Her futbolseverin yolu, muhakkak bir gün fantezi futbol ile kesişiyor. O haftanın en etkili olabilecek oyuncusunu tahmin etmek hele ki ucuz fiyatlı oyuncuların gelişimini takip etmek, salonda oturduğumuz üçlü koltuğu bile başarılı bir gözlemcinin deri koltuğu gibi görmemize sebep oluyor. 2019/20 Şampiyonlar Ligi sezonunda benim için bu isim Erling Haaland idi. Bir farkla, o zaten olabileceğinin en iyisi olmuştu ve hala da durmaya hiç niyeti yok.
Englishman in Norway
Orta saha olan babası Alf-Inge Haaland’ın İngiltere’de oynadığı dönemde dünyaya geldi küçük Haaland. Hatta doğumunun arifesinde, Alf’in Leeds United’dan Manchester City’ye transferi gerçekleşti. Manchester’ın mavi yakasındaki ilk yılında ise hepinizin malumu olan o sakatlığı geçirdi. Sertliğiyle nam salan Manchester United’lı Roy Keane, derbide Alf-Inge’ye yaptığı mühadale ile Norveçlinin diz sorununa bir yenisini daha ekledi. Ve, o sezondan sonra Alfie futbola uzun bir süre ara verdi. Bu esnada henüz 1 yaşında olan Erling Haaland, babasını yeşil sahada düzenli bir şekilde oynarken izleyemedi. Futbolda yarının ne getireceğinin belli olmadığı, her an her şeyin son bulabileceğini en yakınıyla tecrübe edindi. Fakat, bu ders onu futboldan asla uzaklaştırmadı.
Alf-Inge’nin İngiltere macerasının sona ermesiyle Haaland ailesi, Norveç’e geri döndü. Norveç’in kuş uçmayan kervan geçmeyen kasabalarından Bryne’de çocukluğunu geçirdi Erling Haaland. Burada futbol haricinde birçok sporla uğraştı ki bunun faydasını bugün hala görmekte. Çünkü, bugün Haaland’ın oyununu incelediğimizde oyun bilgisi kadar fiziksel özellikleri de onu eşsiz kılıyor. Onu Erling yapan özellikleri göz önünde bulundurulduğunda kalıplı fiziği, dengesi ve hızı öne çıkıyor. Takdir edersiniz ki bu özellikleri bir arada bulmak da bir hayli zor. Uzun boylu bir isimden hızlı deparlar atmasını bekleyemeyiz mesela. Koşarken ortaya çıkan komik postürü de vücut yapısından kaynaklı ama bunun hızına etki ettiğini görmedik henüz. Koşu antrenörü Jonas Dodoo‘nun The Athletic’e verdiği demecine göre Norveçli, şimdiden bir sprint koşucusunun ihtiyaç duyduğu özelliklere sahip. Bazı ufak pürüzlerin de giderilmesiyle Erling Haaland gerçekten durdurulamayan bir santrafora dönüşebilir.
Pegasus
Aslına bakarsanız Erling, kariyer basamaklarını çok hızlı çıktı. Bryne’in yerel takımında geçen altyapı yıllarından sonra Molde kulübü Haaland ailesinin kapısını çaldı. 17 yaşındayken Norveç futbolunun en önemli isimlerinden Ole Gunnar Soljskaer ile burada çalışma imkanı buldu. Molde’de geçirdiği tek sezon, Orta Avrupa takımlarını etkilemesine yetti. Bünyesinde bulundurduğu takımlarla global bir kimlik taşıyan Red Bull organizasyonu, Erling’i çoktan gözüne kestirmiş ve 2019 yılında Salzburg “şubesi”ne çoktan transfer edilmişti. İyi performans göstermesi halinde Erling’in Almanya Bundesliga’ya, kuvvetle ihtimal Red Bull Leipzig’e gideceği malumun ilanıydı bu saatten sonra. Ama, o çok daha fazlasını yaptı.
Şampiyonlar Ligi’nin çömez takımlarından biri olarak görülen Red Bull Salzburg, 2019 Eylül’ünde Genk’e altı, Liverpool’a ise Anfield Road’da üç gol atarak dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Tabii bu dokuz golün dördüne imza atan Haaland da spot ışıklarının altına girmiş oldu. Formunu Napoli’ye karşı da korumasıyla beraber Avrupa’nın önde gelen kulüpleri, Salzburg’un kapısını çalar oldu. Dile kolay Salzburg formasıyla da olsa devler ligindeki ilk üç maçında ağları altı kere havalandıran ilk isim olmuştu. Alf-Inge’nin sakatlığının Erling üzerindeki etkisinden bahsetmiştim. Bu olgunluğu ilk büyük transfer sürecinde de gösterdi Erling ve genç oyuncuların kendini rahatça geliştirebildiği Borussia Dortmund’un yolunu tuttu 2020’nin ocak ayında.
Mirası Devralmak
Haaland, Westfalen’e adım attığı andan itibaren ne kadar özel olduğunu meşhur Sarı Duvar önünde defalarca kanıtladı. Dortmund’un 3-2 geride olduğu Augsburg deplasmanında oyuna sonradan dahil olup yaptığı hat-trick ile Bundesliga’ya merhaba dedi. Ertesi hafta ise Signal Iduna Park’taki Köln maçında attığı iki golle Sarı Duvar’a selam çaktı. İki maç, toplam 59 dakika ve 5 gol. Alışma sürecindeki bir isim için hiç de fena değil. Üstelik, Bundesliga’da bunu daha önce yapabilen kimse yokken. Sadece bu iki maç, sarı-siyahlı taraftarların gönlüne taht kurmaya yetti ki Dschingis Khan’ın Moskau şarkısı, Haaland versiyonuyla tribünde söylenmeye başladı.
Westfalen’de onu izleyen her taraftar, aslında bu sahneye fazla alışmamaya çalışıyordu. Zira kulübün son yıllardaki profili belliydi; genç yeteneklerle veteranları bir araya getirmek, Bayern’e kafa tutabilmek, daha da iyiye giden yıldızları büyük kulüplere satmak. Haaland takımı sırtlayan isim olarak her transfer döneminin gözde ismi oldu. Sözleşmesindeki çıkış maddesinin günümüz şartlarında karşılanabilir olması da bu sürecin basamak olarak kullanılacağını az çok belli ediyordu. Fakat, Erling’in Dortmund günleri sanılandan uzun sürdü. Sarı formayı iki buçuk sezon boyunca terletti, 2021 Mayıs’ında da Almanya Kupası zaferi yaşadı. Madalyonun öteki yüzünde de hüzün vardı. Geçtiğimiz nisan Bayern’i Bundesliga’daki hakimiyetinden etmeye çok yakın olan Dortmund, Allianz Arena’da 3-1 kaybederek yeniden başka baharları beklemeye başladı. Şampiyonluk maçındaki en büyük koz olan Haaland, bu maçta standartlarından çok uzak kalmıştı.
Geçtiğimiz yaz, Haaland’ın Ruhr bölgesinden uçacağı daha da fazla hissediliyordu ve öyle de oldu. Karim Benzema’nın sahneye çıktığı maçta Real Madrid’e elenen Manchester City’nin patronu Pep Guardiola, komple bir santraforun önemini hatırladı. Erling ise yine mantık çerçevesinde kendisi için en uygun ortamı aradı ve bunu Manchester’ın mavi yakasında buldu. Babadan kalma duygular da vardı elbette.
Gelecek Bilmecesi
John Carew ve Ole Gunnar Solskjaer… Benim çocukluğumda Norveç denince akıllara bu forvetler gelirdi. Onlarla beraber Norveç, forvet üretebilen hatırı sayılır ülkelerden biri olabileceğine dair bir ışık vermekteydi. Fakat, bu isimlerin sonrası uzun bir süre gelmedi. Şimdi Norveç’in elinde Alexander Sörloth ve Martin Odegaard gibi üzerine iskelet kurulabilecek isimler de mevcut. Elbette Haaland’ın milli takımla yapabileceklerinin bir sınırı var. Ülke, uluslararası turnuvalara katılmaya hasret kaldı. Fakat, eldeki isimlerle 1992 yılında Danimarka’nın yaşadığı o mucizeyi tekrarlayabilmek için şimdilik bir ışık var gibi.
Alf-Inge’nin dediklerine göre Erling, Manchester’da kalıcı değil. Beş yıllık sözleşmesi bitmeden İtalya veya İspanya’ya gidebilir. Sözleşmesinde de 2024 yazından sonra devreye giren 200 milyon avroluk bir çıkış maddesi mevcut. Büyüyen futbol ekonomisini de göz önünde bulundurursak bu maddenin kullanılması oldukça olası. Bu maddeyi öğrenen Florentino Perez de şimdiden avuçlarını ovuşturuyordur kesin.
Haaland şu an Manchester’da oldukça mutlu ve rahat. O kadar rahat ki United taraftarının yoğun olduğu yerlerde bile elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Biraz Zlatanvari bir hareket ki kendisi İsveçli yıldızın idolü olduğunu açıkladı. Gollerindeki çeşitlilikten de bunu anlamamız güç değil. Herhalde bu yüzden üç seneden fazla hayatımızdaymış gibi bir izlenime sahibiz. Zira bugün uzun boylu genç bir forvetin estetik golüne denk geldiğimizde “yeni Haaland” başlıklarına maruz kalıyoruz, henüz elimizdekini eskitememişken.
Bu satırlar yazıldığı dakikalarda Erling Haaland, yepyeni mavi forması altında şimdiden 22 gole ulaştı. Bu gollerin 17’si Premier League maçlarında geldi. Geçtiğimiz sezonun en golcüsü olan Kevin De Bruyne, sezonu 15 gol ile kapatmıştı. Yine Premier League’de sekiz maçta üç kez hat-trick yaparak bu rekorun da sahibi oldu. Kaydı tutulan başka bir istatistik var mı bilmiyorum ama Haaland’ın onları da kıracağı artık muhtemel.