oturan Ertem Eğilmez’in Fenerbahçeli oluşudur. Bunun yanı sıra kitapta olmayan ama filmde olan iki karakter mevcuttur. Bunlardan ilki Tarık Akan’ın canlandırdığı Damat Ferit karakteriyken ikincisi de Adile Naşit’in canlandırdığı Hafize Ana karakteridir. Bu durum sadece filme renk katmak ve izlenebilirliğini yükseltmek için oluşturulmuştur. Her halükarda kitaptan alınan tat filmden alınan tattan çok farklı olsa da ikisinin de ağızda kendine has ezgiler bırakan lezzetlere sahip olmayı başardığı yadsınamaz.

Badi Ekrem

Hababam Sınıfı’nın hocalarıyla şakalaştıkları sahnelerdeki üsluplarıyla olsun, Mahmut Hoca’nın verdiği cezaların gerçek eğitimciliğin ince nüanslarını barındırmasıyla olsun, arkadaşlarının başı derde girdiği zaman birlik beraberlik duygusunun, Hababam Sınıfı yüzünden öğretmenlerinin başına bir şey geldiğinde erdem ve saygı gibi duyguların öne çıkarılış şekilleriyle olsun her çağda izlenmeye ve izlettirilmeye değer, nostaljik bir eser ortaya konulmuştur. Yine 1975 senesinde seyiricisiyle buluşan, Hababam Sınıfı film serisinin ikincisi olan “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı” filminin kadrosundan beden eğitimi öğretmeni olarak Badi Ekrem karakterine Şener Şen ve yeni edebiyat öğretmeni karakterine Semra Özdamar hayat verir. Türk Sineması’nın iki fevkalade isminin ilk buluşmasına, bir devrin başlangıcına şahit olduğumuz serinin ikinci filminde Şener Şen ve Kemal Sunal’ı birlikte görürüz. Beden eğitimi dersinde Kemal Sunal ve Şener Şen arasında geçen diyalogların izleyicisini gülme krizine sokma etkisi olduğu doğrudur.

1977 tarihine geldiğimizde serinin üçüncü filmi olan “Hababam Sınıfı Uyanıyor” kadrosunda Damat Ferit karakteriyle bildiğimiz Tarık Akan’ı göremeyiz. Bu filmde sınıfa yeni gelen son derece başarılı ve akıllı bir öğrenci olan Ahmet’in yoksulluklar içinde zorluklarla Özel Çamlıca Lisesi’ne gelip de okumak için nasıl azimle çalıştığına şahit oluruz. 6-Edebiyat A sınıfına adapte olmak için tüm iyi niyetini feda eden Ahmet’in kardeş köy okuluna gönderilecek malzemelerin seçildiği sırada yaptığı konuşma yürek parçalar cinsten olsa da Hababam Sınıfı, filmin sonunda yine özüne dönmüş ve kendini affettirmesini bilmiştir. 

“Ben bu yaz nerdeydim?”

Hababam Sınıfı film serisinde izlediğimiz ve seyircisini kahkahalara boğan iki elzem sahneden bahsedecek olursak bunlardan birinin “müfettiş” sahneleri ve bir diğerinin ise -gönül rahatlığıyla- beden eğitimi dersinde vuku bulan İnek Şaban ile Badi Ekrem arasında geçen diyalogların yaşandığı sahneler diyebiliriz. Bu diyaloglardan bir tanesi de Hababam Sınıfı Uyanıyor filmindeki beden eğitimi dersi sahnesinde Badi Ekrem’in ilk başta tüm Hababam sınıfına daha sonra da spesifik olarak İnek Şaban’a “Ben bu yaz neredeydim?” diye sormasıyla yaşanır.

Şener Şen’in hayat verdiği, efsaneleşmiş kırmızı eşofmanlarını üzerinden çıkarmayan Badi Ekrem’i film serisi boyunca her türlü spor dalıyla ilgilenirken görebiliriz. Badi Ekrem’i çekiç atarken, kiremit kırarken, oymak başı olarak ateşte yürürken ya da jimnastik sporundan vazgeçip felsefesi olan kung fu yaparken izleriz. Badi Ekrem’in, Türk sinema sektörü açısından unutulmaz repliklerinden biri olan “Ben bu yaz nerdeydim?” dediği sahnede Kanada’nın Montreal kentinde gerçekleşen 1976 Yaz Olimpiyatları’ndan bahseder ve bayrağımızın bile çekilmemesine içerlenir.

Montreal 1976

Badi Ekrem’in bahsettiği 17 Temmuz 1976 tarihinde başlayan 1 Ağustos 1976 tarihinde sona eren 21. Yaz Olimpiyatları’nda güvenlik önlemleri çok sıkıydı. Çünkü, 1972 senesinde Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen 20. Yaz Olimpiyatları’nda gerçekleşen terör saldırısında toplamda 11 İsrailli sporcu ve İsrailli antrenör, 1 Alman polisi ve 5 Kara Eylül üyesi saldırgan hayatını kaybetmişti. Olimpiyat tarihinin kara günü olarak bilinen Münih 1972’den sonra düzenlenecek olan yaz olimpiyatında sıkı önlemler alınması kaçınılmazdı. Türkiye olarak 1 kadın, 29 erkek sporcuyla katıldığımız 1976 Yaz Olimpiyatları’nın açılış töreninde bayrağımız judocu Süheyl Yeşilnur’a emanetti. Münih 1972’de gerginliğe sebep olan Rodezya ile ilgili sorun, Montreal Olimpiyatları’nın da gündemine oturdu. Ve, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ile bu konu hakkında çatışma yaşayan 20 Afrika ülkesi, oyunları boykot ederek ülkelerine geri döndü.

Montreal Yaz Olimpiyatları’nda spor tarihi açısından güzel şeyler de yaşanmıyor değildi. Kadın sporcular açısından önemli gelişmeler yaşanan bu yaz olimpiyatlarında basketbol, kürek ve hentbol branşlarında ilk defa kadın sporcuların mücadelelerini izleme fırsatı yakalandı. 14 yaşındaki Nadia Comaneci olimpiyat tarihinde bir ilke imza attı ve tüm hakemlerden tam puan alarak olimpiyat tarihine hiç sönmeyecek bir yıldız gibi doğdu. Japonya Kadın Voleybol Takımı oynadığı bütün maçları bir set bile fire vermeden tamamlayarak olimpiyat tarihine olağanüstü başarılarını yazdırmayı başardılar. 21. Yaz Olimpiyatları’nda birçok başarılı sporcu ilklere imza atarken 21 spor dalında 198 kategoriden madalyalar sahipleriyle buluştu. Lakin Badi Ekrem’in de dediği gibi “Bütün milletlerin marşı çalındı ama bizimki… Bayrağımız bile çekilmedi.” Belki, Türkiye bu yaz olimpiyatlarından eli boş döndü fakat bu olay Türk sinema sektörüne unutulmaz bir sahne kazandırdı.

Son Perde

1978 tarihli “Hababam Sınıfı Tatilde” adlı serinin dördüncü filmde Hababam Sınıfı’na kız öğrenciler de dahil olur ve olaylar kızlar ve erkekler arasında geçen çekişmeler üzerinden ilerler. Bu filmin kadrosuna kız öğrencilerden Ayşe karakteriyle dahil olan Ayşen Gruda’yı, Hababam Sınıfı’nın ilk filminde bilgi yarışması sunucusu olarak da görürüz.

Klasik dönem Hababam Sınıfı filmlerinin beşincisi olan 1979 tarihli “Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor” filminin yönetmen koltuğunda Kartal Tibet’i görmekle beraber gözümüzün aşina olduğu Hababam Sınıfı kadrosunu pek seçemeyiz. Münir Özkul, Şener Şen, Adile Naşit, İlyas Salman, Perran Kutman gibi usta oyuncuları kadrosunda bulunduran Hababam Sınıfı film serisinin bitiyor olduğu sinyallerini veren bir Hababam Sınıfı filmidir. Klasik dönem Hababam Sınıfı filmlerinin altıncısı ve sonuncusu çekilirken Ertem Eğilmez’i tekrardan yönetmen koltuğunda görürüz. 1981 tarihli bu yapımla koskoca bir devri kapatırken içimiz biraz da buruk bir şekilde “Hababam Sınıfı Güle Güle” ile veda etmiş oluruz.

Hababam Sınıfı Güle Güle

Burda eklemek istediğim başka bir hususta şudur ki: Hababam Sınıfı’nın anlatmak istediklerinin içi boşaltılmış bir şekilde beyaz perdeye uyarlanması, bazı sahnelerdeki saygısız, küfürlü veya tersleyici konuşmaların, Mahmut Hoca’nın öğreticilikten yoksun, despot bir karakter olduğu, filmde dönemin şartlarından ya da hızlıca çekilmesinden kaynaklı ciddi senaryo tutarsızlıkları, görüntü ve ses bozukluklarının oluşu gibi söylemler üzerinden birçok eleştirmen tarafından kötü not aldığı da aşikardır. Ancak, Hababam Sınıfı filmleri ne olursa olsun geçen yıllara direnmiş ve günümüze kadar uzanmayı başarmıştır. Özünde verilmek istenen mesaj dikkatli bir izleyicinin gözünden kaçmayacak, kitabını da okumuş bir seyirci için daha da şahlanacaktır. Çünkü, senaryonun sansür kurulundan geçebilmesi için ne gibi değişiklikler yapıldığının bilinmesi aslında dönemin eğitim sisteminden de öte ne gibi alanlarda ciddi sıkıntılar olduğunu gözler önüne seriyor. Filmin senaryosu, seslendirme vb. hataların, kendini ne olursa olsun yediden yetmişe herkese sevdirmiş olan bu ekip söz konusu olduğunda izleyicinin pek de gözüne çarpmamasının aslında filmin herkesi ne kadar içine çekebilme yetisine sahip olduğunun bir göstergesidir.

Seriyi izlemek dışında Hababam Sınıfı’nı hatırlamak ve onun nostaljik havasını biraz da olsa solumak isteyenler, klasik dönem film serisindeki Özel Çamlıca Lisesi’ne mekan sahipliği yapmış İstanbul’un Üsküdar İlçesinde bulunan Adile Sultan Kasrı’ndaki Hababam Sınıfı Müzesi’ni ziyaret edebilirler. Böylece bir döneme, dönemin kalbinin attığı yerde veda edebilir ve Türk sinema sektörünün usta isimlerine bir nefes mesafesi kadar yakın olabilirler.

Elif Ezgi Kılınç

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin