Kendini bilmek, bu hayattaki en büyük erdemlerden biridir. Hele 17 yaşındayken sınırlarının, yeteneklerinin farkında olmak ayrıcalıktır. Kadıköyspor’da oynarken fiziksel dezavantajlarının üst seviye için önünde engel olacağını anlayan Aydan Siyavuş, o yaşında oyunculuğu bırakıp saha kenarına geçme kararı aldığında çevresi belki de onun bu bilinçle hareket ettiğinin farkında değildi.
Hem kendi hayatını hem de Türk basketbolunu değiştirecek bu kararının ardından alt yapı takımlarına koçluk yaparak çalışmalarına başlar Siyavuş. Aynı zamanda eğitim-öğretim yaşantısına da devam eder. Ancak basketbol tutkusunun ağır bastığını hissettiren, İTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği’ni üçüncü sınıfta bırakmasına da sebep olacak fitili ateşleyen; İTÜ Yıldız Takımı ile yaşadığı Türkiye şampiyonluğu olur. Ve artık basketbol onun için “hobi” olmaktan çıkar.
Ayak Sesleri
1970-71 sezonunda Beşiktaş A Takımı’nın başına geçen koç, Türk basketbolunu da “hobi” alanı olmaktan çıkarıp, profesyonel seviyeye adapte etmek için yönettiği takımların idman sıklığını değiştirmeye çalışmakla kalmaz; Amerika’daki yapılanma ve gelişmeleri de yakından takip eder. Hatta Eczacıbaşı günlerinde bu amaçla birlikte çalışmaya başladığı Murat Murathanoğlu’nu da Türk basketboluna kazandıran isimdir.
71-72 sezonunda Beşiktaş yönetimiyle anlaşamayan koçla kulübün yolları ayrılır ve koç yeniden Kadıköyspor’a döner. Ancak bu kez A takımın başına geçecektir. Aynı dönemde Galatasaray Genç Takımı’nı da çalıştırmaya başlayan Siyavuş, Kadıköyspor’u 1. Lig’e çıkararak tarih sayfalarını dolduran başarılarının ilkine imza atar.
Koçun A takımlar seviyesindeki bu şampiyonluğu ilerleyen zamanlarda sadece ilk olma özelliğine sahip olarak kalır. Sonrasında ise kariyerine yeni şampiyonluklar ve tarihi başarılar ekleyerek devam eder. Eczacıbaşı ile altı, Efes Pilsen ile bir Türkiye Ligi şampiyonluğu kazanan koç; kariyerinde bu takımların yanı sıra Modaspor, Darüşşafaka, Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Çukurova’yı da çalıştırmıştır. Kendisinin yedi şampiyonlukla elinde tuttuğu Türkiye basketbol liglerinde en fazla şampiyon olan antrenör olma rekoru hâlâ kırılamamıştır.
Öncü Adımlar
Böyle bir antrenörün yolunun milli takımlarımızla kesişmemesi sürpriz olurdu tabii ki. Aydan Siyavuş tıpkı kulüp kariyerinde olduğu gibi milli takım kariyerine de alt yapılarda başlar. İlk olarak Genç Erkek Milli Takım’ımızı çalıştırır. Genç millilerimizle kazandığı 1976 Balkan Şampiyonası’ndan sonra A Milli Takım’da da görev yapar ve 1981 Balkan Şampiyonası ile 1987 Akdeniz Oyunları’nda ülkemize altın madalyayı getirir. Milli takım süreçlerinin öncesinde de sonrasında da kulüp takımlarını çalıştırmaya devam eden koç, ülkede basketbol deyince “Beyaz Gölge” dizisiyle birlikte ilk akla gelen kişidir.
Ülke basketbolunda kendini bu kadar kabul ettirmesinin sonucu olarak 1993 Avrupa Şampiyonası elemeleri için de -yıldızı pek barışmamasına rağmen- federasyonun yeni başkanı Turgay Demirel ile ekibinin isteği ve Murat Murathanoğlu’nun da çabasıyla eleme maçlarının yarısında tekrar A Milli Takım’ın başına geçer. Günümüzde dahi bir Avrupa şampiyonluğu bulunmayan milli takımımızın o dönemki 11 yıllık şampiyona hasretine elemelerde kalan üç maçın hepsini kazanarak son verir. Galatasaray’dan gelen teklif üzerine her iki takımı da çalıştırma talebi kabul görmediği için katılma hakkı elde ettiği turnuvaya milli takımın başında çıkamayan Siyavuş, en az şampiyonluk kadar değerli bu başarının da altına imzasını atar.
1980’de Eczacıbaşı ile Kupa Galipleri Kupası’nda, 1990’da Efes Pilsen ile Koraç Kupası’nda çeyrek final oynama başarısını gösteren koç; sonrasında kazanılacak başarılara öncülük eder. Aydan Siyavuş, basketbolumuzu Avrupa’ya açma ve kupalar kazanmanın hayalini kurma konusunda da kilometre taşlarını döşemiştir.
Hanedanlığın Tahtını Eceliyle Bırakmış Hükümdarı
Antrenörlüğe alt yapılardan başlayan ve A takımlarda da hâlâ kırılamayan rekorlara imza atan, A Milli Takım ile şampiyonluklar kazanan, o dönem için nadir edinilebilen FIBA antrenörlük lisansı sahibi olan Aydan Hoca; sıfırdan zirveye, pek rastlanılmayan ve onu özel kılan bir kariyer inşa etti. Sadece başarılarıyla değil bıraktığı miras, kazandırdığı değerler, açtığı kapılar ve kırılamayan rekorlarla hâlâ Türk basketboluna hizmet etmeye devam ediyor. Öyle ki; kendisinin beş yıla yakın yardımcılığını yapan Aydın Örs, koçun araladığı kapıyı ardına kadar açmış ve Efes Pilsen ile ilk Avrupa kupasını kaldırmıştır. Yine Aydın Örs önderliğinde milli takımımızın oynadığı 2001 Avrupa Şampiyonası finali, Aydın Örs’ün Efes Pilsen’deki yardımcıları Oktay Mahmuti ve Ergin Ataman’ın Avrupa takımlarında koçluk yapmaları, Ergin Ataman’ın hem Beşiktaş hem de Galatasaray ile kazandığı Avrupa kupaları düşünülünce hâlâ oluşumu tamamlanmasa da Türk basketbol ekolünün temellerini attığı rahatlıkla söylenebilir.
Elbette her koç kendi karakteri doğrultusunda bir oyun yapısı ve yönetim anlayışı benimser. Ancak tüm bu örneklerden anlıyoruz ki birçoğunun oluşturduğu yapılar sıfırdan inşa edilmemiş. Usta-çırak ilişkisinin de etkisiyle yeni gelenlerin eskilerin içinden doğması, eskilerin de yeni gelenlerin içinde yok olmaması yoluyla edinilen bir dolu tecrübe ve gelenek… Zaten ekoller de böyle oluşmaz mı?
Kişiler, takımlar, ülkeler… Her birinin kendine has bir yapısı ve karakteri vardır. Değerler de bu karakterler üzerinde büyür. Hiçbir değer gökten zembille inmez, hepsi bir birikimin ürünüdür. Türk basketbolunun başarılarının tamamında payı olan Aydan Siyavuş’a basketbolumuza kattığı her bir değer için minnet duyuyoruz. O; henüz ekol olma sürecini tamamlayamamış Türk basketbol hanedanlığının, tahtını eceliyle bırakan hükümdarı ve her ne kadar hak ettiği değeri görmüyor olsa da 50 yıllık kısa yaşantısına sığdırdıklarıyla iz bırakan öznesi. Ülkemizin kazanacağı yeni zaferlerde hatırlanması ümidini de taşıyarak kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz. Her şey için teşekkürler koç!