Modern ve teknolojik bir çağda yaşadığımız bu günlerde sürekli bir koşuşturmaca içerisindeyiz. İnsanların her zaman meşgul oldukları ve birbirlerinden uzaklaştıkları da acı bir gerçek. Hala parça parça arkadaşlık, iyi insan olma ve yardımseverlik; Yani düzgün bir şekilde kimseyi rahatsız etmeden sevgi ve saygı içerisinde hayatı yaşama emareleri olsada artık bu insanların pek çoğu azaldığı için normal olan bir olguyu anormal veya büyük bir şeymiş gibi zannediyoruz. Birine yardım edenin, herkesle düzgün ve kibar konuşanın karşısında ya dudak büküyor ya da ”Vay be! Böyle insanlar hala var mı?” sorusunu sorar duruma geliyoruz.
Eskiye Özlem
Bütün bunlardan bahsederken yaşadığımız yerleri de toplumun içinde bulunduğu ruh halinin nedenlerinden sayabiliriz. “Nasıl?” diye soracak olursanız; Büyük şehirlerden uzaklaştıkça insan ilişkilerinde iletişimin çok daha kuvvetli olduğunu görüyoruz. Teknolojinin gerekliliği ve onun vazgeçilmez olduğu gerçeğinin geçerli olmadığı, gerginliğin daha az, samimiyetin ise daha fazla olduğunu hissedebilirsiniz. Zaten büyükşehirden memlekete dönüş veya tatil yapmak bunların getirdiği ihtiyaçtan ve rahatlama hissinden kaynaklanıyor.
Büyükşehir hatta metropollere bakarsak bu durum sadece bizim ülkemizde olan bir durum değil. Bütün dünyada durum böyle. Vapurda veya otobüs yolculuğu sırasında gördüğümüz manzara artık çok daha büyük binalardan ve devasa yapılardan ibaret. Bu görüntü insanın gücünü ortaya koyarken öte yandan bu gücün içinde ne kadar sıkıştığını ve ruhen ne kadar daraldığının, sıkıntı çektiğinin bir kanıtı. Bu durum hep böyle değildi. Spor, siyaset ve sanat ile uğraşarak belirli bir devri aşmış insanları gördüğümüzde; yaşı farketmeksizin yüzümüzde ufak bir tebessüm oluşur ve bu kişilerin yaşadığı zamanları merak ederiz ve içten içe o dönemleri keşke bizde görsebilseydik deriz.
Günümüzde sporun özellikle de ülkemizde futbolun son zamanlarda yarattığı travmalar ve tartışmalar hepimizin mağlumu. Sürekli bir kaos ortamı ve memnuniyetsizlik mevcut. Birleştirici olmak yerine ayrıştıran, kimsenin birbirine tahammül etmediği bu ortamda, vefatına kadar her kesimin kalpten sevdiği, 80’li ve 90’lı yıllara damgasını vurmuş Beşiktaş Başkanı Sayın Süleyman Seba’yı bu yazımda anlatacağım.
Seba Gibi Yaşamak
Hani bazı kelimeler vardır, içi çok doludur fakat o kadar sık kullanılır ki anlamını ve değerini yitirir. Hayatın her alanında olan gündelik tartışmalarda kullanılan değerini yitirmiş güzide kelimeler. Vefa, adil olmak, empati kurma ve en meşhuru ”Adamlık” olgusu. Bu artık santim santim her tartışmayı öyle işlemiştir ki bazı insanlar isyan edip “Bu adamlık nedir?” “Nerde bu adam gibi adam olanlar? Gösterin!” gibi serzenişlerde bulunur olmuşlardır. Trajikomik bir konu olsada, yazımın en başında belirttiğim gibi bu kelimeler, daha bu tarz söylemler yokken tüm bu kelimeler Süleyman Seba ‘da vücut bulmuştu.
Eskilerin adap ve terbiyesini aldığından dolayı aşırılıklara asla müsamaha göstermezdi. Takım başarılı olduğu zamanlarda da rakibe asla saygısızlık yapılmasını istemezdi.
1984 yılında Beşiktaş’a başkan olarak seçildiğinde kulüp sportif başarı ve maddi açıdan zor bir dönemden geçiyordu. Futbola ve kulübüne olan sevgisi o kadar yoğundu ki Milli İstihbarat Teşkilatı’ndaki görevinden camiayı bu kaostan kurtarmak için istifa etti. Sakin kişiliğinin yanında mütevazi yaşam tarzı sayesinde soğukkanlılıkla 16 yıl boyunca kulübün sorunlarını adeta en ince ayrıntısına kadar çözdü. En önemlisi ise Beşiktaş’a bir duruş ve saygınlık kazandırdı. Kulüp tekrar düzene girdi. Transferler ekonomik dengeler gözetilerek daha hesaplı bir şekilde yapıldı. Oyunculara değer veren, onların sıkıntılarını çözen, taraftarlarla hatta futbola gönül vermiş tüm insanlarla bağ kurabilen bir organizasyon yarattı. Başkanlığı döneminde futbol takımı 5 lig şampiyonluğu, 4 Türkiye Kupası, 4 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 2 Başbakanlık Kupası ve 6 TSYD (Türkiye Spor Yazarları Derneği) Kupası kazandı. Beşiktaş’ın yakaladığı bu istikrarlı sonuçlarla beraber, kulübün tesisleşmesi konusunda da büyük atılımlar yaptı. Akaretler, BJK Plaza ve Koleji. O zamanki adıyla İnönü Stadı’nın 49 yıllığına kiralanması, Çilekli, Pendik ve Yeşilköy gibi tesisleri de kulübe kazandırdı.
Beyefendi
Sportif başarı olarak futbola damgasını vuran takımın arkasındaki beyin hiç şüphesiz kendisiydi. Bu başarıların yanı sıra saha dışında da örnek bir kişilikti Süleyman Seba. Eskilerin adap ve terbiyesini aldığından dolayı aşırılıklara asla müsamaha göstermezdi. Takımın başarılı olduğu zamanlarda da rakibe asla saygısızlık yapılmasını istemezdi. Özellikle kupa maçlarından sonra, uçak yolculuklarında rakiple beraber dönüldüğü dönemde bizzat bu konuda kendisi hassasiyet gösterir ve ilgilenirdi. Keza bir başka maçta rakip takımın başkanına küfür eden 40 bin taraftarı tek işaretiyle susturan bir başkandı Seba. Hakemler hata yaptıklarında bizzat onlarla konuşur, kendini onların yerine koyar, insanın sonuçta kusurlu bir canlı olduğunu, bu tarz sıkıntıların yaşanabileceğini ve sakin olmaları hususunda telkinlerde bulunurdu. İşte bunlar Süleyman Seba’nın yaşamının en muhteşem detaylarından sadece bir kaçıdır.
Birleştirici ve Saygın Bir Kişilik
Beşiktaş’taki son döneminde kendisine ”Onursal Başkan” unvanı layık görülen Seba, kişiliği ve ahlakıyla insanların gönüllerinde taht kurmayı başarmıştı. Bunun nedeni sadece kazanılan başarılar veya yapılan tesisler değildi. Yaşamı boyunca herkese saygılı ve ölçülü davranmış, kimseyi ayrı tutmamıştı. Görevinin dışındaki zamanlarda gençlerle ve halkla iletişimini devam ettirmişti. Vefatına kadar bu şekilde hem duruşuyla hem de sözleriyle hayatımızda yer edindi Süleyman Seba. Efsane başkanın akıllara kazınacak kaliteli söylemleri şöylemlerine yer vermemiz gerekirse:
”Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz, bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz ama herkesi her zaman aldatamazsınız! Ben kimseyi hayatım boyunca aldatmadım!”
”Dostlarım, dostlarım! Ben en çok dostlarımdan korkarım!”
”İnsanlarla yaşadım, insanı öğrendim. İnsanlarla yaşadım, insanlığı öğrendim. İnsanlarla yaşadım, İnsanlardan nankörlüğü gördüm.”
Son olarak, kendisi vefat ettiği zaman başta spor camiası olmak üzere her kesimden insan derin bir üzüntü yaşadı. Ona saygı duymak için veya sevmek için sadece Beşiktaş taraftarı olmak gerekmiyordu. Cenazesine, her renkten binlerce taraftar katıldı.
Son yolculuğunda bile her kesimden insanı bir araya getirdi ve birleştirdi efsane başkan. Belki de böyle bir olayı bir daha görür müyüz? Görürsek ne zaman görürüz belli değil.
Nurlar içinde yat centilmen başkan…