Antonio Maceda… Bu ismi Türkiye’de bilen kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Kendisi kelebek etkisinin ne demek olduğunu Türk spor dünyasına gösteren kişi.
İspanyol defans oyuncusunun, forvet arkadaşlarının arasından sıyrılıp attığı golle İspanya takımı, Batı Almanya’yı eleyerek 1984 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda yarı finalin yolunu tutmuştu. Takımının yediği gol üzerine kenarda suskun ve üzgün olduğu gözlenen Almanların efsanesi “Şef Gümüş Kıvrım” da yıllardır şampiyonluk göremeyen Galatasaray taraftarı da bu golün ne ifade ettiğini, kendilerini neyin beklediğini bilmiyorlardı.
“Futbol basit bir oyun değildir. Futbol acımasız bir oyundur.” – Jupp Derwall
Gümüş Kıvrım
Peki kimdi bu Gümüş Kıvrım? Neden bu kadar önemli Türk futbolu için?
Josef “Jupp” Derwall; 1927 Almanya’da doğan ve 1960’ların başına kadar futbolculuk kariyerini sürdüren, asıl ününü ise teknik direktörlük kariyeriyle kazanan bir spor insanı. Ülkesinde başlayıp biten futbolculuk yaşantısının ardından on yıl boyunca kulüp takımlarını çalıştıran Derwall, 1970 yılında Batı Almanya milli takımının teknik ekibine katıldı. Sekiz yıllık yardımcı antrenörlük döneminden sonra teknik direktörlük koltuğunu devralan hoca, ülkesinin efsanesi olma yolunda ilk adımını atmış oldu. Altı yıl süren milli takım teknik direktörlüğünde finaller ve şampiyonluklar gören Derwall’in ayrılışı ise hikayemizin en başına, Antonio Maceda’ya bağlanıyor. Ve, Maceda’nın golüyle turnuvaya veda eden Batı Almanya’da Derwall de teknik direktörlük görevinden ayrılıyordu.
Willkommen Herr*
O sıralar Galatasaray için de çalkantılı geçiyordu. Yugoslav teknik adam Tomislav İviç, “Herkesin kariyerinde çalıştırmak istediği takımlar vardır. Benfica’dan teklif aldım. Ayrılıyorum.” diyerek sarı kırmızılıları sezonun başında hocasız bırakan kararını yönetimle paylaşıyordu.
Yıllar süren şampiyonluk hasreti bir yanda dururken, yeni sezona beklenmedik bir vedayla başlayacak olan Galatasaray yeni hocasının peşine düşmüştü. Ve hedefleri Batı Almanya’nın başından henüz ayrılan Jupp Derwall oldu. Milli takımdaki başarılarının ardından Avrupa’nın önde gelen ekiplerinden teklif alan Derwall ile Galatasaraylı yöneticileri buluşturan isim gazeteci Atilla Karsan oldu. Karsan’ın aracılığıyla Almanya’da görüşen taraflar, sıradaki buluşma için İstanbul’u seçti ve süreç resmiyet kazandı. Alman hoca İstanbul’a geldiğinde o dönem çok yeni olan Florya’yı dolaşırken gördüğü eksikleri sırayla sayıyor ve belki de Türk futbolunda çığır açan yeniliklerin ilk adımı atıyordu. Tesislerde oyuncuların toprak sahada antrenman yaptığını, oyuncuların çalışmalarını yapacağı bir kondisyon merkezi olmadığını tespit ederek kulübe tekliflerini kabul etmesi için bu eksikliklerin giderilmesi şartını koştu.
Jupp Derwall gibi bir ismi takımın başına getirmeye bu kadar yakınken fırsatı tepmek istemeyen yönetim de hocanın isteklerine “Tamam!” diyor ve Alman hoca artık bir İstanbul sakini oluyordu. Oyuncuların çim sahada oynayamadıkları için yerden müdahale yapmayı bilmediği, Avrupa maçlarında kendilerine yapılınca şoka uğradıkları dönemden, ülkemize Avrupa kupaları gelen dönemlere geçişin temellerini atan Derwall; Galatasaray ile geçirdiği üç sezonda bir lig ve bir de kupa şampiyonluğu kazandı. Başta Galatasaray olmak üzere ülkeye kazandırdıkları ise kupadan çok daha fazlasıydı.
Islahat Dönemi
Tolstoy’a göre tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir. Derwall de Galatasaray’ın muhteşem hikayelerini başlatan bir yabancı olarak İstanbul’a geldi. Tesislerden antrenman düzenlerine, genç oyuncularla kaliteli yabancıların birleştiği kadroların uyumuna pek çok konuda değişikliklere başlayan tecrübeli hocanın ilk zamanları hiç de istediği gibi geçmedi. Türk medyasının sabırsız üyelerinin eleştirileri bir yandan, ülkesi Almanya’nın medyasının da yalnız kaldığına yönelik yorumları kendisini sıkıştırırken; nihayet tüm bunlara cevabını tek bir cümleyle veriyordu: “Sihirbaz Değilim.”
İnişli çıkışlı geçti Derwall’in Galatasaray dönemi. Onun başarısı müzeye kazandırdıklarından çok miras bıraktıklarıydı. Kendisinden sonra göreve gelen yardımcısı Mustafa Denizli’nin devamını getirdiği sistemle Galatasaray Avrupa’da şampiyonluklar kazanacak, milli takım ise bu sistemin ürünü olan Galatasaraylı oyuncuların çekirdeğini oluşturduğu kadrolarıyla Avrupa şampiyonalarına katılıp, 2002 Dünya Kupası’nda üçüncülük kazanacaktı.
Jupp Derwall’den bahsederken belki de konuşulacak ilk konu mükemmel taktik zekâsı değil. Ancak bir sistem oluşturmak ve bunu gelecek kuşaklara aktarmaktan söz ediyorsak da akla ilk gelen isimlerden biri olacağı kesin. Bu yüzden Derwall’in sportif başarılarının az olduğuna ilişkin değerlendirmelerin haksızlık içerdiğini söylemek yanlış olmaz. Zira bir sistem oluşturmak, bu oyunun en zor ve meşakkatli uğraşısı. Antrenman sahasından kadro mühendisliğine, transferlerden maaşlara kadar her başlığa dokunan bu uğraşıyı başarıyla sonuca vardırdı Derwall. Bu başarısının devamında yaşanan dönemler onun ne kadar vizyoner bir futbol adamı olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Hocanın tartışma götürmez vizyonunun bir başka ispatı da “Futbol basit bir oyundur. Top bir oraya, bir buraya gider gelir ve sonunda Almanlar kazanır” diyen Lineker’e söylediği ve ilerleyen yıllarda yazdığı kitabına da ismini veren “Futbol basit bir oyun değildir. Futbol acımasız bir oyundur.” sözleri oldu.
Ülke olarak şanslıyız ki Derwall sonrası onun kurduğu sistemin üzerine katlar çıkan meziyetli hocalara sahip olduk. Mustafa Denizli ve Fatih Terim’le başlayan sürecin devamının ne kadar başarılı olduğu şüpheler barındırsa da Alman hocanın attığı temellerin olduğu yerde bırakılmaması tesellimiz oldu. Basketbolda Aydan Siyavuş’un yaptığını, futbolda da bir Alman, Jupp Derwall yaptı.
Şefin Vedası
1987’de Galatasaray’daki görevini Mustafa Denizli’ye devredip futbolun stresli dünyasından bir nebze olsun uzaklaşmaya çalışan Derwall, 1991 yılında geçirdiği kalp krizi sonrası sağlığına kavuşuyor ve sakin emeklilik hayatına geçiş yapıyordu. Tam 16 yıl sonra, 2007 yılında tekrar kalp krizi geçiren Şef Gümüş Kıvrım, bu kez geri dönemiyor ve başarıları, kitapları, anıları ve sevenlerini geride bırakarak veda ediyordu.
Derwall’in son yolculuğunda yanında olmak için özel uçak kaldıran Galatasaray, törene katılan kalabalığın çoğunluğunu oluşturarak hocasına vefasını gösteriyordu.
Zira Maceda’nın golünün etkisiyle şehre inen yabancının ardında bıraktıkları, bu vefayı görmeyi fazlasıyla hak ediyordu.
* Hoşgeldiniz Efendim