Sağlıklı bir yaşam için yapılması gerekenler listesinde dengeli ve düzenli beslenmeyle birlikte en başı çekiyor spor yapmak. Vücuda hareketlilik kazandırmak, kendini taşıyabilecek ve eklem sağlığını koruyabilecek güce sahip olmak artık esnaf sohbetlerinde bile insanların birbirlerine verdikleri tavsiyeler olarak karşımıza çıkıyor.
Sporu yalnızca yaşantısına kattığı bir renk olarak görenlerin yanında kimileri için de spor bir endüstri, çalışma kolu ve dahası sosyal aktivite aracı. Haliyle bu sektörde yaşamını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu parayı, kısacası hayatını bu işi yaparak kazanan profesyoneller mevcut. Bu kişiler için icra ettikleri spor, bir geçim kaynağı olmakla birlikte isteklerine bağlı olmaksızın antrenman yapmakla, sürekli şekilde çalışmakla ve çıktıkları müsabakaları başarabildikleri ölçüde kazanmakla mükellefler.
İş hayatının sıkıntılarından muzdarip olan herkes gibi sporcular da zaman zaman işlerinin zorluklarından yakınırlar. Fiziksel yüklenmenin yanında psikolojik ağırlığı da fazlasıyla üzerlerinde hisseden sporcuların yaşadığı ya da yaşamayı beklediği sorunlar ise yalnızca bunlar değil. Spor severlerin “Ne güzel sabah kalkıp top oynamaya gidiyorlar” diyerek imrendiği bu insanlar, fazla ve yoğun sporun olumsuz etkilerini de hayatlarında sık sık hissediyorlar.
Kim, Ne Diyor?
İnsan gibi ilkel bir türün yaşamı tamamen avlanma başarısına bağlı. Durgunlukta da daha sağlıklı olmasını beklemek elbette gerçekçi değil. Bunun yanında bir takım çalışmalar da var ki aşırı yoğun tempoda yapılan sporun insan vücuduna zarar verdiğini veya en azından yararlı olmadığını ortaya koyuyor. Örneğin; Kopenhag Frederiksberg Hastanesi’nin doktorları uzun mesafe koşucuları ve uzun süre koşu yapan bir grupla, yüksek süratli koşu yapan bir grubu hiç spor yapmayan farklı bir grupla kıyaslıyorlar. Bu kıyaslama sonucunda uzun mesafe ve süratli koşu yapan iki gruptaki kişilerin kalp krizi geçirme riski hiç spor yapmayan kişilerle aynı olarak tespit ediliyor. Illinois Üniversitesi’nde ise yapılan bir araştırmada yirmi beş yıl boyunca takip edilen deneklerden, haftada yedi buçuk saat ve üzerinde spor yapan deneklerin kalp krizi geçirme riskinin, hiç spor yapmayan deneklerin kalp krizi geçirme riskinden iki kat daha fazla olduğu ortaya konuyor.
Şüphe
Bilimsel çalışmaların yanında, evrimsel sürece ilişkin yapılan yorumlar ve beyin fırtınaları sonucunda birçok farklı iddia da ispatlanmayı bekliyor. Belli bir kilometre ömrü bulunan aracı çok daha hızlı ve yoğun kullanarak çabuk eskitmek veya kaplumbağa gibi ağır ancak daha uzun yaşamak örnekleriyle ifade edilen bu durumlar hala aydınlatılamamıştır. Diğer yandan profesyonel spor yaşantısına sahip olmuş kişilerin ortalama insan ömründen genellikle daha az yaşıyor olmaları da aşırı doz ya da profesyonel spor yapmanın insan sağlığına zararlı olabileceği şüphelerini güçlendiriyor.
Kötü Hatıralar
Spor denilince genellikle akla ilk futbol gelir. Her ne kadar spor yalnızca futboldan ibaret olmasa da bu oyunun yayıldığı geniş alanı ve kitleyi düşününce sporun böyle olmasına şaşırmamak gerek. Bu yüzden spor adına ne görüyor ya da yaşıyorsak en fazla örneğine futbol sahalarında rastlıyoruz. Farklı branşların kendine has tehlikeleri olduğu malum. Ancak yoğun ve yüksek tempolu sportif aktivitenin sonuçlarına bakmak için futboldan idealini bulmak oldukça zor. Elde edilen verilerle ispatlanmış ve kesinleşmiş bir sonuç olmasa da iddiaların haklılık payının olabileceğini destekleyen, konuya örnek teşkil eden olaylara bakıldığında ekseriyetinin yeşil sahalarda karşımıza çıktığını görüyoruz.
Doksanlar jenerasyonunun Marc-Vivien Foe’nin yere yığıldığı olayda ilk örneğini gördüğü sahalardaki sporcu vefatlarında, Foe’nin istisna olmadığı çok sonradan anlaşıldı. Miklos Feher’in hayatını kaybettiği maçın ardından tartışma konusu olan olaylar zaman zaman yatışsa da sahalarda meydana gelen trajik vedaların ardı arkası kesilmedi. Antonio Puerta’nın fenalaşmasıyla en sansasyonel ve günümüze yakın vakanın yaşanmasıyla tekrar gündeme gelen futbolcu ölümleri tam gündemden uzaklaşmıştı ki 2021 yazında, bir Avrupa Futbol Şampiyonası müsabakasında, milyarlarca insanın önünde Danimarkalı yıldız futbolcu Christian Eriksen oyunun durduğu ve hiçbir temasın olmadığı bir anda kendini yerde buldu.
Sahadaki oyuncuları, ekran başında ve tribünde maçı izleyenleri yasa boğan görüntülerin ardından hastaneden gelen iyi haberlerle yüreklere su serpilse de sporcuların bilhassa da futbolcuların sıklıkla yaşadığı bu tür olaylar yeniden gündemdeki yerini aldı. Eriksen her ne kadar şanslı olarak addedilse de takım kaptanı Simon Kjaer’in ilk müdahalesi ve kriz anındaki soğukkanlı tutumundan bahsetmeden geçmek kendisine haksızlık olur. Eğitimli ve kriz yönetimini bilen insanların hayatın her anında ne kadar büyük bir eksikliği giderdiğine Kjaer’le birlikte yeniden şahit olduk. Zira Eriksen şanslıysa bile bu şansın sebebi Kjaer gibi bir kaptana sahip olmasından kaynaklanıyordu.
Eriksen Vakası
Kariyerinde Ajax, Tottenham ve Inter gibi Avrupa’nın önde gelen kulüplerinde forma giyen Eriksen; piyasa değeri bir dönem 90 milyon dolara çıkmış yıldız bir futbolcu. Antrenmanları, beslenmesi ve sağlık durumu konunun profesyonelleri tarafından kontrol altında tutulan bir sporcu. Eriksen için geçtiğimiz sezon geride kalan sezonlardan farklı değildi. Kulübü tarafından yapılan rutin sağlık kontrollerinin dışında, sporcu sağlığı konusunda uzman olan kendi doktorunun da yaptığı sezon başı tetkiklerinin ardından aynı sezonu takımı Inter’de tamamladı. Hiçbir sorunun belirlenmediği ve yaşanmadığı yılın ardından geçtiğimiz yaz ülkesini temsil etmek için Avrupa Futbol Şampiyonası’na takımının büyük umutlarından biri olarak katıldı. Turnuva hazırlık sürecinde de hiçbir problemle karşılaşmayan oyuncu, Finlandiya ile oynadıkları grup maçının kırk ikinci dakikasında bir anda kendini yerde buldu. Sahaya giren sağlık ekiplerinin müdahalesi sonrası hastaneye kaldırılan Eriksen için spor dünyasının her kesiminden destek mesajları yağdı. Evet, Eriksen hayatını kaybetmedi. Ailesine ve futbola geri döndü. Tabii ilerleyen günlerin ne göstereceğini bilemeyiz. Fakat, yaşanan bu tradejiden sonra bir kez daha sporcu sağlığı konusundaki endişeler ayyuka çıktı.
Çözülemeyen Vakalar
Eriksen’in sağlık kontrollerinde daha önce hiçbir şüpheli duruma rastlanmamıştı. Doktorların hiçbiri kalp hareketlerinde olağandışı bir durum tespit etmedi. Bunun yanında, yaşananlardan sonra yapılan incelemelerde de oyuncunun bilincini kaybetmesine ne veya nelerin sebep olduğuna ilişkin bir sonuca ulaşılamadı. Günün sonunda şüpheler, sürekli şekilde yüksek ritme maruz kalan kalbin teklemesi üzerinde yoğunlaştı. Hala bu durum açıklığa kavuşturulabilmiş değil. Sporcu sağlığı konusunda aydınlatılmayı bekleyen vakalar arasında Eriksen’de yerini çoktan aldı bile.
Verilen ve İstenen
Tüm hurafeler, iddialar, bilimsel araştırmalar ve gözlerimizin önünde yaşanan olaylar aynı yönü işaret ediyor aslında. Kabul etmesi ne kadar zor olsa da profesyonel sporcuların maruz kaldığı yoğun tempo ve yüksek stres seviyesi sağlıklarını olumsuz etkiliyor. Oysa onların da insan olduklarını, eğlence sektöründe hizmet veren birer çalışan olduklarını düşünerek yaklaşmak ve acımasızca beklentilere kapılmadan bu kişilerin de sağlığını düşünmek gerek. Nihayetinde çok para kazanıyor olmaları onları cansız ve duygusuz yapmadığı gibi canlarını daha ucuz yapmıyor.
Hayatın her alanında ilk öncelik olması gereken ve üzerindeki hassasiyete yönelik kararlılık evrensel bir hal almış olan insan sağlığı için spor sahaları da bir istisna teşkil etmemeli, sporcular işlerini kabul edilebilir yoğunluk ve tempoda yapabilmeli. Çoğu zaman varlıkların değerini kaybettikten sonra anlamayı başarabilen insanoğlu için alınacak çokça ders var aslına bakılırsa. Ancak tüm bunların yanında isminin dahi nisyan* kökünden geldiğine inanılan insanlığın her bir olayı ve dersi yavaş yavaş bile olsa unutması hiç şaşırtıcı değil.
*Nisyan: Unutmak anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcük.