FutbolEskişehirspor: Tutunamayanlar

Süper Lig’de İstanbul takımları tarihlerinin en kötü sezonlarından birini geçirirken Trabzonspor, tarihinin en ikonik şampiyonluklarından birine koşar adım ilerliyor. Bu sezonu asıl açıklayan durum ise yalnızca şampiyonluk için gün sayan Trabzonspor’un başarısı değil, takipçilerinin de kimler olduğu. Bugünlerde süper lig puan durumuna göz atmak isteyen birisi Trabzonspor’un arkasından gelen Konyaspor ve Adana Demirspor’u görünce ligde “Anadolu Devrimi” yaşandığını düşünebilir…

Önce Onlar Vardı

Trabzon şehri yıllardır hasretini çektiği şampiyonluğa artık çok yakın. Anadolu’nun ilk ve uzun süre tek şampiyonu Trabzonspor olsa da, o yolu ilk açan Anadolu takımı bugünlerde alt liglerde var olma mücadelesi veriyor. Şampiyonluk kupalarına İstanbul takımları tarafından ambargo konulan Türk futbol tarihinin ilk başkaldırısı Anadolu’nun göbeği olan Eskişehir’den geldi. Bu yıllar Trabzonspor’un ve Bursaspor’un şampiyon olduğu, dönem dönem ise Sivasspor’un şampiyonluk mücadelesinin içinde yer aldığı yıllardan çok ama çok uzun zaman önceydi.

1965 yılında kurulan Eskişehirspor başladığı ikinci lig’de ilk sezonunda şampiyon olarak o zamanki adıyla 1. Lig’e yükselme başarısı gösterdi. 1. Lig’de de başarılı performansına devam eden Eskişehirspor kulüp tarihinin yalnızca üçüncü yılında Galatasaray ile girdiği şampiyonluk mücadelesinden 3 puan farkla ikinci olarak ayrıldı. Sonraki yıllarda bu başarısının tesadüf olmadığını gösterircesine sürekli şampiyonluk mücadelesinin içinde yer alsalar da ikinciliğin ötesine bir türlü geçemediler. Belki Eskişehirspor çok istediği şampiyonluğa hiç ulaşamadı. Fakat, yenilmez gözüken İstanbul büyüklerinin o kadar da yenilmez olmadıklarını göstermiş, kendilerinden sonra bu mücadeleyi verecek olan takımlara ilham kaynağı olmuşlardı.

Avrupa’da Bir İlk

Anadolu’nun yıldızı hiç lig şampiyonluğuna ulaşamamış olsada diğer kupaları İstanbul büyüklerinin elinden almayı başardı. Kazandığı 3 Başbakanlık Kupası, 1 Süper Kupa ve 1 Türkiye Kupası ile Eskişehirspor, Türk Futbol Tarihi’nde en çok kupa kazanan takımların arasında yer alıyor. 1970 yılında Fuar Şehirleri Kupası’nda eledikleri Sevilla’nın ardından atılan “Sevilla, Porsuk’ta boğuldu” manşeti ise kulüp tarihinin en büyük başarılarından biri olarak tarihteki yerini aldı. O yıllarda kulüplerimizin avrupa kupalarında gösterdiği performans hesaba katıldığında bu başarının değeri elbet çok daha iyi anlaşılacaktır.

Devir Teslim

Eskişehirspor’un ligdeki durumu öyle bir noktaya gelmişti ki artık her sezon şampiyonluk mücadelesinin içinde kendisine yer buluyordu. Kimi zaman çok yakınlaşamadan kimi zaman ise kıl payı kaybediyorlardı. Ancak, o günleri takip eden herkes bir gün Anadolu şampiyonluğunu göreceğine inanmıştı. Kurulduğu günden beri şampiyonluk mücadelesi veren Eskişehirspor olsa da Anadolu mücadelesinin onuncu yılında şampiyonluk beklendiği gibi Eskişehir kentinden gelmedi. ’75 yılında Trabzonspor ilk şampiyonluk kupasına ulaştı ve bayrağı Eskişehirspor’dan devralmış oldu.

Hükmen Yenik

1980 darbesinden sonra oynanan sezonda ilk kez küme düşen Eskişehirspor kısa sürede 1. Lig’e dönmeyi başarsada o günden sonra küme düşmeyi alışkanlık haline getirdiğini söylemek yanlış olmaz. Defalarca küme düşme travmasını yaşayan Eskişehir, 1. Lig’e dönmeyi başardığı her dönemde iz bırakmış fakat eski görkemli günlerine hiç bir zaman ulaşamamıştır.

Eskişehirspor’un ve Eskişehir kentinin yarışamadığı alan belki de endüstriyel futbolun kendisiydi. Anadolu yıldızının başkaldırısı bastırılmıştı. Ancak, Eskişehirspor bu başkaldırıyı maddi bir kazanca çevirememişti. Aynı şekilde endüstriyel futbol dünyasının gereğince taraftarın tutkusu da satılabilir bir hikayeye dönüşememişti.

Sonuç olarak endüstriyelleşen futbol kendisine ayak uyduramayan Eskişehirspor’u yemiş oldu. Eskişehir’de tribünler tıklım tıklım doluyor her festival havasında geçiyordu. Sadece Eskişehir’de değildi üstelik bu festival. Es-Es taraftarı takımlarının peşinden trenlerle çıkartma yapıyordu Haydarpaşa Garı’na, İzmir Körfezi’ne ve Türkiye’nin dört bir yanına.

Amigo Orhan

Festival demişken, Eskişehirspor’un Türk futboluna tek armağanı şampiyonluk mücadelesi veren bir Anadolu takımı değildi. Alışılanın aksine herkesin 3 takımdan birini desteklemek zorunda olduğu fikrini bütün kentin bir takım etrafında kenetlenmesiyle yıkmışlardı bir dönem. Hele ki o kentin Amigo Orhan önderliğinde “Es Es Es Ki Ki Ki” nidalarıyla görenleri büyüleyen ahengi belki de futbolumuza en büyük armağanlarından biri oluyordu. Öyle ki Amigo Orhan milli maçlar için İstanbul’a davet edilerek destek isteniyordu.

Kırmızı Şimşekler’in, endüstriyel futbol düzenine ayak uyduramayacağını takımdan önce taraftarları göstermişti. futbol tarihimizde ilk ve tek transfer teklifi alan Amigo Orhan kendisine teklif edilen yüklü transfer ücretine rağmen Fenerbahçe’nin teklifini reddeterek sevdasını büyüttüğü Eskişehir tribünlerinde “Es Es Es” tezahüratlarını bir orkestra şefi gibi yönetmeye devam ediyordu. Hem de gelen tekliflere rağmen 5 kuruş kazanmadan siyah kırmızılar için. Futbol, sadece rakamsal bütçelerle açıklanmaya başlandığında bunun çok da önemi kalmamıştı. Ne tutku ne de sevda maddi kazanca dönüştürülemediğinde olmasa da olurdu.

Yönetimsizlik

Eskişehirspor, ara sıra ücra ve kuytu statlardan fırlayarak süper denen lige dönse de İstanbul hanedanlığına açılan savaş affedilmemiş olacak ki hiç hoş karşılanmadı. Son olarak uzun yıllar alt liglerde mücadele ettikten sonra 2008 yılında geldikleri Süper Lig’de her zaman olduğu gibi renk olmaya 2016 yılına kadar devam ettiler. Üzerlerindeki siyah kırmızı forma aynı forma, kent aynı kent, takım aynı Eskişehirspor’du. 8 sezon boyunca Süper Lig’de oynanan oyun eski günlerdeki gibi İstanbul büyüklerini kuşatamasa da zaman zaman eski günlerini hatırlatarak avrupa kupalarında mücadele verdiler ve Türkiye Kupası’nda finale kadar gitmeyi başardılar. Başarılı sezonların ardından 2016 yılında ise yıllardır Eskişehirspor’un yaşadığı sorun yeniden zirveye çıktı. Sadece Eskişehirspor’un değil belki de memleketin en büyük sorunu “yönetilememe”. Hemen hemen her Süper Lig takımının yaşadığı sorunu Eskişehirspor çok daha derinden yaşadı.

Yıllar önce Veledrome’da Marsilya ile avrupa kupasında karşılaşan Eskişehirspor, çok uzun olmayan bir zaman sonra 2016’nın Mayıs ayında Gençlerbirliği ile deplasmanda küme düşeceği kesinleştikten sonra öyle bir maça çıktı ki tarihin sonuçtan bağımsız en unutulmaz maçlarından biriydi. Eskişehir taraftarı akın ettiği Ankara’da adeta Süper Lig’e veda ediyordu. O taraftar alt liglerde mücadele etmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu, Süper Lig’e geri dönmek için 10 yıldan fazla beklediler ve başlarına gelecek olanın yine bu olduğu gerçeğini bileseler de hüzünlü ve bir o kadar mağrur marşlarını söylemeye devam ettiler.

Vazgeçmeyenler Burada!

Bugün ise Kırmızı Şimşekler, 2. Lig Beyaz Grup’ta kümede kalma mücadelesi veriyor. Gelinen noktada ise ligde kalması mucize gibi görünüyor. Ve, bu amansız mücadele devam ediyor. Eskişehirspor, Türk futbol ikliminin zirvesine tutunamadı. Ana akım gazetelerde adı artık anılmıyor hatta spor programlarında dahi adı geçmiyor veya maçları televizyondan yayınlanmıyor. Ancak, ülkenin haberi olmasa da şehir, sevdasına tutkuyla sahip çıkmaya devam ediyor.

Futbolcu maaşlarını ödemekte zorlanan kulübü taraftarları hangi ligde, ne durumda olduğuna bakmadan desteklemeye devam ediyor. Ülkenin elbet haberi olmuyor. Çünkü, bu hikayede Eskişehirspor için neredeyse ticari herhangi bir faaliyet yok. Gözlerden uzak mücadelesine devam ediyor.

Stadyumların geleneksel esnafı, köfteciler yıllardır oralarda en basit ticari faaliyet olarak görülür. “Köfteciler bile bizi terk etti” diyordu tribünler artık. Belki de Es-Es’in durumunu en net ortaya koyan metafor da bu olabilir.

Yayıncılar, sponsorlar ve forma tedarikçileri kısacası futbol ekonomisinden fayda sağlayan kim varsa Eskişehirspor’u terk etti. Son olarak taraftarların tabiriyle köfteciler de. Tutunamayan bir takımın vazgeçmeyen taraftarı her hafta Yeni Atatürk Stadyumu’nda haykırmaya devam ediyor: “Vazgeçmeyenler Burada!”

 

Bunları da Okuyabilirsiniz

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin