Diğer SporlarRöportajlarMehmet Mıstık: Demir Pençe

Mehmet Ekrem Ceylan3 sene öncen/a27 dakika

Dayısından kalan bir çift eldiven onun kaderini çizeceğini kim bilebilirdi. Ailesinin önyargılarına rağmen kendisi çoktan gideceği yola yön vermeye başlamıştı. Son dönemde ülkemizde ilgilisi günden güne artan kick boks ve kick boks denince akla gelen ilk isimlerden Mehmet Mıstık. Kendisi sporculuğunun yanında bu sporu öğrencilerine de sevdiren bir isim. Kendi başarılarının yanında öğrencilerinin de başarısı için elinden gelen tüm gayreti göstermeye devam ediyor. Kariyerine ilk adım attığından beri şampiyonluğu her zaman hedefleyen Mehmet Mıstık ile hayatı ve kick boks üzerine çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Kick Boks ile hayatın nasıl kesişti?

“Özellikle, ailem içinde dayılarım sporla çok ilgiliydiler. Antalya’da yağlı güreşler meşhurdur. Dayılarım da yağlı güreş yapıyorlardı. Yani, ailemden dolayı spora bir yatkınlık var. Fakat, ailemde çok ünlü bir pehlivan yetişmiş mi diye düşünürseniz hayır. Ortanca dayım geçmişte kick boksla ilgilenmişti. Kendisinin bir çift eldiveni var. Bende çocukken hep o eldivenlerle oynardım. Hala daha salonumda asılıdır. Bende o eldivenleri giyerek kendimce bir şeyler yapmaya çalışırdım. Sonrasında dayımın bana gösterdikleriyle bir kıvılcım çaktı. Dayım, beni ve kuzenlerimi kick boks kursuna yazdırmaya karar verdi. Kuzenlerimle beraber Antalya’nın en köklü kulüplerinden olan Demir Pençe Spor Kulübü’ne gitmeye başladık. Hem kulübümle hem de boksla yolum bu şekilde kesişti. Sonrasında da başarıların ardı arkası kesilmedi. İlk zamanlar kulübe giderken hocalarıma ‘Ben ne zaman şampiyon olacağım’ diye soruyordum. Bana kahkaha ile cevap vererek: ‘Bu senin 3 ayını da alabilir, 5 yılını da. Ne kadar istediğin ile alakalı’ diye bir cevap veriyorlardı. O günden beri hırs ve istekle yoluma devam ediyorum.”

İlk zamanlar ailenin tepkisi ne oldu? Sonuçta kick Boks güç isteyen ve yakın temas olan bir spor.

“Evet, özellikle annemin tepkisi her annenin verebileceği bir tepki gibi oldu. Sonuçta bir çocuğum ve çocuk halimle oralarda ağzımızı yüzümü kırarlar, tekme ve yumruk gelir diye hep önyargı ile yaklaştı annem. İlk zamanlar dayım, kuzenlerim ve beni antrenmanlara kaçırıyordu (gülerek). Kıyafetlerimizi hazırlayıp annemden kaçarcasına dışarı gidiyoruz diye çıkıyorduk. Birkaç antrenman dayımla beraber gidip geldik. Hatta bir zaman kendi çamaşırlarımı yıkayıp astığım dahi oldu annemden habersiz. Daha sonra öğrenmesi çok uzun sürmedi. Kıyamadığı dönemler elbette oldu. Ama, benim buradaki dik duruşum, istekli oluşum ailemin desteğini almamı sağladı. Başlarda annem maçları eli ağzında izliyordu bir şey olur mu diye. Daha sonra işin rengi çok değişti. Ben kaybedeceğimi hissettiğim zamanlar anneme bakıyordum. Bir keresinde artık olmayacak diyerek rakibime sarıldım. Ve, tribünlere baktım. Filmlerde de olur ya bir anda en sevdiğinizle göz göze gelirsiniz. Annemle de öyle oldu. Tribünden bana “Devam edeceksin” diye seslendi o anda. Bana acıyan annemin yerinde bambaşka biri vardı adeta. O sırada annemin bana acıyan haliyle göz göze gelseydim kesin maçı kaybederdim. Ama, tam tersi oldu. O zaman dedim ‘anneme bile nazım geçmiyor. Benim dövüşmem lazım’ diye. Annemin o hali bana resmen şampiyonluğu getirdi.”

Bu sporda dönüm noktam dediğin an hangisiydi?

“İlk Türkiye şampiyonasında aldığım derece benim dönüm noktamdı diyebilirim. O anı hiç unutmuyorum. 2009 yılında Konya’da düzenlenen Türkiye Kick Boks Şampiyonası’na katılmıştık. Orada ikinci veya üçüncü maçımı kaybedip bronz madalya kazanmıştım. Ama, orada kazandığım bronz madalya benim için Türkiye şampiyonluğuna bedeldi. Çünkü, 2009 yılına kadar katıldığım her turnuvada yaşadığım kayıp, o dönem çocukluğunda verdiği heyecanla sanki dünyanın kaybıymış gibi geliyordu bana. Konya’daki Türkiye üçüncülüğü benim için tırmanışın başlangıcıydı. Ardından, bütün kapılar açıldı zaten. Türkiye ikinciliği ve sonrasında şampiyonluk geldi. Aslına bakarsanız benim kariyerim hep adım adım gitti. Gerisi zaten çorap söküğü gibi geldi.”

Son birkaç yıldır kick boks, Türkiye’de rağbet gören sporlardan biri. Bunda popüler kültürün bir etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?

“Kick boks, Türkiye’de önce sporu benimseyen insanlardan ilerlemeye başladı. Bu sporu elbette çoğunlukla medya üzerinden tanıdık. Diziler, filmlerde gördük. Bol bol aksiyonun olduğu sekanslarda hep yakın dövüş sanatları vardır. Hollywood filmlerde yakın dövüş sanatlarından biri olan Kung Fu kullanılmaya başladı en başta. Bu bahsettiğim durum Rocky filmlerinin en etkili olduğu dönemlerdi. Şimdi baktığınızda yine yakın dövüş sanatları ancak biraz daha yumruk ve tekme de dahil oldu. Böyle olunca bizim sporun popülerliğini arttırdı. Her kesimden insanın bu spora olan ilgisi artmaya başladı. Bunda Victoria’s Secret makenlerinin kick boks yapmasıda etkili oldu. Sporculuğumun yanında bir yandan da antrenörlük yaptığım için gelen bazı kadın öğrencilerimiz kaydolurken Victoria’s Secret mankenleri de kick boks yapıyor. Formlarını bu spora borçlularmış bende yapmak istiyorum diye geliyorlardı. Duyan geldi gibi bir şey oldu. Bunun yanı sıra birçok televizyon kanalında kick boks organizasyonunu da izlemeye başladık. Türkiye’nin her yerinde artık özellikle İstanbul’da gala maçlar düzenleniyor. Önceden, aileler çocuklarını endişeyle antrenmanlara getirirlerken şimdi hem popüler kültürün hem de Türkiye şampiyonaları sayesinde bunun bir spor olduğunun bilinciyle geliyorlar.”

Türkiye’de özellikle takım sporları çok daha fazla tercih edilmekte. Kick boks ise bireysel bir branş. Bir konumlandırma yapmamız gerekirse kick boksu, Türkiye’de nerede görüyorsun? Gelişime açık ve devamlılığı olan bir spor mu?

“Elbette, devamlılığı olacaktır. Çünkü, geçmişten bugüne lisanslı sporcu sayısında çok büyük artış gösterdi. Hatta, amatör spor branşları arasında; Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı sosyal medyada paylaşmıştı, en çok lisanslı sporcuya sahip olmasıyla öncülük ediyor. En çok madalyayı da bu yıl içerisinde kick boks kazandı. O yüzden bireysel sporlarda öncülük etmenin gururunu yaşıyoruz. Şunun altını çizmekte fayda var. Kick boks olimpik bir branş olarak tanındı. Ancak, olimpik takvime ekleme çalışmaları devam ediyor. Yetiştirilebilirse 2024 Paris’de görebileceğiz ve bu bir ilk olacak. Bu sayede sporcu arkadaşlarımız aradıkları desteği bulabilecekler. Önümüzdeki 5 veya 10 yıl içerisinde kick boks’u çok daha farklı noktalarda izleyeceğiz kesinlikle.”

IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) tarafından kick boks tanındı ama dediğin gibi Olimpiyat takvimine henüz dahil olmadı. Kick boksun olimpiyatlara dahil olması ile alakalı ne söylersin? Ve, seni olimpiyatlarda izleyebilecek miyiz?

“Aslında, kick boks kendi içerisinde yedi branşlara ayrılıyor tek bir branş ve ringde yapılan bir spor değil. Bunun tatami sporlarıda var ring sporlarıda. Ben tatami sporlarında mücadele ediyorum. Olimpiyatlara dahil olduğunda da kick boksun tüm branşlarının olması söz konusu değil. Eminim, ringden 2 branş tatamiden 1 branş dahil ederler. 2024 yılı özelinde konuşuyorum. Çünkü, bu branşın önce olimpiyatlarda bir tanınması lazım. Sonuçta sporun dışında birçok şeyi kapsıyor olimpiyatlar. Benim branşım ve sikletim eğer olimpiyat branşı olarak seçilirse o zaman orada olabilirim. Seçilmesi de muhtemel. Çünkü, olimpiyatlarda daha çok korumalıkların olduğu ve görsel zevkin biraz daha ön planda olduğu branşları tercih ediyorlar. Benim branşım light-contact olarak geçiyor Türkiye’de ve Dünya’da. Branşımın bir yan branşı olan point-fighting var. Belki, onu da dahil edebilirler. Dediğim gibi önce hangi siklet ve kiloları seçecekler bunları görmemiz gerekiyor. Eğer, olursa kota almak için elimden gelenin fazlasını göstereceğim. Eğer, 2024’e katılamazsam 2028’e katılmayı isterim ama 6 yıl daha dövüşür müyüm bilemiyorum. Şu anda bir kulüp sahibiyim. Bir yandan da öğrencilerimi yetiştiriyorum. Hem onları yetiştirmek hem de kendimi hazırlamak ve zaman ayırmak en kıymetli olgular. Öğrencilerime de belirli bir zaman ayırmam lazım. Umarım, 2024 Paris’de bir kapı açılır ve orada olabilirim. Eğer, olmazsa kariyerimi zirvede tamamlayıp öğrencilerimi kendi klasmanlarında oralara yetiştirmek istiyorum.”

Hem bir sporcusun hem de bir öğretmen. Sende bir salonun olduğundan bahsettin. Bu noktada öğrencilerine bir şeyler öğretmek mi? Yoksa uluslararası organizasyonlarda mücadele etmek mi?

“İkisi de çok önemli. Çok genç yaşta akademi sahibi oldum. Bu yıl akademinin dördüncü yılı. İlk yıllarımda yetiştirdiğim öğrencilerimin müsabakalarda mücadele etmeleriyle birbirimizi yakaladık diyebilirim. Her biri benim çocuklarım gibiler ve onlarla bugün aynı mücadelede bulunmak açıkçası beni çok keyiflendiriyor. Kendi tecrübelerimi sporcu olarak öğrencilerime aktarabilmek en güzel haz bence. Öğrencilerimle birlikte antrenman yapıp onlarla aynı müsabakalara gitmek gerçekten çok gurur verici. Gücüm yettiği kadar kendimi bu alanda temsil edip, sporcularıma da derece kazandırabilirsem bunun hazzı çok başka olacaktır.”

Kick Boks, 7 farklı alt branşı sahip. Bu branşların kendi içerisinde farklılıkları nelerdir?

“Az önce bahsettiğim gibi ring sporları ve tatami sporları olarak birbirinden ayrılıyor. Oyunun kuralları çok detaylı. Ring de uygulanan K1, low-kick, full-contact branşıları var. K1 ve low-kick kendi içerisinde benzerlik gösteriyorlar. Tüm vücuda sert vuruş serbest burada. Hakemin ‘fight’ komutuyla başlayıp ‘stop’ komutuna kadar devam eden bir branş. Bacakların dizden yukarısına ve tüm vücuda vuruş serbest. K1’de bir kereye mahsus diz atma şansınız var. Low-kick branşında ise tek diz yok. Ama, aynı disiplin mevcut. Bunların dışında bir de full-contact var. Orada ise sadece belden yukarı vuruşlar yapılabiliyor. Aşağıya yapılan vuruşlar yasak. Her raund içerisinde minimum 6 tekme atma zorunluluğunuz var. Bu branşı genelde boksa meyilli sporcular tercih ediyor. Boksa yakın sporcular tekme atmadıkları için aslında kick boks yapmamış oluyorlar. Tekme atmadığınız raundlar bir sonraki raunda ekleniyor. Eğer, maç sonunda eksik tekmeniz varsa puanlamanıza eksi olarak yazılıyor.”

Peki ya tatami?

“Tatami’de ise light-contact yani kendi branşım var. Daha çok görselliği, puanın ve teknik ile taktiğin önde olduğu bir branş. Daha fazla kondisyon istiyor. Bir ring ipine sahip değiliz burada. Hep ortada geçen mücadeleler oluyor. Eforu diğerlerine göre çok daha yüksek. Yine hakemin ‘fight’ ve ‘stop’ komutuyla yapılan bir branş. Köşe hakemleri vuruşlara göre puanlama yapıyorlar. Point-fighting ise bundan tamamen farklı. Yine tatami de yapılıyor. Fakat, bu sefer iki sporcu dışında ringde üç hakem daha bulunuyor. Biraz refleks oyunu denebilir. Vuruşların hepsi belden yukarıda. İlk temas gerçekleştirildiğinde hakemin komutuyla oyun duruyor ve puan alınıyor. Kick-light da bacaklara vuruş serbest. Ancak, tam vuruşlar yapmak yasak. Son olarak tatami üzerinde yapılan müzikal bir form var. Kick boks teknikleri kullanılarak müzik eşliğinde biraz daha hareketli bir şekilde solo performans sergiliyorsunuz. Performansın sonucunu jüri oyluyor ve puanınızı alıyorsunuz. Türkiye şampiyonalarında henüz müzikal form gerçekleştirilmiyor. Ama, uluslararası müsabakalarda var.”

Bir kick boksçunun sahip olması gereken özellikler nelerdir?

“Bu biraz genel bir kavram. Hangi disiplin ile ilgilendiğiniz çok önemli bu noktada. Ama, öncelikle fair-play ruhunu taşıyabilmek diyebilirim. Çünkü, dışarıdan bakıldığında şiddet içeren bir spor gibi görünsede bunu fair-play içerisinde yapmamız gerekir. Soğukkanlı olmamız ve bunun bir oyun olduğunu benimseyip, kurallarına göre oynamak ve maç sonunda her zaman yapmamız gerektiği gibi rakibimize saygı göstermemiz gerekmektedir. Çünkü, bu sadece bir oyun. Sonrasında, elbette branşına göre fiziksel yetkinliklere göre disiplin seçmeli bir kick boksçu.”

Mental hazırlıkları nasıl gerçekleştiriyor bir kick boksçu?

“Özellikle, Dünya ve Avrupa şampiyonaları öncesi sporcu psikologlarından destek alıyorum. Bu bir eksiklik değil aslında bir antrenman türü. Bence her sporcunun bir psikologla çalışarak kendini mental olarak turnuvalara hazırlamalı. Tıpkı, fiziksel antrenmanlarda olduğu gibi. Çünkü, ne kadar iyi çalışırsak çalışalım ve ne kadar iyi bir vücüdumuz olursa olsun müsabakadan önceki heyecanı yönetememe durumu bize tüm sezonu kaybettirebilir. Yarışma psikolojisi, tribünlerden etkilenmeme. Yani, tüm bunlara hazırlıklı olmamız gerek. Sadece, o anki karşılaşmaya odaklanmanız gerekli. Maçı en başta zihinde oynamak çok önemli.”

Bazı sporcuları görüyoruz özellikle yurtdışında ve göz önünde olan isimler. Karşılaşmalara müzik dinleyerek veya film izleyerek hazırlanıyorlar. Sizde bu tarz hazırlıklar oluyor mu?

“Elbette, ben mesela rap müziği çok seviyorum. Nerede olduğum hiç fark etmez. Eğer dinlediğim müzik beni antrenmana teşvik ediyorsa o müziği hemen playlistime ekliyorum. Orada, anlıyorum ki sıradan bir anda bile bu parça beni heyecanlandırıyorsa maç zamanı gayet diri tutar. Buna aslında iç motivasyon diyebilirim. Bazı sporcular ise bunlara hiç ihtiyaç duymaz. Mental olarak çoktan hazırdırlar. Ama, genel olarak film veya müzik bizleri yarışmalara, antrenmanlara motive eden içerikler. Günümüz artık sosyal medyanın çok yaygın kullanıldığı bir dönem. Artık, reels çok moda. Ben bile müsabaka esnasında güzel bir atak yaparsam fotoğrafını çeker sosyal medyaya yüklerim diye düşünüyorum (gülerek).”

İstanbul’da düzenlenecek olan Dünya Kupası’nda hedefler nedir?

“Aynı şampiyona yılın başında da gerçekleştirildi ve 89 kiloda turnuvayı şampiyon tamamladım. Önümüzdeki Dünya Kupası bizim için çok önemli. Buradaki şampiyonluk ve Türkiye şampiyonasında toplayacağım puanlar yıl sonunda yapılacak olan Avrupa şampiyonasında A Milli Takım adına mücadele etmem demek. Türkiye’de milli takıma katılabilmek için yılda içerisinde düzenlenen iki Türkiye Şampiyonası, Dünya Kupası ve sene başında katılınan kendi kilomdaki şampiyonadan birinci çıkmak milli takım adına mücadele etmek demek. Dünya Kupası’nın ayrıca bir önemi daha var. Orada kazanılan birincilik, Avrupa Şampiyonası grupları belirlenirken diğer ülkelerden artı bir puan avantajla katılmak demek. Eskiden bay geçip direkt çeyrek final oynanılan dönemler vardı. Artık onlarda yok. Şimdi katılımcılar arasında turnuvalarda en yüksek puanı alanlar tur geçme şansına sahip oluyorlar. Yani bu turnuvada alacağımız puanların Avrupa Şampiyonası içinde avantajı var.”

Mehmet Ekrem Ceylan

Bunları da Okuyabilirsiniz

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin