Diğer SporlarTenisBoris Becker: Boom Boom

Serdar Sütcü3 sene öncen/a9 dakika

Tenisle biraz ilgilenen kime sorarsanız sorun, bu sporun tarihinde iz bırakan efsane isimler listesinde mutlaka onun adını sayacaktır. Bitmek bilmeyen enerjisi, mücadeleci ve asla pes etmeyen karakteriyle Boris Becker, nam-ı diğer “Boom Boom”, genç yaşlardan itibaren elde ettiği muazzam başarılarla herkes tarafından takdir edilen bir tenisçi olmuş ve efsaneler arasına adını yazdırmıştı.

Tabii ki başarılı her sporcu gibi birçok zorlukla karşılaşmıştı. Bunların da üstesinden gelerek, elde ettiği başarılarla rakiplerinin önüne geçerek zirveye ulaşmıştı.

Boris Becker

“Git Kızlarla Oyna!”

22 Kasım 1967 yılında Almanya’nın Leimen şehrinde dünyaya geldi Boris Becker. Mimar olan babasının, projesini çizdiği yerel bir tenis kulübünde de tenisle tanışmıştı.

Tenisteki ilk yıllarından antrenörü olan Günter Bosch, yıllar önce yaptığı bir söyleşide Boris Becker’den; “Oyunu çok zayıftı, oyunculuğu tam bir trajediydi. Tombik, göbekli bir çocuktu” diye bahsediyordu. Çocukluk arkadaşlarından Paul Zimmer ise kulüpteki erkek sporcuların Boris ile antrenman yapmak istemediklerini, tenis seviyesinin düşük olmasından dolayı ona; “Git kızlarla oyna” dediklerini hatırladığını söylüyordu.

Bu söylemlerden sonra Boris’in çocukluğunun çok da kolay geçmediğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Bu arada küçük bir not: Boris’in oynadığı kızlardan birisi olan Steffi Graf, yıllar sonra “Dünya 1 numarası” oluyordu. Hatta tam 22 Grand Slam kazanarak, gelmiş geçmiş en başarılı kadın sporcular arasına giriyordu.

Ne rastlantı ama!

17 Yaşında Wimbledon Şampiyonu

Bir hayli zor geçen çocukluk yıllarından sonra, 1984 yılında profesyonel kariyerine başlayan Boris, katıldığı ilk Wimbledon’da Üçüncü Tur’a kadar yükseliyordu. Ancak sakatlığından dolayı turnuvayı yarıda bırakmak zorunda kalıyordu.

Verdiği demeçte, “Ailemin planı, okulu bitirdikten sonra üniversiteye gitmem, iyi bir dereceyle mezun olup iyi bir iş sahibi olmamdı. Hiç kimsenin aklında benim profesyonel tenisçi olmam yoktu” diyen genç bir oyuncunun, profesyonelliğe geçmesinden 1 yıl sonra, henüz 17 yaşındayken tenis dünyasının en prestijli turnuvası olarak görülen Wimbledon’u kazanması herkes tarafından takdir edilecek ve eşine az rastlanacak bir hikâye…

80’ler, 90’lar…

İlk Wimbledon zaferinden sonra tüm dikkatleri üstüne çeken Boris; Stefan Edberg, Ivan Lendl, Andre Agassi ve Pete Sampras gibi efsane oyuncuların arasından sıyrılarak “Dünya 1 numarası” olmayı başarıyordu. 1.90’lık boyuyla, birçok oyuncuya ters gelen servis volesiyle ve inatçı karakteriyle; 2 Avustralya Açık, 3 Wimbledon ve 1 Amerika Açık tekler zaferi elde ederek, 15 yıllık kariyerine 6 Grand Slam şampiyonluğu sığdırıyordu.

80’li ve 90’lı yılları domine eden erkek tenisçilerin başında gelen Boris Becker, 1999 yılında emekliliğini açıklamıştı. Ardından, yolu çocukluğunda -mecburen- beraber antrenman yaptığı Steffi Graf’tan sonra bu sefer antrenör olarak, başka bir “Dünya 1 numarasıyla” kesişecekti.

Djokovic – Becker Ortaklığı

Kortun içinde olduğu kadar kortun dışında da çılgın bir karaktere sahip olan Boris, emekliliğinde oldukça sıkıcı bir zaman geçirmiş olacak ki; bilgi yarışması sunuculuğu, poker oyunculuğu ve BBC’ de yorumculuk dahil birçok şeyi denemişti.

Fakat bu yaptıkları onu yeterince heyecanlandırmıyor ve kortlardan daha fazla uzak kalamayarak tarihin en iyi oyuncu-antrenör birlikteliklerden birisi olarak kabul gören ortaklığa imza atıyordu. Yeni bir serüvene başlamaya karar veriyordu.

2013 yılının sonlarına doğru tüm tenis dünyasını heyecanlandıran Djokovic – Becker birlikteliğiyle tenis dünyasına bu kez antrenör olarak dönüş yaptı Boris. Özellikle 2015 yılında; Djokovic’in arka arkaya 15 finalin 11’inde şampiyon olmasına, 3 Grand Slam kazanmasına ve 86-6 gibi harika bir galibiyet serisi yakalamasına rehberlik etti. Djokovic’in bu muazzam başarısında büyük pay sahibiydi.

Kort içinde ve dışında sıra dışı kişiliğiyle daima ilgi odağı olmayı başarmıştı Boris. Kızıl saçlarıyla, henüz 17 yaşındayken Wimbledon’da şampiyonluk kupasını havaya kaldırdığı görüntüsüyle, kendisiyle özdeşleşmiş uçan volesiyle ve elde ettiği başarılarla her zaman hafızalarda yer almaya devam edecek.

Serdar Sütcü

Tenis Milli Takım antrenörlüğü yapmış bir spor tutkunuyum.Sporun her branşından keyif alıyorum . Profesyonel spor eğitmenleriyle ,hizmet almak isteyenleri bir araya getiren mobilfit.com.tr’nin kurucusuyum .

Bunları da Okuyabilirsiniz

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin