FutbolGeorge Weah: Değişim İçin Umut

Emre Sekerci4 sene öncen/a30 dakika

Her toprak kendi hikâyesini içinde bulundurduğu toplulukla yazar. Ya da biz öyle biliyoruz. Bazen de birbirini takip eden olaylar silsilesi sonucu sonradan bu topraklara yerleştirilen insanlar, yerleştikleri yeri yurt beller ve ülke kurarlar. Hikâye, 19. yüzyıl başlarında başlıyor. Malum, o yıllarda Amerika’da kölelik hâlâ var. 1816 yılında kurulan Amerikan Sömürgecilik Topluluğu (American Colonisation Society), kölelik henüz yasak değilken, nüfusu artan azat edilmiş köleleri Afrika’ya göndermek için çalışmalarda bulundu. 6 yıllık bir çalışmanın ardından 1822 yılında yaklaşık 180 kişiden oluşan ilk Afro-Amerikan grubunu Cape Mesurado (Mesurado Burnu, ismi burayı 16.yy’da keşfeden Portekizli Denizci Mesurado’dan gelmekte) bölgesine yerleştirildi. Bu bölgeye yerleşen ilk yerleşimciler özgür kaldıkları için ”liberty” (özgürlük) kelimesine atıfta bulunarak ”Liberia”; kurdukları şehre de kendilerine bu süreçte yardım eden ABD başkanı James Monroe’ya ithafen ”Monrovia” ismini verdiler.

Yazının başında dediğim gibi, bir organizasyon çalışması ve uzun soluklu bir proje sonucu kuruldu Liberya. Bu topraklara gelen insanlar özgürlüğün tadına sonuna kadar vardılar. Devlet oldular. Çok çalışıp kendi siyasi yapılarını kurdular, devlet kadroları oluşturdular ve var oldular. Bütün bu toplum mühendisliği içinde Liberya kendi efsanesini dünyaya armağan etmesini bildi. Hem de en popüler alanda. Bu ismi 30 yaş üstü insanlar çok iyi bilir, futbolun abide forvetlerinden biri olan; George Weah.

Her Turnuvaya Damga Vuran Bir Kariyer

Tam adı George Manneh Oppong Weah, 1 Ekim 1966 yılında Monrovia’nın Clara Kasabası’nda dünyaya geldi. 3 kardeşiyle beraber yaşadığı Clara Kasabası, ülkenin en fakir yerlerinden biriydi. Daha bebekken annesi ve babası ayrılınca büyükannesi kendisini yetiştirmeye başladı. Lise eğitimini son sınıfta bıraktı. 15 yaşına geldiğinde Liberya’nın yerel liglerinde futbol oynamaya başladı. Bir yandan da geçinmek için çalışıyordu. Profesyonel kariyerine başlamadan önce, Liberya Telekomünikasyon Kurumu’nda santral teknisyeni olarak çalıştı.

George Weah - MonacoFutbolculuğunun ilk zamanlarında yerel liglerde oynadıktan sonra, Kamerun Milli Takımı Teknik Direktörü Claude Le Roy tarafından keşfedildi. Le Roy aynı zamanda, o zamanlar Monaco’nun hocası olan Arsene Wenger ile dirsek temasındaydı ve oyuncuyu Monaco’ya önerdi. Wenger, Weah’ın yeteneklerini beğenmiş olacak ki sözleşme imzalamak için Kamerun’a uçakla gitti. O sıralar Kamerun takımı Tonnerre Yaounde’nin oyuncusu olan George Weah, 12000 pound gibi sembolik bir bedelle Monaco’ya transfer oldu. Zaten hikâyenin kalanı bir efsane oldu demek kolay olurdu ama devam edeceğiz tabii ki.

1989 yılında başladığı Fransa yolculuğunda Monaco ile daha ilk sezonunda Yılın Afrikalı Oyuncusu ödülünü kazandı ve beklemeden bu sevinci kutlamak için ülkesine döndü. Bu davranışı, ülkesini ne kadar sevdiğine ve topluma moral veren bir hareket olduğuna yorabiliriz. Futbol sonrası kariyer için altyapıyı böylece kurmuş oluyordu. 1991 yılında Fransa Kupası sevinci yaşadı. 1992 yılında Kupa Galipleri Kupası’nda finale çıkan takıma büyük katkıları oldu, turnuva boyunca 9 maçta 4 gol kaydetti.

Kutlanacak Yeni Zaferler

1992 yılı sezon sonu Paris Saint Germain’e transfer olduğunda, bu takımla birlikte 1993-95 yılları arasında Fransa Kupası, 1994 yılında Fransa Lig Şampiyonluğu ve yine 1995 yılında Lig Kupası sevinci yaşadı.

Avrupa kupalarında ise, 1994-1995 Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasından yarı finale kadar 7 gol atarak en skorer isim oldu. Ayrıca 1992-1993 Uefa Kupası ve 1993-1994 Kupa Galipleri Kupası’nda 16 gol attı.

1994 yılında ikinci kez Yılın Afrikalı Oyuncusu ödülüne sahip oldu. Bunu kutlamak için tekrar ülkesine döndü mü onu bilmiyoruz.

1995 yılında Fabio Capello’nun çalıştırdığı A.C Milan takımına transfer oldu. Milan’da Roberto Baggio ve Dejan Savicevic ile birlikte yıkıcı forvet üçlüsü tamamlanmış oldu ve İtalya Ligi’ni adeta domine ettiler. Gelişinden 1 yıl sonra ligde şampiyonluk yaşadı. 1999 yılında bir kez daha İtalya’da mutlu sona ulaştı. Ayrıca 1998’de İtalya Kupası’nda ve İtalya Süper Kupası’nda final gördü. Milan forması ile 1995-96 yılında Uefa Kupası çeyrek finaline kadar yükseldi.

Ballon D’or Sahibi Tek Afrikalı

Hikâyemiz tam gaz devam ederken 1995-1996 yılları arasında Paris Saint Germain ve Milan performansları sebebi ile FIFA Yılın Sporcusu (şimdiki adı Ballon D’or) ödülünü kazandı. Bu ödül çok önemli; zira günümüze kadar bu ödülü kazanan tek Afrikalı oyuncudur. Bu ödülün yanında Onze D’or ödülünü de kariyerine ekledi. Efendim, “Onze D’or nedir?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hemen söyleyeyim, Onze D’or Fransa’nın önemli spor dergilerinden biridir. 1976 ‘dan beri her yıl Avrupa’nın en iyi performans gösteren oyuncularına, “Avrupa’da Yılın En İyi Oyuncusu” ödülünü verir. Buna ek olarak, 1991 yılından beri en iyi teknik direktörler oy seçimiyle belirlenir. Ufak bir not daha ekleyelim; oyuncu olarak bu ödülü Lionel Messi 4 kere kazanmıştır ve rekor ondadır. Tabi bu başka bir yazının konusu!

George Weah - Ballon D'orBu başarıların ardından Premier Lig ‘e gitmemek olmazdı. 2000 yılında Milan’dan Chelsea’ye kiralık olarak transfer oldu. Chelsea ile ilk maçında Tottenham’a karşı ilk golünü atarak kimseyi şaşırtmadı. Daha sonraki lig maçlarında Wimbledon ve Liverpool ‘a karşı gol sevinci yaşadı. İngiltere’de en önemli kazanımlarını 1999-2000 sezonunda FA Kupası’nda Leicester City ve Gillingham’a attığı önemli gollerle yaşadı. Bu goller sayesinde Chelsea finale çıktı. Wembley Stadyumu’nda Chelsea, Aston Villa’ya karşı Roberto Di Mateo’nun golüyle kupayı müzesine götürmüş oldu.

Bu başarıların ardından George Weah’ın kiralık kontratı bitmiş oldu ve uzatılmadı. Asıl takımı olan Milan’dan da serbest kaldı ve Manchester City’e transfer oldu. Başarısız geçen City macerasından sonra Marsilya’ ya transfer oldu. Burada da fazla kalmayan efsane oyuncu emekliliğine kadar Birleşik Arap Emirlikleri takımı Al-Jazira’da oynadı. Her ne kadar Amerika’ya gitmeyi istemişse de Major League’de oynayamadı. 37 yaşına geldiğinde emeklilik kararı aldı ve 2003 yılında futbolu bıraktı.

Forvet Tanımını Değiştiren Efsane

Yukarıda yazdıklarımı okuyanlar gerçekten görecekler ki takdire şayan bir kariyer. Oyun ve futbol açısından bakarsak 1980 ile 1990 arasında hücum oyuncularının modern forvet tipine evrilmeye başladığını görebiliriz. Weah için aslında bunu başlatan forvet diyebiliriz. Neden mi? Günümüz hücum oyuncularından farklı olarak 1980’lere kadar bu tarz oyuncular daha savruk haldeydi. Teknikleri çok iyiydi ama fizik, oyun okuma gibi kavramlar daha tam olarak yerleşmemişti. Weah’ı izleyene kadar İngilizler, “box” dedikleri ceza sahasına yerleşip sadece belirli bir alanda sabitlenip oyuncuların bu şekilde gol atacağına inanıyorlardı. O, bunu tamamen değiştirdi. Bununla ilgili olarak bakalım Thierry Henry ne demiş: ”George Weah, Romario ve Ronaldo bana oyunun değişik yönlerini gösterdi. Forvetlerin ilk defa kendine ait gol attıklarını gördüm. Topu herhangi bir yerde kapmak ve skor üretebilmek… 9 numara kavramından önce insanlar; ‘Ceza sahası dışına çıkma, kanatlara gitme, çok fazla hareket etme derlerdi.’ Daha sonra George Weah’ı gördüm, her şey değişmişti.”

George Weah - Ronaldo - No 9Henry’nin bu övgü dolu sözleriyle beraber artık “Efsane” statüsünde olan George Weah futbolda yoktu. Afrika’da defalarca yılın oyuncusu ödülü alan, diğer ünlü forvetlerle adı her zaman anılan, Şampiyonlar Ligi’ni hiçbir zaman kazanamayan bir efsaneydi… Bilgisayar oyunlarında klasik kadroların içinde yer alarak futbol sahnesine böylece veda etti. Bundan sonra başka bir serüven onu bekliyordu. Hayır, teknik direktör, sportif direktör veya oyuncu gelişim gözlemcisi gibi mevkiiler değil! Hep fantastik hikâyelerde olayların sonu gelir ve kahramanımız bir şeyler başarır ya… Okuyucu merak eder; “Bundan sonra kahramanımız ne yaptı, hayatında neler oldu?” diye. İşte şimdi George Weah futboldan sonra ne yapmış ona değineceğiz. Serüvenimiz devam ediyor.

Fantastik Kariyer Politikada Devam Ediyor

Muhteşem futbol kariyerinin ardından George Weah politikaya atılmaya karar verdi. Yazının başlarında belirtmiştim; ilk ödülünü aldığında ülkesine gidip halkıyla kutlama yapmıştı. Belki de hayatının ilerleyen zamanlarında ne yapacağının planlarını yapmış, kafasında kurmuştu. Kendisinin politik kariyeri nasıl başladı? Neler yaptı? Bunları anlatmadan önce gelin beraber Liberya’nın politik tarihine ve bulunduğu duruma bir göz atalım.

Liberya’da politik düzen; yani seçim, adaylık gibi olgular, Amerika’dan gelen siyahi halkın etkisiyle Amerikan siyasi yapısını benimsemiştir. Aynı Birleşik Devletler’deki gibi başkanlık için adaylar seçimlerde yarışır. Bu tarz bir seçim sonrasında başkan olurlar. Yani Liberya’da da ”Mr. President” söylemi vardır. Tabii, bu sistemden önce ülke olarak 1847 yılında Liberya Cumhuriyeti adı altında kuruldu. Amerika’dan daha fazla azatlı kölelerin gelmesi ve nüfusun çoğalması beklenirken bu rakam 20.000 civarında kalınca, mevcut halk ile yerel halk kaynaşarak toplum yapısı doğal şekilde belirlenmiş oldu. Ülkede kurulan tek parti; göçmenler tarafından kurulan True Whigs (Gerçek Liberaller) Partisi’dir.

Tek parti olduğundan dolayı iktidarı uzun süre ellerinde tuttular. 1870’li yıllardan 1925′ e kadar ülkede siyasi olarak Avrupa etkisi (özellikle İngiltere şirketleri) gözükürken 1926’dan itibaren hükümetin katkılarıyla Amerika etkisi (lastik şirketleri) görüldü. İkinci Dünya Savaşı’nda bu durum zirveye çıktı. Öyle ki, Liberya savaş yılları boyunca Amerika’nın lastik tedarikçisi konumuna geldi. Aralarındaki yakınlaşmadan olacak ki 1944 yılında o zamanki Liberya Başkanı William Tubman müttefiklerin yanında savaşa dahil oldu. 1944-71 yıllarında görev yapan Tubman ayrımcılığa son verirken, toplumun bütünleşmesi sebebi ile dış politikaya ağırlık vererek dış sermayenin ülkeye gelmesini sağladı. Başkan Tubman’ın ölümünden sonra yerine William  Tolbert başkan oldu. Tolbert genel olarak bir önceki başkanın politikalarını sürdürmeye devam etti. Fakat Dünya’da kauçuk ve demir piyasalarının düşmesi sonucu ülkeyi ayakta tutmak için dış borç aldı.

Kendisi Gibi Çalkantılı Olan Ülkesi

George WeahBu olaylar 1980’li yıllara denk gelir ki asıl huzursuzluk bu zamanlar başladı. Ve askeri darbe oldu. Askeri bir konsey kuruldu. Başkanlığa da başçavuş rütbesi olan Samuel K. Doe geldi. Fakat o da ülkeyi ekonomik krizden çıkaramadı. Samuel K. Doe’nın 1980 ile 1990 arasında süren başkanlık döneminde ülkede bir sürü gösteri ve ayaklanma yaşandı. Bunun sonucu olarak 1990 yılında Doe, suikast sonucu öldürüldü. Bu suikastın ardından ülke daha da kötüye gitti. Kabile savaşları arttı, yoğun göçler gerçekleşti. Yaklaşık 1 yıl sonra bütün taraflar arasında barış ve sükunet sağlandı ve Amos Sawyer geçici başkan oldu. Ama 1996 yılına kadar irili ufaklı iç çatışmalar devam etti. 1997 yılında Liberyalı General Charles Taylor başkan oldu. Charles Taylor’un başkan olmasına kadar oluşan bu süreç, “Liberya 1. İç Savaşı” olarak adlandırılır.

Liberya; iç yapısını, daha Birinci İç Savaş döneminden dolayı sindirememişken 2 yıl sonra 1999 yılında İkinci İç Savaş patlak verdi. Bunun sonucu olarak Charles Taylor, Nijerya’ya sürgün edildi. Dünya’nın daha çok haberi olduğu dönem bu dönemdir. Ellerinde kalaşnikof tutan çocukların görüntüleri, savaş lordları filmlere konu oldu.* 2003 yılına geldiğimizde yönetimi geçici hükümet devraldı. Tarih 2005 yılını gösterdiğinde Ellen Johnson Sirleaf, Liberya’nın seçimle işbaşına gelen ilk kadın başkanı oldu. Sirleaf’in başkan seçilmesi günümüze kadar uzanan süreçte George Weah ile de ilgilidir.

Weah’ın siyasete adım atması yukarıda bahsettiğim 2. İç Savaş sonrasına rast gelmekte. 2005 yılında Demokratik Değişim Kongresi adıyla bir parti kurdu. Ve evet, forvet oyuncusuna yakışır bir biçimde hemen seçim için kollarını sıvadı. Ellen Johnson Sirleaf’in Unity (Birlik) Partisi’ne kaybetti. İyi oy almasına rağmen rakibinin Harward mezunu olması ve refah dönemi başkanı Tubman’ın zamanında kabinede görev yapması rakibini zafere taşımıştı. Vazgeçmeyen kişiliğinden ötürü futbolculuğunda olduğu gibi denemeye devam etti. Zaten siyaset biraz da vazgeçmemektir, bu yönden futbolla benzeşirler.

Kararlılığın Meyvesi: Devlet Başkanlığı

Çiçeği burnunda siyasetçi, siyasette aktif olarak kalmaya devam etti. 2009 – 2011 yılları arasında kendi partisi için çeşitli kampanyalar yürüttü. Hatta Amerika’ya gidip destek bile aradı. 2011 yılı seçimlerinde kendi partisinden Winston Tubman’ı, Ellon Johnson Sirleaf’e karşı destekledi. Bu seçimde Johnson ilk turu %43.9, ikinci turu ise %90.7 ile kazandı. İkinci kez başkan seçilen Johnson istikrarın devamını sağladı. Ne de olsa o da Weah gibi önemli bir ikondu. Üstüne bir de Nobel Barış Ödülü vardı. Bunlar Weah için problem mi? Tabii ki değil.

Daha da çok çalışılması gerektiği anlaşılmıştı. Kararlılık ve sabırla bir sonraki dönem için çabalamaya devam etti. Sıkı çalışma sonucu, 2014 yılında Liberya Senatosu’na girdi. Ama o her zamanki gibi zirveyi hedefliyordu. Başkan seçilmek için kampanyalarına devam etti. Senatör olmasına rağmen toplantılara az giriyordu. Herhangi bir yasa da yürürlüğe koymadı. Yoğun mitingler sokakta meyvesini veriyordu. Futbolcu olarak zaten popülerdi ama mitinglerde artık siyasi bir figür olarak seviliyordu. ”Değişim için Umut” sloganıyla halkla birlik olmuştu ve yeni dönem başkanlık seçimleri için artık hazırdı.

Mr. President

George WeahNisan 2016 yılına geldiğimizde Weah, Demokratik Değişim Kongresi Partisi’nden başkanlık için adaylığını açıkladı. Seçime 1 yıl daha vardı ve her şey onun açısından olumlu seyrediyordu. 2016 yılına kadar yaptığı kampanyalar, destek arayışları ve seçime kadarki zaman diliminde halk ile birlikte olumlu süreçler yaşaması, yeni dönem seçimlerde onun için bütün bu çalışmaların sonucu olacaktı. 2017 yılında seçimler yapıldığında Demokratik Değişim Kongresi’nin adayı, Unity (Birlik) Partisi’nden Joseph Boakai’ye karşı yarıştı. Her iki aday da ikinci tura yükseldi. İlk turda Weah oyların %38.4 ünü aldı. İkinci turda oyların %60 dan fazlasını alarak Liberya’nın başkanı seçildi. Futbolda olduğu gibi siyasette de zafere uzanmıştı. Bunu daha önceden eski başkan Ellen Johnson Sirleaf de hissettmiş olacak ki kendi adayını değil Weah’ı destekledi. Devlet başkanlığı günümüzde de devam etmektedir. Bir dahaki dönem ne olacağını hep beraber göreceğiz.

Yazıyı sonlandırırken şöyle demek daha doğru olur sanki; 56 yaşında olan George Weah dolu dolu yaşamış, futbolda nice kırılma anları görmüş bir figür. Biz Liberyalı’yı sadece, döneminde gençleri kendine hayran bırakmış bir futbolcu olarak izledik. Kendisi gibi ülkesi de birçok badirelerden, trajedilerden geçmiş. Bu kadar başarılarla dolu spor kariyeri ve politik kariyeri boyunca kendisiyle hiç çelişmediğini de gördük. Sonuç olarak hayat ilerledikçe davranışlar, duygular değişebiliyor. Bu durumda en nihayetinde insan da çelişkilere yol açabiliyor. Ama bu durum onun için geçerli değil. Futbol için savaştı ve katkı sağladı. Futbolla beraber ülkesine mutluluklar yaşattı. Bizim gibi futbol ve sporseverlere güzel anlar yaşattı. Ülkesine bir değer olarak dönüp siyasi bir kişiliğe dönüşüp, yine ülkesi için başkan olarak hâlâ var gücüyle çalışmaya devam ediyor. Yazarın da dediği gibi ”Alın yazısının iplerinin akışı değişemezdi. Ve sonunda alın yazısının ve istemin sınırları içinde, örgüye son biçimini veriyordu.”**

Teşekkürler Mr President…

 

Netflix yapımı Beasts Of No Nation filmi

** Herman Melville – Moby Dick

Emre Sekerci

Bunları da Okuyabilirsiniz

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin