FutbolAdriano Leite: SüperNova

Emre Sekerci2 sene önce17 dakika

“Kendisine gelen bir telefon her şeyi adeta yerle bir edecekti. Karşıdaki ses babasının vefat haberini verecek ve bu haber Adriano Leite için sonun başlangıcı olacaktı.”

Hayal Kırıklıkları Olan Bir Adam

İster sporcu olsun ister yaşamına farklı alanlarda devam eden insanlar olsun, hayatın güzellikleri ve zorlukları kişilerin yaşam tarzlarını belirler. Yaşanılan çevre, çocukluk ve yetişkinliğe geçiş sürecinde tanık olduğumuz olaylar bizi biz yapan olgulardır. Bazıları zor durumlardan güçlenerek çıkıp hayata daha sağlam adımlarla devam ederken; bazı insanlara hayatın bu evreleri ağır gelir ve kaybolup giderler. Tüm bunların dışında bir de üçüncü yol vardır. Kırılgan insanların hayatlarına ve hedeflerine ulaşması için onları ayakta tutacak rol modeller vardır. Bunlar aile veya birbirine destek olan çok iyi arkadaşlar olabilir. Bu yazıya konu olan Adriano’yu, pek de iyi bitmeyen kariyer yolculuğu, ailesinin, arkadaşlarının ve çevresinin hayatına nasıl etki ettiğini başarıları ve hayal kırıklıklarıyla birlikte işleyeceğiz.

Favela’da Bir Yıldız Doğuyor

Güney Amerika ülkesi olan Brezilya bir çok alanda dünyada adını duyursa da ilk akla gelen turizm ve futboldur. Her ülkeden turistleri kendine çeken bir ülke olmasına rağmen bir futbol fabrikası olan Brezilya gezegende bu anlamda bir numaradır. Tam adı Adriano Leite Ribeiro olan bizim bildiğimiz adıyla Adriano da bu fabrikadan çıkan bir futbolcudur. 1982 yılında Rio De Janeiro favelalarında doğan ve çocukluğu burada geçen oyuncunun yetiştiği zaman dilimi diğer Latin Amerikalı oyunculardan pek de farklı değildi. Suç oranının yüksek olduğu, uyuşturucu kartellerinin ve çetelerin olduğu bu yerde kendisi futbolla çok haşır neşir olduğu ve tutkuyla bağlı olduğundan diğer çocuklara nazaran daha mutlu bir çocukluk dönemi geçirdiğini söyleyebilirim. Sokak aralarında futbol oynarken çok yetenekli olduğu anlaşılan Adriano Leite, ülkenin köklü kulüplerinden biri olan Flamengo altyapısının ilgisini çekti. Bu sayede 1999 yılında kulübün genç takımında kendisine yer buldu. 90’ların sonunda başlayan macerası Flamengo’da profesyonel futbolcu olmasıyla sonuçlandı. Flamengo formasıyla 2 sene top koşturduktan sonra gösterdiği performans ve attığı gollerle Avrupa’nın dikkatini çekti.

Yıldızlar Da Kayar

En çok ilgi gösteren takım ise tabii ki Inter’di. 2001-2002 sezonunda italyan kulübüne transfer olan Adriano Leite, aynı sezon bir başka italyan ekibi Fiorentina’ya kiralandı. ’02-03 sezonunda Inter’den asıl patlamasını yapacağı Parma’ya 14.50 Milyon Avro’luk bir bedelle transfer oldu. Burada oynadığı iki sezonda brezilyalı özellikle Adrian Mutu ile inanılmaz bir ikili oluşturmuştu. Birlikte oynadıkları maçlarda 20’den fazla gole imza atarak herkesi kendilerine hayran bıraktılar. Gösterdiği performans ile eski takımı Inter’e geri dönme vakti gelmişti Adriano Leite’nin. Tüm otoriteler onun takımın parlayan yıldızı olacağını düşünüyordu. Fakat, gerçek hiç de öyle olmayacaktı.

Yazının başlığını Süpernova olarak seçmemin nedeni, isminin karizmatik olmasından dolayı değil. Süpernovalar, büyük yıldızların fazla enerji salınımı yapıp, çökmesiyle sonuçlanan bir uzay fenomenidir. Bu nedenle bu yıldızların ömrü pek uzun sürmez. Enerjisi biten bu gök cisimlerinin eski halinden eser kalmamaktadır. Bu senaryo aslında bire bir Adriano’yu anlatmaktadır.

Kaybolan Yıllar

Kendisi için herşey iyi giderken, kariyerinin zirvesine tırmanmış ve kontratı uzatılmışken, bir gün kendisine gelen telefon herşeyi adeta yerle bir etti. Telefonun ucundaki ses babasının vefat haberini veriyordu. Ve, bu haber Adriano Leite için tam bir yıkım olmuştu. Tabii ki bu acı haber oyuncu üzerinde büyük etkiler bıraktı. Yazının en başında üçüncü bir yoldan bahsetmiştim. Belli ki Adriano yaşamına ve kariyerine devam etmesinin nedenlerinden en önemlisi ailesiydi. Babasını da kendisine destek sağlayan ve onu en iyi anlayan bir figür olarak belirlemişti. Artık böyle biri hayatında olmadığına göre, futbol da onun gözünde bir anlam taşımıyordu. Bu bir tahmin değil gerçeğin ta kendisi.

“Babamın ölümü bende büyük bir boşluk bıraktı. İtalya’da yalnızdım. Üzgündüm ve depresyondaydım. Ve işte o zaman içmeye başladım. İçtiğim zamanlar mutlu olduğum yegane anlardı.” – Adriano Leite*

Çünkü, takip eden süreçte performans düşüklüğü, antremanlara geç katılması ve çalışmak istememesi iyice gün yüzüne çıkmıştı. Sürekli barlara ve gece kulüplerine gidiyor oluşu beraberinde alkol sorunlarını da getirmişti. İtalyan spor medyasında artık performansı değil, futbol dışı yaşantısı gündemdeydi Adriano’nun. Öte yandan Inter kulübünün hakkını da teslim etmek gerekir. O zamanki başkan Moratti, Adriano’nun yaşadığı üzücü olay karşısında zorlu bir süreçten geçtiğini, depresyonda olduğunu belirtmişti. Ona yardım etmek için ellerinden geleni yaptıklarını, iyileşme süreçlerini yakından takip ettiklerini ve futbola en güçlü şekilde dönmesi için ellerinden geleni yapacaklarını açıklamıştı.

Adriano’nun, Santiago Bernabeu’da Real Madrid ağlarına gönderdiği muhteşem serbest vuruş gol anı

Gerçekten de kulüp oyuncusuna bu zorlu döneminde desteğini hiç esirgemedi. Ayrıca Inter’in en önemli oyuncularından olan Ivan Cordoba ve Javier Zanetti ‘de sürekli kendisiyle konuşarak, onu motive etmeye çalıştılar. Bütün bunlara rağmen hayatındaki bu büyük bir darbeyi üstünden bir türlü atamadı. Çözümü her zaman olduğu gibi gece hayatında aramaya devam etti. Yaşam kalitesini düşüren bu tarz alışkanlıklar onun davranışlarını ve iş etiğini de derinden etkiledi. Kulübünde bir sınırı vardı. Ve, bu sınırı sonuna kadar zorlamışlardı. Inter, antremanlara geç gelen veya hiç antreman yapmayan ve bir türlü rehabilite olmayan oyunucusunu 2007 yılında Sao Paulo’ya kiralamak zorunda kaldı.

Göçebe

Kariyerinin bu noktasında sonra artık Adriano için ”Göçebe Oyuncu” demek yanlış olmaz. Yaşadığı moral bozukluğunun etkisiyle bir o transferden bir o transfere savruldu Brezilyalı. Performansına bakmadan ve fazla ayrıntıda boğulmadan belirtmek gerekirse; Sao Paulo’dan dönüşünde Inter kendisini eski kulübü Flamengo’ya bedelsiz olarak gönderdi. Flamengo’da gösterdiği performansla biraz kıpırdanıp düzeldiği düşünülen oyuncu ikinci İtalya macerası için Roma’ya transfer oldu. Ancak, eski alışkanlıkların devam etmesi sebebiyle Roma ile imzalanan 3 yıllık sözleşme 1 yıl bile dolmadan sonlandırıldı. Buradan sırasıyla Corinthians’a sonrasında üçüncü kez Flamengo’ya ardından Atletico Paranaense’ye ve son olarak 2016 yılında Birleşik Devletler ekibi Miami United’a.

Yarım Kalanlara Rağmen

Miami United, Adriano için son durak oldu. Futbolun zirvesinde herkes adından söz ederken, video oyunların kapaklarını süslerken, kariyerinin sonu ne yazık ki Amerika 4’üncü Lig’i oldu. Bir insanın hayatında ailenin ve rol modellerin ne kadar etkili olduğu ortada. Ancak, kişinin iç dünyasında bunların yetersiz kaldığını da görmüş olduk. Adriano’nun sadece futbola değil, hayata da uyum sağlamada sorunlar yaşadığını söyleyebiliriz. Bir yandan babasını kaybetmenin verdiği üzüntü ve bunalım, öte yandan aile reisliği gibi üstüne binen sorumluluklar kendisi için fazla gelmiş ve onu korkutmuş olabilir. Bütün bunlardan uzaklaşmak için çareyi başka yerlerde aradığını biliyoruz. Öyle ki adı zaman zaman çetelerle ve uyuşturucu ticaretiyle bile anıldı. Hatta yargılandığı davalar bile oldu. Ama, hepsinden delil yetersizliğinden beraat etti. Futbolda yaşadıkları üzücüydü. Fakat, özel hayatında da tüm bu durumlarla karşı karşıya gelmesi çok daha üzücü.

İmparatorun Vedası

Yine de İtalya’da, oynadığı zamanlardaki patlayıcı gücü, muhteşem sol ayağıyla attığı goller ve taraftarların gönlünde ”L’Imperatore” lakabıyla hatırlanıyor. 2000’lerin başında genç olanlar ise onu hep İnterli Adriano ve 2004 Copa America’da Arjantin ile oynanan muhteşem finalin kilit oyuncusu olarak hatırlayacak.

Futbolu bırakmasından bu yana tam 6 yıl geçti. Bu süre zarfında, daha da olgunlaşmış olacak ki zamanının çoğunu ailesi ve çocuklarıyla geçiriyor. Hayat her ne kadar zorluklarıyla acı versede, yaraların kabuk tutmasıyla bir olgunluk da getiriyor. Adriano yaşadığı kayıplar nedeniyle futbola tutunamasa da, hayatına bir şekilde daha sakin bir yolda devam ediyor. Spora gönül vermiş insanların kalbinde futbolu bıraktığı için çok üzülenler olmuştur. Umarım geri kalan yaşamında, mutluluğu ve huzuru daim olacaktır.


https://www.theplayerstribune.com/posts/adriano-has-a-story-to-tell-soccer

 

Emre Sekerci

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin