Vakıfbank’ın kapısından ilk girdiğinde onu yeni bir kariyer ve yepyeni bir aile bekliyordu. Şimdi, üçüncü sezonunun sonlarına yaklaşırken bu ailenin en önemli parçalarından biri haline geldi Isabelle Haak. Tekniği, hırsı ve güzelliğiyle herkesi kendine hayran bıraktı. Türkiye Kupası Şampiyonluğu, Kulüpler Dünya Şampiyonluğu ve sayısız MVP ödülleriyle kariyer basamaklarını durmaksızın çıkmaya devam ediyor. Bu başarı merdivenlerini bir bir çıkarken İsabelle Haak ile karşılaştık ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Röportajımıza voleybol ile olan hikayenizle başlamak istiyorum. Bugün dünya şampiyonu bir oyuncu olarak voleybolla nasıl tanıştınız? Voleybol mu sizi buldu yoksa siz mi voleybolu?
“Annem gençken voleybol oynarmış, ablam da erken yaşta voleybola başladı. Hep beraber İsveç’teki evimizin bahçesinde oynardık. Ben ve annem, ablama karşı… Ben 9 yaşındayken yaş grubumun katılabildiği KidsVolley kamplarının olduğu bir şehre taşındık. Dolayısıyla voleybol beni buldu diyebiliriz.”
İsveç’ten sonra Fransa’da ve İtalya’da oynadınız. İtalya’nın en skorer oyuncusu oldunuz. Böyle genç bir yaşta bu denli yükselmek size nasıl hissettirdi?
“Adım adım geliştiğimi ve büyüdüğümü düşünüyorum. İsveç’ten sonra, menajerim sayesinde Fransa’ya ve ardından da İtalya’ya gitmek benim için doğal adımlardı. Oyuncu olarak her geçen gün gelişiyor olduğumu fark etmek beni çok mutlu ediyordu. Bu denli yüksek seviye liglerde oynamak gelişmeme büyük katkı sağladı. Yeni bir lige ve yeni bir oyun seviyesine çok hızlı adapte olabildiğimi düşünüyorum. Annem de benimle Fransa’ya ve İtalya’ya geldi. O olmasa asla başaramazdım. Hala okulum devam ediyordu. Ve, yurt dışında oynayabilmek için onun desteğine ihtiyacım vardı.”
Son yıllarda İtalya Serie A ve Sultanlar Ligi hem takım hem de oyuncu kalitesi bakımından sürekli kıyaslanıyor. Siz iki ligde de birden çok sezon oynamış bir oyuncu olarak iki ligin farklarının neler olduğunu düşünüyorsunuz?
“İki ligin de seviyesi son derece yüksek. Bu sebeple ligdeki takımlar için rekabetçi sezonlar oluyor. İtalya’da ve Türkiye’de voleybola ilginin bu denli yüksek olması son derece güzel. Maçlarınızı dolu salonlarda, bizleri destekleyen seyircilerin önünde oynamak çok daha keyifli oluyor. Bunun için taraftarlarımıza minnettarım. Sultanlar Ligi’nin en iyi yanı zirve takımların en üst düzeyde olması. Bu maçlardaki sonuçları kestirmek çok zor. İtalya Ligi’ndeki takımların seviyesi ise birbirine çok daha yakın. Alt sıralardaki takımlar, üstteki takımları daha çok zorlayabiliyor. Kolay maçınız olmuyor.”
VakıfBank’a transfer sürecinizi hatırlıyor musunuz? Türkiye ilk geldiğinizde neler hissettiniz?
“Çok heyecanlanmıştım. Benimle ilgilendiklerini öğrendiğimde çok mutlu oldum. Çok istediğim bir şeydi. Ve, benim için büyük bir fırsattı. Türkiye’ye ilk geldiğimde beni nelerin bekliyor olduğunu pek bilmiyordum. Ancak, kulüp, benim burada çok iyi hissetmemi sağladı. Şehri de daha çok tanımam gerekiyordu. Burada ziyaret edilecek, gezilecek ve görülecek çok fazla yer var. Burada oynama fırsatı önüme çıktığı için çok şanslıyım. Takım arkadaşlarımla ve Giovanni Guidetti gibi bir koçla beraber olmak benim açımdan son derece ilham verici bir şey. Koç bana her gün yeni bir şeyler öğretiyor. Ve, ben her gün kendimi geliştirmeye devam ediyorum.”
VakıfBank’ta 3. Sezonunuzu tamamlamaya doğru gidiyorsunuz. Şimdi geriye dönüp baktığınızda ilk gün buraya gelen Bella’ya ne demek isterdiniz?
“Öğrenme sürecinin keyfini çıkar. Tecrübe edeceğin yeni şeylere zihnini açık tut ve öğrenmeye devam et.”
VakıfBank’ın eski kaptanı Gözde Kırdar ile röportajımızda Guidetti için, “Oyuncularını nasıl motive edeceğini çok iyi bilir. Onu en iyi yapan da bu” demişti. Birkaç yıl önce ise Guidetti, CEV’e verdiği röportajda sizin için, “Dünyanın en iyi pasör çaprazlarından biri. Onun performansından mutlu ve gururluyum” dedi. Guidetti’nin sizin için anlamı ne, onun hakkında neler demek istersiniz?
“Gözde Kırdar son derece güzel ifade etmiş. Guidetti, oyuncu motive etmek konusunda çok iyi bir koç. İşe yarayan birçok yöntem bulabiliyor ve sürekli size tavsiyeler veriyor. Oyuncularının her geçen gün üzerine koymasını istiyor. Açık ara bugüne kadar çalıştığım en iyi koç. Bana öğrettiği her şey için her zaman ona minnettar olacağım. O olmasa asla bugün olduğum oyuncu olamazdım. Bana, “Dünyanın en iyilerinden biri” demesinin benim için anlamı çok büyük ve eğer bu doğruysa, en büyük sebebi Guidetti’dir.”
VakıfBank’ta oynayan herkes “aile” atmosferinden bahsediyor. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?
“Gerçekten de öyle. Oyuncular, teknik ekip herkes birbirine çok yakın. Kulüpte işlerin bu denli yolunda gidiyor olmasının en önemli etkenlerinden biri de bu. Burada herkes kendini güvende ve destekleniyor hissediyor. Bunun için çok mutluyum. Takımda da çok fazla yakın arkadaşım var.”
Yakın arkadaş demişken Cansu Özbay ile çok yakın olduğunuz biliniyor. Cansu hakkında neler demek istersiniz?
“Cansu kesinlikle en yakın arkadaşlarımdan biri. Her şeyimizi paylaşıyoruz. Saha içinde ve dışında harika bir bağımız var. Beraber çok iyi zaman geçiriyoruz. Sahada onunla olmak da büyük bir keyif. Çünkü, müthiş bir enerjisi var. Boş günlerimizde de beraber çok fazla zaman geçiriyoruz.”
Kulüpler Dünya Şampiyonası’nın en değerli oyuncusu seçildiniz. Bu sizi şaşırttı mı?
“En değerli oyuncu ödülünü turnuva sırasında hiç düşünmüyordum. Her maçı tek tek ele alıyor, odaklanıyor ve bir sonraki maçı düşünmeye başlıyordum. Benim için en önemli şey takım olarak oynayabilmek. Takım arkadaşlarım olmadan başardığım hiçbir şeyi yapamazdım. Beni her gün desteklediler. Kendimi geliştirmemin en büyük nedeni onlardan gördüğüm destek. Elbette günün sonunda MVP seçildiğim için çok mutlu oldum. Benim için anlamı çok büyük.”
Kulüpler Dünya Şampiyonası’nda Imoco Volley’e karşı muhteşem bir performans ortaya koydunuz. Imoco’ya karşı oynuyor olmanın ekstra bir motivasyonu var mıydı?
“Elbette, Imoco’ya karşı oynuyor olmak, iki takım arasındaki rekabet nedeniyle çok yüksek bir motivasyon kaynağı oluyor. Imoco maçları her zaman oyun seviyesi çok yüksekte ve tahmin etmesi çok zor karşılaşmalar oluyor.”
VakıfBank ile her kupayı kazandınız. Yalnızca Şampiyonlar Ligi kaldı. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Bizim hedefimiz her zaman daha fazla kupa kazanmak. Elbette ki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu da en büyük hedeflerimizden biri ve her gün bunu başarmak için çalışıyoruz.”
İtalya’da ve Türkiye’de voleybola ilginin bu denli yüksek olması son derece güzel. Maçlarınızı dolu salonlarda, bizleri destekleyen seyircilerin önünde oynamak çok daha keyifli oluyor. Bunun için taraftarlarımıza minnettarım.
Henüz 14 yaşındayken İsveç Milli Takımı’na seçildiniz. O yaşta milli takım forması giymek nasıl bir duyguydu?
“Milli takımın bir parçası olduğum için çok mutluydum. Biraz da gergindim elbette. Ancak, aynı yıl ablam da milli takıma seçildiği için onunla birlikte olmak çok keyifliydi. İlk maçımda oyuna girdiğim an açıkçası tam olarak ne düşündüm, ne hissettim hatırlayamıyorum. Gençtim ve sadece oynamak istiyordum. Her topta hücum etmek istiyordum. Benim için son derece güzel geçen bir deneyimdi.”
38 yıl aradan sonra sizin kaptanlığınızda Avrupa Şampiyonası’nda boy gösterdiniz. Bu macereya değinmemiz gerekirse.
“Evet. Başardığımız şeyden çok mutlu ve gururluydum. Takım olarak uzun bir yolculuk yaşadık. Öncelikle daha küçük çaplı turnuvalarda oynamamız gerekti. En dipten geldik diyebilirim. Bu denli mutlu ve gururlu olmamın sebeplerinden biri de bu. Bunun sonunda Avrupa Şampiyonası’na gidebilmek harika bir şeydi. Hepimiz için bir ilkti.”
Milli takımda kardeşiniz Anna ile beraber oynamak nasıl bir duygu?
“Kardeşinizle aynı takımda oynamak çok keyifli bir şey. Her zaman birbirinizi kolluyorsunuz ve destek oluyorsunuz. Biz, birbirimizle çok şey paylaşır ve her şey hakkında konuşuruz. Saha içinde de birçok farklı hissi beraber yaşamak çok özel bir mutluluk.”
Bir maça nasıl hazırlanıyorsunuz?
“İyi bir uyku çeker, güzelce yemek yerim. Sonra bolca müzik dinler ve biraz daha yemek yerim.”
3 yıldır Türkiye’de yaşıyorsunuz. Boş zamanlarınız nasıl geçiyor, sosyal yaşamınız nasıl?
“Boş zamanlarımızda genellikle yeni restoranlar deniyoruz. Çok iyi yemekleri olan birçok yer bulduk. Bu kadar fazla seçenek olması çok eğlenceli. Açıkçası çok fazla boş zamanımız da olmuyor. Böyle zamanlarımızda zihnimizi normal şeylere odaklamaya ve voleybol dışında şeyler düşünmeye çalışıyoruz.”
Türkçe öğrendiniz mi? Bildiğiniz Türkçe kelimeler neler?
“Aslında birçok kelime biliyorum. Bazı kelimeleri tekrar ediyor ve her gün kullanıyorum. Örneğin 59’a kadar sayabiliyorum. (Gülerek) Bildiğim, şu an aklıma gelen bazı kelimeleri söyleyeyim:
‘Merhaba, günaydın, görüşürüz, iyi akşamlar, iyi günler, kız, insanlar, seni seviyorum, araba, kedi, köpek, nasılsın, güzel kız, açım, şöyle böyle, kıskanç, kelebek…’ ”
“Büyük başarılar, büyük fedakarlıklardan doğar” derler. Sizin en büyük fedakarlığınız nedir?
“Ailemden ayrı kalmak olduğunu söyleyebilirim.”
Favori Türk yemeğiniz?
“Kuru fasulye ve börek.”