Hayal, değişik bir unsur.
Psikoloji dediğimiz derya deniz de unsurlar ve hayaller üzerinde koşmayı öyle seviyor, öylesine seviyor ki… Süratle tanı koymayı, mutlu olacak insanları mutsuzluklarından kurtarmak için depara kalkmayı kendine amaç edinip duruyor.
Gelin görün ki (ama ne tesadüf) spor da hayalperestleri çok seviyor. Çünkü hayal etmeden uçmak mümkün olur mu? Üstelik uçmak bir hayalken.
Tanıdık biriyle tanışmanın adı tanışmak olamaz ama bir adam var ki… Uçuyor.
Yok, gerçekten uçuyor! Hem de koşarak uçuyor. Yahu ne yapıyor!
Minik Kuş
Jamaika, Karayipler’de kadim bir ada olarak dalgaların kıyılarına vurmasına milyonlarca yıldır müsaade ederken, bizim siyahi 1986 yılında dünyaya gözlerini açıyor. Öyle küçük gözleri varmış ki doğduğunda ve öylesine yavaş büyüyormuş ki Kingston sokaklarında, annesi onu “Minik Kuş” diye çağırıyormuş. Artık yemeğe mi, banyoya mı nereye çağırıyorsa… Tek tahmin edebildiğimiz şu olacak ki, “koşa koşa” gidiyormuş annesinin yanına minik kuş.
Dünyanın en büyük binasının yapımı nasıl bir tuğlayla başlıyorsa; Usain, skolyoz ve kemik problemleriyle başlayan dünyasında, kuş olup uçmak için minik vücudunu tamirle başladı hayatına. Dalgalar Jamaika’yı döverken, sağa sola koşturduğu için babası da onu dövüyordu. Kuşlar yağmurdan korkar; minik kuşlar ise yıldırımdan daha çok korkar.
Canım psikoloji… Haydi gel bir tanı koyalım.
Kemik eğriliği olan “Minik Kuş”, bugün nasıl oldu da “Yıldırım” Bolt oldu?
Boş ver, sonra koyarız. Şu adama bir yetişmemiz lazım.
Tatlı Patates
Hakikaten dünya tatlısı bir adam Bolt. 2015 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda Gingerlı kameraman minik kuşumuzu devirdiğinde bile o sevimli suratı bir an bozulmadı.
Mutluluk, küçük gözlerde saklıdır der bir Jamaika atasözü. Yok yok, öyle bir şey yok. Ama olsa iyi olurmuş.
Yıldırım Bolt, kemik problemlerinden nasıl kurtuldu diye sorarsanız; babası “Şehrimizin mutlu sokakları ve tatlı patatesleri sayesinde!” diye cevap veriyor.
Bolt da tatlı bir patates gibi gülümseye gülümseye geçiyor bitiş çizgilerini. Hem de nasıl geçiyor!
Hayal
Bir tezahür etmenizi rica edeceğim. Elinize tatlı bir patates alın ve bu patatesi 100 metre uzağa atabilecek kuvvetiniz olduğunu hayal edin.
Start sesiyle beraber patatesi olduğunuz yerden atın ve süreyi başlatın. Ne kadar sürede gider?
10 metreyi 1 saniyenin altında geçer mi? Fizik bize bunun ilk 10 metrede mümkün; ancak ivme sebebiyle ikinci 10 metrede pek hesaplanamaz olduğunu söylüyor. Psikoloji bilimi ise seyirci şu anlık.
Lafı uzatmayalım, çünkü Yıldırım Bolt boşuna bulutlardan dünyaya süratle çakmıyor. Ortalama bir kısa mesafe atletinden oldukça uzun 1,95’lik boyuyla, 100 metreyi 9.58 saniyede koşuyor! 10 metreyi 1 saniyenin altında katediyor. Eh be minik kuş! Uçuyor.
4 yıl olimpiyat bekliyorsunuz… Ve 10 saniye dolmadan ayağa kalkıp gidiyorsunuz. Üstelik, bitiş çizgisine doğru ellerini açıyor minik kuş. Sağa sola gülümsüyor, poz veriyor.
2008 Pekin Olimpiyatları’nda, erkekler 100 metre finalinde 9.69 saniyelik dünya rekoru sonrası, 2009 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda erkekler 100 metre finalinde kendi rekorunu tekrardan kırıyor. 9.58 saniye ile kırılması çok zor bir rekora daha imza atıyor.
Bolt, 200 metre yarışında yine kendisine ait olan 19.30 saniyelik dünya rekorunu da 19.19 saniyeye çekerek yeni rekorları listesine ekliyor.
Suçlu Jamaika ya da tatlı patates! Zaman değil.
“Kelebeğe bakılarak uçağın geliştirildiği dünyada, Usain’e bakılarak yeni nesil yarış arabaları geliştirilebilir” yorumları tesadüf de değil.
Bence Usain, insan da değil!
İnsan Bolt
Kendi rekorunun üstüne kolayca gidebileceği iddia ediliyor Lighting Bolt’un. Yarışın son otuz metresini tempo düşürerek tamamlıyor, malum. Diğer yarışmacılarla ve dünyayla dalga geçiyor sanki… Gülümseyerek poz veriyor kameralara yarışı bitirirken.
İçindeki potansiyelin çok altında bir performans sergilediği açık. Yakın çevresi, kırdığı rekorlar için asla yeterince çalışmadığını belirtiyor. 400 metre yarışlarına idmanlar çok ağır olduğu için katılmak istemiyor. Yeme düzenini çoğu zaman bozuyor. Gece kulüplerinde sabahlara kadar eğleniyor. Basına çıkan haberleri seyircileri üzse de olimpiyat zamanı gelip çattığında yeni rekorlara imza atıyor. Her seferinde tekrar şaşırtıyor.
Hayal, değişik bir unsur.
Kimi zaman hayal etmediğiniz şeyler gerçekleşirken kimi zaman da sporun hayali size çelme takabiliyor. Yıldırım Bolt’umuzun veda koşusu da şaşırtıyor sporseverleri. Sakatlanarak yarışı yarıda bırakan Bolt için “Kazanamayınca kendini yere attı” yorumları yapılıyor. Kim haklıdır bilinmez… Son bireysel yarışa bronz ile veda ettiği zaten yeterince tartışılmışken; bir de bayrak yarışındaki bu bol yıldırımlı yağmur sonrası sakinlik, olimpiyat halkalarının içinden kızgınlık ve hüzünle geçiyor…
Bir Efsaneydi Senle Beraber Olmak
Hakan Peker’in yüzündeki gerginlik ile bu muhteşem sporcunun son demlerindeki tutarsızlık, efsane şarkısını yazdırmadı elbette. Ancak gergin veda sonrası Bolt’un bir efsane olarak tarih sayfalarına adını yazdırdığı gerçeği değişmeyecek.
Son bronzu aldığında kimin ne olduğunu, Bolt’un atletizm için ne ifade ettiğini bize en iyi Amerikalı atlet anlatıyordu. Bolt, hiç de alışık olmadığı 3’üncülük kürsüsündeyken yarışın birincisi Justin Gatlin, yıldırımın önüne gidip eğiliyordu. “Sen efsanesin!” diye bağırmasına hiç ama hiç gerek yoktu.
Bir otomobilin “Ben uçak olacağım!” dediği görülmüş şey değil. Bolt, futbol sevgisiyle atletizm sonrası Borussia Dortmund ve Manchester United ile antrenmanlara çıkacak ve yepyeni tartışmaların önünü açacaktı. Kimi sinirlendi, “Kendini rezil edecek!” dedi. Kimi, “Rekorlarını kırmış, şimdi haz peşinde” dedi. Bu tartışmalar fazla uzamadı, futbol kariyeri hazırlık maçı yapmaktan da öteye gidemedi.
Lakin Minik Kuş, Yıldırım Bolt olurken çoktan uçuyordu. Bu da görmezden gelinebilirdi.
Görmezden gelinemeyecek tek şey ise şuydu: Onun bir tatlı patates sayesinde; dünyaya gelmiş geçmiş, veda etmiş, doğacak her insandan daha hızlı olduğuydu.
100 ve 200 metrede dünya ve olimpiyat rekoru, 4×100’de dünya ve olimpiyat rekoru yanı sıra, 8 olimpiyat altını, 11 dünya şampiyonluğu, iki dünya ikinciliği ve bir defa dünya üçüncülüğüne sahip Bolt, sayıların çok ötesinde ve belki de yeri dolmayacak bir atlet olarak spor tarihindeki yerini alıyor.
Onu en iyi şu espri anlatır belki de sporun güzel gözlerine:
Bir gün Ferrari sahibi bir adam Bolt’a yaklaştı ve “Hey Usain! Sürmek ister misin?” dedi.
Bolt’tan cevap gecikmedi: “Hayır, acelem var…”