Türk futbol tarihinde, yalnızca alınan sonuçlara bakılarak “başarısız” olarak nitelendirilen ve kulüplerin derhal yollarını ayırdığı isimler saymakla bitmez. Ancak gerek felsefesi ve perspektifiyle kuraklığa terkedilmiş topraklara filizlenecek tohumlar eken, gerekse bir jenerasyonun oluşumuna “ön ayak” olan birkaç isim var. Onlardan biri de Josef Emanuel Hubertus Piontek… Yani bildiğimiz adıyla: “Sepp Piontek”.
Polonya doğumlu Alman teknik adam, futbolu bıraktıktan sonra Werder Bremen, Fortuna Düsseldorf ve FC St. Pauli’yi çalıştırdı. Bu sayede ilk teknik direktörlük deneyimlerini kulüp takımlarında yaşama fırsatı buldu. Ancak Sepp, bu kulvarda yıldızını milli takımlar düzeyindeki göreviyle parlatacaktı.
Almanlar dendiğinde akıllara gelen; disiplin, sistem ve dolayısıyla da profesyonellik… Piontek’te de elbette bu etmenler ziyadesiyle mevcuttu. Ardından Sepp, 1979’da Danimarka Milli Takımı’nın teknik patronu oldu. Danimarka’da, o gelene kadar ülke dışında top koşturan isimler veto ediliyordu. Sadece ülke içinden futbolcular milli takıma alınıyordu. Bu “tekdüze” anlayışı yıkıyordu genç Sepp. Yeni bir sistem ve anlayışla ne kadar isabetli bir karar verdiğini önce Avrupa’ya ardından da tüm dünyaya gösterdi.
Danimarka, elemeleri grup liderliğiyle geçerek 1984 Avrupa Şampiyonası’na katılan 8 takımdan biri oldu. Turnuvada yarı finale kadar giden Piontek’in öğrencileri Avrupa 3.’lüğü apoletini taktı. Bir sonraki büyük turnuvada, Danimarka’yı tarihinde ilk kez (1986) Dünya Kupası’na taşıyan teknik direktör oldu. Başarılı performansıyla dünyanın son 16 takımı arasına kalan Danimarka’yı, bir önceki turnuvada olduğu gibi İspanyollar kupa dışına itti. Sepp Piontek ile adeta altın çağını yaşayan Vikingler, 88 Avrupa Şampiyonası biletini grup birinciliğiyle alarak üst üste üçüncü kez büyük bir turnuvaya gitme hakkı elde etti.
Sepp ile beraber Danimarka, büyük turnuvalara katılma alışkanlığını kazanmış bir milli takım hüviyetine bürünmüştü. Dolayısıyla, 1990 Dünya Kupası’na vize alınamayınca Alman teknik adam ile Danimarka yol ayrımına gitti. Fakat onun ektiği tohumlar, Danimarka’ya 1992 Avrupa Şampiyonluğu’nu getirdi.
Sepp’in yolu Türkiye’yle kesişiyor…
Yıl 1990. Dönemin TFF Başkanı Şenes Erzik, Jupp Derwall’in başdanışmanlığında Sepp Piontek’i A Milli Futbol Takımımızın başına getiriyor. Ayrıca Sepp’in yardımcılığı görevini ise Fatih Terim üstleniyor.
Spor basınımızın güçlü kalemi Uğur Meleke, yazısında o günleri ve Piontek’i şu sözlerle özetliyor;
“Türkiye’nin başına geçti. Yepyeni, dinamik bir milli takım yarattı. Ve Terim’le gelecek başarıların tohumlarını ekti. Çok zeki ve esprili bir karakterdi. Onun anlattığı hikâyelerin kimsede olmadığı söylenir. Öyle eğlencelidir gerektiğinde. Ancak teknik adamlık kariyerinde ‘Vahşi Alman’ olarak tanınır.”
Piontek döneminde Ay-Yıldızlılar galibiyete hasret
A Milli Futbol Takımımız, golsüz berabere kalınan İrlanda maçından itibaren Sepp Piontek yönetiminde oynanan ilk 15 karşılaşmada galibiyet alamadı. 1992 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri’nde 6 maçın tamamı mağlubiyetle bitti. Elemelerden sonra devam etse de; 1994 Dünya Kupası Elemeleri’nde alınan başarısız sonuçlar Sepp üzerindeki baskıları iyice artırdı. Millilerin başında 27 maçta sadece 3 galibiyetlik performansın ardından Piontek’in 3 yıllık serüveni son buldu. Onun ardından teknik direktörlük görevini ise Fatih Terim devraldı.
Ancak görev yaptığı dönemde altyapıdan oyuncu yetiştirmeye bir hayli önem veren Piontek; Tugay Kerimoğlu, Okan Buruk, Abdullah Ercan gibi birçok ismi de A Milli Takım’a kazandırdı. Ayrıca Fatih Terim’in de teknik direktörlük gelişiminde önemli rol oynadı.
Bu ismi unutma, unutturma: Serpil Hamdi Tüzün
Türk futbolunun umudunu yeşerten isim; Serpil Hamdi Tüzün… Tıpkı birtakım güçlerin ve medyanın yaptığı gibi onun adını anmazsam haksızlık etmiş olurum. Genç Milli Takımlarla 1992 ve 94’te iki Avrupa şampiyonluğu kazanan ve milli takımlar düzeyinde ilk şampiyonluğu getiren isimdir Serpil hoca… “Altyapı değil özkaynak” deyişinin sahibi, ülkemizde sayısız futbolcu yetiştiren Serpil Hamdi Tüzün’ü ve Türk futboluna katkılarını görmezden gelenlere de selam olsun…
Bir mantaliteyi daha ‘tam olarak’ oturtamadan…
Konuyu fazla dağıtmadan; Türk Milli Takımı Derwall-Piontek-Tüzün gibi önemli isimlerin ektiği tohumlarla tarihinde ilk kez 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası’na gitme hakkı elde etti. Sonrasında Milliler, bir sonraki Avrupa Şampiyonası’nda (2000) çeyrek final oynadı. Ve tabii ki 2002 Dünya Kupası’ndaki performans… Tarihimizin en büyük zaferi olan Dünya Üçüncülüğü o tohumların kıymetini ziyadesiyle gözler önüne serdi.
Sözün özü, Türk futbolunda meselenin “günü kurtarmak”tan ziyade, bir futbol mantalitesi yerleştirmek ve isimler değişse de nesiller boyu istikrarı sağlayacak düzeni kurmaktan geçtiğini idrak edip adımları ona göre atmak idealimiz olmalı.
Bu tezi henüz o yıllarda savunan ve kamuoyunun tüm baskılarına rağmen hayata geçirmek için iyi niyetle “elinden geleni” yapan eski TFF Başkanı Şenes Erzik, yazının son sözlerini söylercesine vaziyeti şöyle özetliyor:
“Türk futbolunda alınan kötü sonuçlar nedeniyle güvensizliği ortadan kaldırmanın iki yolu vardı. İlki gençlerden başlamak, diğeri de mantaliteyi değiştirmekti. Sepp Piontek’le imzayı atınca karşıma geçenler oldu ama direndik. Piontek, Fatih Terim’i yetiştirdi. Yöneticiler kısa gün karını düşündüğü sürece altyapıya önem vermez. Başarılar tesadüfle olmaz. Futbolda yakalanan başarılar eğitimle, çalışmayla oluyor. Federasyon’da görevde olduğum dönem altyapıların başına Serpil Hamdi Tüzün’ü getirdik, bir sürü futbolcu yetiştirdi. 90’lı yıllarda Türkiye genç millilerde 3 kez Avrupa’da ilk 2’ye girdi”
“Sistem çöküyor dedik…”
“O dönemde A, Ümit ve Genç takımları içine alan bir sistemi kurup, zihniyeti değiştirmeyi, bu bütünlük içinde aşağıdan yukarı çıkışı hedefledim. Projemiz tuttu. Fakat o sistem ve bütünlük korunamadı. Biz, sistem çöküyor dediğimiz zaman agresif olundu. Hoca içeriden, dışarıdan nasılsa bulunur. Ama zihniyeti değiştirmek ve kaybolan öz güveni yeniden kazandırabilmek için yapılanma şart!”
Victory Dergi
Victory Dergi