Her basketbolseverin büyülenerek izlediği NBA için tam 20 yılını verdi. Ne büyük başarıdır ki 20 sezonun 19 sezonunda All-Star seçildi. Gerek oyun alanında gerekse sosyal hayatında oldukça başarılı bir hikâyesi vardı. İkonikleşen “Sky Hook” (Gökyüzü kancası) ve gözlükleriyle ligden savunulamadan esip geçti. Hâlâ kırılamayan bir NBA skorunun sahibi. Bu yüzden içtenlikle onun gerçekten yaşayan bir efsane olduğunu söyleyebileceğimiz gerçek bir yıldız: Kareem Abdul-Jabbar.
Belki de oynadığı dönem sahada savunulması en zor oyuncuydu. Günümüzün popüler basketbol yıldızlarından LeBron James, Stephen Curry gibi isimler ondan ilham almaktan çekinmiyor. Oyun ruhu böyle bir şey. Oynamayı bıraksanız da, terlettiğiniz forma numarası emekliye ayrılsa da oyuna kattığınız etki yaşatılmaya devam eder. İşte, Kareem Abdul-Jabbar tam da bunu yaptı.
Simge ve Hedef
Esas ismi Ferdinand Lewis Alcindor Jr olan Kareem Abdul-Jabbar, bu ismini Müslüman olduktan sonra kendisi seçti. Bir anlamda spor alanında Muhammed Ali’nin açtığı yoldan gidiyordu. İkisi de Müslüman olduklarını bu kararı verdikten 3 yıl sonra, büyük başarılar elde etmelerinin ardından açıklayabildiler. Kariyerinde önemli bir yere sahip olan basketbol koçu bile Kareem’e siyahi olduğu için hakaret ediyordu. Soyadını değiştirme isteği ise bir bakıma kölelikten kurtulma gayesiydi. Çünkü o farklıydı… Değişimi tüm benliğiyle istiyordu. İsim değişikliğini de bu yüzden seçmişti.
Amerika’da siyahilere yapılan baskılar ortadaydı. O da çoğu siyahi gibi ırkçılığa karşı mücadele içerisindeydi. Yaptığı her işin, sorumluluğunun farkında olarak ilerlemeyi seçiyordu hayata karşı. Gerek kendi yaşamında gerekse sahada dayatılanlardan ziyade, üstelenmek istedikleriyle var olmayı tercih etti. Tüm sporseverlerin hayranlıkla anmaya devam ettiği nadir oyunculardan biri ve hâlâ “NBA’in en iyisi kimdi?” tartışmalarında ismi anılan bir yıldız.
Tam bir kitap kurdu olan Alcindor, yıllar sonra çıkardığı otobiyografi kitabında, “Tenim beni bir simge, boyumsa hedef yaptı”* diye yazmıştı. Abdul-Jabbar ömrünü yapacak ilginç ve anlamlı şeyleri bulmaya adamıştı ve öyle de yapıyordu. O, insanların duymak isteyebileceği şeyler söylemek ve bazılarını da paylaşmak istiyordu. Bunun için en iyi yolun da yazmaktan geçtiğini düşünüyordu. Bir bakıma kitaplarını bir kalkan gibi görüyordu. Çünkü sahada rahat olduğu kadar sosyal hayatında rahat değildi. Belki de utangaç tarafını yazarak yendiğini düşünüyordu. Yazılarında duyarlı kişiliğiyle kendinden sonraki nesle, neyi nasıl seçmeleri gerektiği konusunda da ışık tutuyordu.
Gökyüzü Kancası
Basketbola yönelme nedenini tahmin etmek ise zor olmasa gerek… Kareem’i bu spora iten 2.18’lik boyuydu. Uzaktan bakıldığında kontrol edilmesi zor bir fiziğe sahip gözükse bile bunu kullanmayı, yani oyuna hakim olmayı başarıyordu. Nitekim, beş sezon oynadığı Milwaukee Bucks’ta NBA kariyerine 1’inci sıradan seçilerek başladı. Üstelik, daha ilk sezonunda yılın çaylağı oldu. Parlamaya devam ediyordu. Bir sezon sonrasında takımını şampiyon yapması bir yana, tam 2597 sayı kaydederek yılın en değerli oyuncusu oldu.
İkonikleşen gözlüklerini kullanmasının esas amacı bilinenden farklıydı. Bir maç esnasında zedelenen korneasını korumak için takıyordu onları. Yaşadığı göz yaralanması, akıllara kazınan o gözlükleri ortaya çıkmıştı. Parkedeki stilinin imzasıydı artık o gözlükler. Çünkü gökyüzünde hırçınca dolaşmak bu korumayı gerektirirdi. Basketbol literatürüne “Gökyüzü Kancası” olarak geçen atışlarının savunulması gerçekten güçtü. Büyük bir hücum gücüne sahip olduğu için onun atışlarını engellemenin bir yolu yoktu. Ayrıca çok yönlü bir oyuncu olmasıyla birlikte durdurulamaz bir enerjiye sahipti. Onun oyun ruhu çok gerçekçiydi ve kimse onun gibi oynayamıyordu. Elbette bu başarının ardındaki en temel sebep çok çalışmaktan geçiyordu. Ona göre her insanın bir cesarete sahip olması gerekliydi. Önemli olanın da ayağa kalkıp devam etmek olduğunu söylüyordu. Belki de bu inanış ve sorumluluk bilinci sayesinde izleyebildik tüm şiddetli ve bir o kadar da iddialı “Gökyüzü Kancalarını”…
Çok Yönlülük
Tam 14 sezon formasını giyen ve tam bir Laker olmayı başaran Abdul-Jabbar’ın sayıları çok şey anlatıyordu. Show Time Lakers’ın parlayan yıldızlarından olmayı başarmıştı. Tüm bunların yanı sıra müzikle ilgileniyor, kitaplar yazıyor ve filmlerde oynuyordu. 10’dan fazla kitap yazdı ve 1983’te kaleme aldığı “Dev Adımlar” ABD’de yılın en çok satan kitabı oldu. Kareem Abdul-Jabbar artık kendini yazar olarak tanımlıyor ve aktivist olarak faaliyetlerine devam ediyordu. Dostluk kurduğu yakın arkadaşı Bruce Lee’den dövüş sanatları dersi alıyordu. Hatta, Bruce Lee’nin son filmi olan Ölüm Oyunu’nda rol aldı. Ayrıca bu filmde sinema tarihinin unutulmaz sahnelerinden birine de imzasını attı.
Kareem, yaşarken bilinçli olmayı ve sorumluluk alarak bu hayatta ilerlemeyi seçti. Onun hâlâ yaşıyor olduğunu ve geçmişte savunulamayacak kadar oyun gücüne sahip olduğunu bilmek, beni bu oyuna bir kez daha inandırıyor. 42 yaşında parkelere veda eden Kareem Abdul-Jabbar, her daim takdir edilesi onurlu duruşuyla anılmaya devam edecek.
Bazen gökyüzünde süzülmek, bulutların üzerinde olmak yetmez. Onun gibi pençelemek gerekir; ne istediğini bilerek…
* Kareem Abdul-Jabbar’ın otobiyografi kitabı: “Becoming Kareem: Growing Up On and Off the Court”
* Bu yazı Oya Ulusoy tarafından kaleme alınmıştır
Victory Dergi
Victory Dergi