Diğer SporlarSporun Medyası: Çöküş

Yuşa Şahin3 sene önce13 dakika

Türk spor medyası çok uzun bir süredir kan kaybediyor. Dilde, üslupta ve hatta haberi yapma tarzında bile yıllardır süregelen bir bozulmadan bahsedebiliriz. Bu yazıda spor medyamızda yaşanan bu bozulmaların; dünden bugüne nasıl, neden ve ne ölçüde gerçekleştiğini incelemeye çalışacağız. Bu bozulmaların büyük bölümünün, toplumun ilgisine oranla futbolda yaşandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu yüzden, medyanın giderek yozlaşmasına örnek olarak göstereceğimiz kaynakların büyük kısmı futbol dalını içerecek. Peki hep böyle miydi? Yalan haberler her zaman tekzipleri patlatıyor muydu? Başından beri haberin doğruluğundan ziyade hızı mı önemliydi? Bilgi ve istatistik çerçevesinde yorumlama becerisinin Türk spor medyasında örneğini bulamaz mıydık? Şimdi buna göz atacağız.

Hep Böyle Miydik?

Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde gazeteler her gün spor içeriği üretmiyordu. Bunun yerine haftada 1-2 kez tüm spor olayları okuyucuya aktarılıyordu. Bu dönemde yapılan yayınlara baktığımızda futbolun merkezde olduğu bir yayıncılık görmüyoruz. Bunun yerine neredeyse bütün spor olaylarıyla alakalı haberlere ve incelemelere rastlıyoruz. Tenis’den atletizme, güreşten futbola bir çok spor dalında içerik üretimi yapılıyordu. Başarılı tartışmalar ve analizler, düzgün bir dille okuyucuya aktarılıyor. Samimi bir üslubun yanı sıra, başlıklarda dolambaçlı yollara girilmediğini rahatlıkla görebiliyoruz. Bugün Avrupa basınının iyi örneklerinde gördüğümüz gibi, istatistik ve verilerin dönemin şartlarına göre oldukça detaylı olduğunu da belirtmemiz gerekiyor. Kısacası spor medyamız her zaman böyle değildi. Bu örneklerle beraber zaman içerisinde, bugünkü medyanın hayret edilecek seviyede yozlaştığını anlayabiliyoruz. İlerleyen yıllarda ise çok satan ulusal gazeteler, sporun okuyucu sayısının çoğalmasını da göze alarak daha fazla içerik üretimine başladı. Spor servislerinin aktif hale geldiği 50’li yıllarda, daha çok içerik üretimine rağmen içerik kalitesinin korunduğuna da şahit oluyoruz.

7 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin spora ayrılan sayfası. Çeşitli sporlardan haberler, güzel bir mizanpaj, bolca yazı ve ayarında fotoğraf kullanımı.
Yeni Dünya

1980’li yıllarda başlayan Neoliberalizm dalgasının Türkiye’de de esmeye başlamasıyla, toplumda yaşanan değişim medyaya yansımaya başladı. “Duyum” haberciliği denilen, haber mantığına tamamen ters olan işler popülizm rüzgarlarının estiği günlerde ilgi görmeye başladı. Doğal olarak asparagas ve kaynağı olmayan haberler üzerinden yapılan üretimlerin sayısı çoğaldı. Bu dönem, bu tarz haberlerin ve içi boş tartışmaların gördüğü ilgi, günümüze kadar uzanan bozulmanın ilk örnekleri olarak tarihte yerini aldı. Spor medyamızın ilk yıllarında doğru olarak yaptığı ne varsa, yerini tamamen tersi örneklere bırakmaya başladı. Gazeteler fotoğrafların büyümesiyle beraber yazılı kaynak olmaktan çıkmaya başladı. Özenerek atılan başlıklar yerini daha saldırgan ve daha anlamsız örneklerine bıraktı. İstatistik ve yorumlama becerisinin öneminin giderek azalmasıyla beraber, “doğru” olanın değil “ilgi çekici” olanın yazıldığı bir spor medyasıyla baş başa kaldık.

Galatasaray-Leeds eşleşmesi oldukça olaylı geçmişti. Holiganizmin esir aldığı eşleşmenin İstanbul ayağındaki maç öncesi iki İngiliz taraftar öldürülmüştü. İngiltere turu geçen taraf Galatasaray olmuştu. Bütün bu gerilimin ardından Türkiye’nin kulüp seviyesindeki en büyük başarısının servis edilme şekli ise örnekteki gibi olmuştu.
Aşırı Leksikalizasyon

Futbolun tamamen etkin olduğu dönemde, sadece haberin tarzı değil iletilme şekli de değişti. Futbolun grup içi aidiyet sağlaması, kimlik kurma ve geliştirmeye olanak vermesi, bir bütünün parçası olmayı sağlaması gibi etkenler olabilecek en kötü haline büründü. Spor da aslında yaşamın diğer alanları (politika, bilim, sanat vb.) gibi bir toplumsal mücadele aracıdır. Türkiye’de yıllardır süregelen Avrupalı olma ya da Avrupa’yı yenme ikilemi, yakın dönemde tavan yaptı. Türkiye’de medya, Avrupalı örneklerinden koparak toplumsal mücadeleyi “milliyetçilik” adı altında yansıtmayı tercih etti. Bir tarafta “Avrupa’nın en iyisi biziz!” derken, diğer tarafta “Avrupa, Avrupa, duy sesimizi!” nidaları Türk spor medyasının yolunu ne derece kaybettiğini kanıtlayan nitelikte. Futbol dışındaki sporları görmezden gelen medyamız, ilgisini üzerinde yoğunlaştırdığı futbolun anlamını içinden koparıyor.

Futbolda meydana gelen olaylar bir toplumun kültürel, ahlaki, siyasi ve varoluş meselelerinin ortaya konulma sürecidir. EURO 2020’deki İtalya maçı öncesi yayınlanan bu reklam da toplumumuzun son durumunu ortaya koyuyor. Firmanın gelen tepkiler sonrası reklamı yayından kaldırması ise geleceğimiz adına tek umut verici gelişme.
Yeni Medya

İnsanlığın en önemli dönüm noktalarından olan internetin hayatımıza girmesiyle, spor medyamızın yozlaşma sürecinin daha da hızlandığını söyleyebiliriz. Sadece okuyucuya üretim yapan spor medyasının, yönünü sadece taraftara çevirmesiyle beraber bozulma sürecini tamamladık. Artık haber metinleri klişeler ve belli kalıplardan oluşuyor. Suçlayıcı başlıklar, sokak dilinin ağır bastığı yorumculuk anlayışı, sosyal medyanın ve internet döneminin özetini oluşturuyor. Haberlerde edilgen dilin ağır bastığı günümüzde (öğrenildi, ifade edildi, duyuldu vs.) haberin Twitter’da trend topic olması, doğru olmasından daha önemli hale geldi. Tek amacı etkileşim almak olan trollerin, sosyal medyanın her yerini sardığı bir dönemdeyiz. Ne var ki, sosyal medya kullanıcıları da aslında isteklerine yanıt verdiklerinden habersiz bir şekilde onlara etkileşim vermeye devam ediyor.

Çıkış Yolu

Spor medyamızın Avrupalı örneklerine nazaran; hikayeleştirme becerisi, inografik kullanımı, boyut kazandırma becerisi ve perspektif katma gibi iyi örneklerden uzak kaldığı bir dönemdeyiz. Toplumun daha iyisini talep etmediği, medyanın paydaşlarının liyakat ve yetkinlikten uzaklaştığı ikilemde sıkışıp kalmış durumdayız. Spor medyamızın bu araftan çıkabilmesi yakın dönemde mümkün görünmüyor. Yine de şanslı olduğumuz bir nokta var: Bu hep böyle değildi. Geçmişteki çok yönlülüğünü, yeni dünyanın ve yeni medyanın doğasına uydurabilen Türk spor medyası hala mümkün… Bunun için tüketici ya da üretici tarafından en azından birinin düzene karşı koyması gerekiyor. Üreticiden yana umut verici bir gelecekten bahsedemeyeceğimize göre; tüketici olarak bizlere büyük sorumluluk düşüyor.

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin