Diğer SporlarEditörün SeçimiJohn Carlos: Gerçek Black Panther

Eren Göktepe3 sene önce21 dakika

Marvel evreninin popüler kahramanlarından Black Panther, ilk olarak 1966 Temmuz’da Fantastik Dörtlü çizgi romanında görüldü. Aynı yılın ekim ayına geldiğimizde ise Black Panther Party (Kara Panter Partisi*) adlı; siyahilerin haklarını koruyan, gettolarda devriye atıp, polis şiddetini önlemeye çalışan öz savunma örgütü kuruldu. Azınlık hakları, yoksulluk ve artan ırkçı tavra karşı “Vibranyumsuz”** bir mücadele yürütmeleri lazımdı. Kara Panter’in ve daha birçok kahramanın yaratıcısı olan Stan Lee’nin, olacakları düşünmüş olması çok ama çok düşük bir ihtimal belki. Buna karşın oluşturduğu domino etkisi, spor tarihinin en akılda kalıcı protestosuna ve T’Challa’ya*** nazaran daha etten tırnaktan bir Kara Panter olan John Carlos’un, gerçek bir kahraman oluşuna zemin hazırladı. Çayınızı veya kahvenizi hazırladıysanız eğer, haziran ayı boyunca ele aldığımız “Kahramanlar” konseptine yakışır bir hikâyeyi, benim gözümde gerçek bir kahramanı sizlere anlatmak isterim.

Kader Aldatmacası

New York’un şöhretli köşelerinden biri olan Bronx’ta doğdu John Carlos. Harlem’de büyümüş hemen hemen her siyahi gibi o da çetin bir ceviz oldu. Olmak da zorundaydı aslında. Marvel evreninin aksine gerçek dünyada memleketini dış dünyadan ayıran bir kalkan yoktu. Wakanda’nın zenginliği şöyle dursun, dışlanmışlığın, yoksulluğun ve çetelerin ortasında koşmaya başladı. Zorundaydı da. Günümüzde bile suç oranı ile kendinden söz ettiren Harlem’in, bahsi geçen yıllarda ne durumda olduğunu az çok tahmin edebilirsiniz diye düşünüyorum. Hemen hemen her otoritenin ve devletin yoksul bölgelerle ilgili politikası üç aşağı beş yukarı aynıdır. Yoksul insanlar öfkelenir ve soru sormaya başlarlar. Üzerinde yaşadıkları zengin dünyanın kendilerine düşen payının nedenini merak ederler. 3 blok ötede gökdelenler dikilirken neden kendileri dizanteri mahallelerinde yaşamak durumundadırlar?

Bunu kadere veya ilahi bir güce, yazgıya yorabilirsiniz. Yani, en azından sizden istenen budur. Hâlâ sorgulamakta kararlısınızdır belki ama çocukluk arkadaşınız silahlı çetelerin savaşında ölmüştür. Bir başkası ise çok kolayca ulaşılan uyuşturucu illetinden muzdariptir. Kendi sınırları ötesindeki uyuşturucu tacirlerine ve çetelere savaş açmış görkemli Amerika’nın, gelişmişliği ile gurur duyulan NY City’sinin arka sokaklarında yaşanan karanlık ilişkileri bilmiyor olması masum bir tesadüftür. Zaten, sizden ve halkınızdan nefret eden medya patronlarının haberlerine göre, mahallenizin suç dosyası da kabarıktır. Sizin için çizilmiş sınırlar vardır. Kader ise başlı başına aldatmacadır.

John Carlos

T’Challa’nın babası T’Chaka, Wakanda’nın ondan önceki lideridir. Oğlunu, Amerika ve Avrupa’nın en iyi üniversitelerinde okutmuştur. John’un babası ise I. Dünya Savaşı gazisidir. Oğlunun Doğu Teksas Üniversitesi’nde okumasını sağlayan ise kendisi değil, oğlunun atletizm bursu olmuştur. Seçkin bir öğrencidir ve aynı zamanda da “Panter” kadar hızlıdır. 100 ve 200 metre koşularında ve 4×400 metre bayrak yarışlarında aldığı dereceler fark edilmeyecek gibi değildir. Dünyanın en iyi sprint koçlarından biri olarak kabul edilen ve Ulusal Atletizm Onur Listesi’ne girecek olan Lloyd (Bud) Winter  tarafından eğitilmek için San Jose Eyalet Üniversitesi’ne davet edilir.

Domino Taşları

Fantastik evrenlerde kahramanların var olmasını sağlayan bazı ufak detaylar, tatsız tesadüfler, kimyasal tepkimeler gerçek hayatın işleyişinde yer almaz. Mutasyona uğramış özel bir örümcek sizi ısırmaz. Hayır, hayatın işleyişi daha farklıdır. Kendilerini ondan ve halkından daha üstün gören Amerikalılar adına olimpiyatlara katılan Muhammed Ali‘yi hatırlayalım. Ali, olimpiyatlarda altın madalyanın sahibi oluyor ve o altın madalyayı rivayetlere göre nehre fırlatıyor. Çünkü restoranlara siyahlar giremez. Altın madalyalı olsa bile! “Bir hayalim var” diyen Marthin Luther King Jr.’ı hatırlayalım. Şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik çalışmaları yürütür. Nobel Barış Ödülü alır ve öldürülür. Rubin ‘Hurricane’ Carter, bir bar kavgasını ayırmak ister. Arkasından, işlemediği bir cinayetten ömür boyu hapis cezası alır. Sonra, Malcom X öldürülür. Aynı dönemde, aynı nedenle…

Domino taşları sözleşmiş gibi birbiri ardına devrilir. Örgütlenmekten ve yaşananları dünya halklarına anlatmaktan başka kurtuluşları olmadıklarını görür insanlar. Sonrasında da vibranyumdan daha değerli bir şeyi keşfederler: Dayanışma! Kara Panter Partisi’nin ateşlediği fikir ve yarattığı kamuoyu günden güne ilerlemekteyken hikâyeye başka kahramanlar da dahil olur. 68 yılının ruhuyla birlikte sanattan siyasete, spordan bilime hemen hemen her alanda çıkartılan sesler ve protestolar göstermektedir ki Amerikan Rüyası bazıları için kâbustan öte bir anlam taşımaz. John Carlos’un da üyesi olduğu San Jose Eyalet Üniversitesi’ndeki sporcuların ve öğrencilerin başlattığı “İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi” çevresinde toplanan insanlar, yaşananlara tepkilerini göstermekten çekinmenin aksine, daha güçlü ve yüksek bir sesi nasıl çıkartabileceklerini tartışıyorlardı. Hak talepleri, deklarasyonlar, tartışma zemini ve dostluklar…

Protesto

Fantastik evrenlerde geçen kahraman hikâyelerinde vurgulanan detaylardan biri de şudur: Evet, özel güçleri var. Fakat onlar da insanlar. Aşk, dostluk ve dayanışma ile yaşarlar. Bu kıstaslar gerçek dünyada da geçerlidir. Ne mi olmuştu? Tommie Smith ve John Carlos, San Jose’den beri süren rekabetlerinin yanına ömür boyu sürecek bir dostluk ve yoldaşlığı da eklemişti. Yanlarına katılacak olan üçüncü kahramanla henüz tanışmamışlardı. Fakat, verecekleri mesajın etkisi uzun yıllar boyunca kaybolmayacaktı. Başlarda 68 Mexico City Olimpiyatları’na katılmayarak protesto etmeyi düşündüler. Sonuçta o yılların en iyi iki sprinterinin, olimpiyatları boykot etmesi tabii ki etki yaratacaktı.

Gettolarda dönen kirli oyunlardan haberi olmayan Amerikan Hükümeti ve Olimpiyat Komitesi, sporcular arasındaki örgütlenmenin farkındaydı. Tarihte eşine çok rastlanır bir kurnazlığa başvurulmuş ve “Bakın işte sizden biri ve o da bizim kahramanımız” diyerekten Jessie genç atletlerin karşısına çıkartılmıştı. Bir dönemin kahramanı olan Jesse Owens‘a göre olimpiyatlara gitmemek çok saçmaydı. Protesto etmenin sonucunda bir daha asla iş bulamayacaklarını söyledi. İronik olan ve Jessie’nin unuttuğuysa, 1968’de siyah bir atlete ABD’de sadece büyüdüğü kasabadaki parklarda iş vardı.

Evet, siyahlara spor müsabakalarında yer vardı. Ve yine evet, yetenekleri de göz ardı edilmiyordu. Fakat bu yer ve görünürlük sadece 30 yaşına kadar sürmekteydi. Spor kariyerleri bittiği anda sokaktaki alelade siyahlar, problemlerden biri oluyorlardı. John Carlos, bunu değiştirmeye kararlıydı. Sporun toplumsal anlamda yerini, aldığı teorik eğitimlerle sorguluyordu. Bu noktada, –Kareem Abdul Jabbar‘ın aksine****– olimpiyatları boykot etmenin anlamı biraz kayboluyor. Hemen hemen her eve giren bir televizyon ve televizyonda Soğuk Savaş’ın arenası olan olimpiyatlar… Verilecek mesajın gücü ve global yankılar…

Ortak Kaygı, Ortak Mesaj

200 metre finalinin iki favori dostu, beklendiği gibi podyumda yerlerini aldılar. Daha büyük favori olan Tommie dünya rekorunu kırmıştı. Finale şans eseri katılan John ise üçüncüydü. Isınma esnasında, “Kim bu çocuk?” dedikleri Peter Norman, ikinci olmuştu. Üçünün elde ettiği dereceler, 1984’e kadar geçilemedi. Verilecek mesaj neydi? Sporun toplumsal etkisi neredeydi?

John Carlos

Tommie ve John podyuma açlığı ve yoksulluğu temsilen siyah çoraplarıyla yalın ayak çıktılar. Smith, boynuna “Siyah Gururu”nu***** temsil eden kara bir kaşkol dolamıştı. Carlos, ülkesindeki bütün mavi yakalı işçilerle dayanıştığını işaret etmek için eşofmanının üst fermuarını açık bıraktı. Bir de üstünde “Köle yollarında, gemilerde öldürülen, işkence edilen, aç bırakılan ve kimsenin cesetlerine rahmet dahi okumadığı atalarımız için” yazan bir kolye takmıştı. Tommie Smith geleneksel ‘Kara Panterler’ selamına uygun olarak sağ yumruğunu cesurca kaldırmıştı göğe. John Carlos ise sol yumruğunu kaldırmak zorunda kalmıştı. Çünkü podyuma çıktığında eldivenini unuttuğunu fark ederek Smith’in sol eldivenini ödünç almıştı. Bu ani alınmış fikri öneren de sahnenin üçüncü ismi, hep “Podyumdaki diğer adam” olarak anılan Avustralyalı Peter Norman’dı. ‘Diğer adamdı’ belki ama o da elinden gelen tüm desteği vermişti. Nihayetinde bedelini de ödemişti. [1]

Fedakârlık ve Bedel

Kahraman olmanın şartlarından bazıları da, bedel ödemek ve fedakârlık olsa gerek. John ve Tommie, protestolarının ardından apar topar olimpiyat köyünden kovulup ülkelerine gönderildiler. Ülkesinde büyük eleştirilere maruz kalan Norman, 1972 Münih Olimpiyat Oyunları’na kalifiye olmasına rağmen götürülmedi. Mesajı reddeden muhabirler, spora siyaset sokulmasından rahatsızdı. Avery Brundage’nin talimatına uymaktan rahatsız oldukları pek söylenemezdi. Marka, şöhret, para, sponsorluklar, kısacası her şeye sahip olduklarını ve nankörlük ettiklerini düşündü BBC muhabiri. Nedenini anlayamıyordu. Peter Norman’ın aksine, anlamakta zorlanıyordu. John’un “Ben bu madalyayı yiyemem. Ben ve arkadaşlarım ve bizden sonra gelecek olanlar, bizler bu madalyayı yiyemeyiz. Eşit şartlara sahip değiliz.” cevabını anlamış mıydı veya anlamak istedi mi bilinmez. Fakat John Carlos açısından her şey çok netti. Evini, işini ve hatta eşini kaybetmişti. Protestonun yarattığı baskı ve dışlanma sürecinde, karısı ondan boşanmıştı. Ardından intihara sürüklenen bir yola girmişti. [2]

Marvel’ın Black Panther’i de halkını korumaya, onların çıkarlarını düşünmeye ve bu yolda fedakârlıklar yapmaya niyetlidir. Özel güçler, özel kaynaklar ve fantastik bir evrende… Evet, o bir kahramandır. Gerçek dünyaya döndüğümüzde ise kahramanların isimleri değişir. Gerçek hayatta T’Challa, fantastik bir evrende tasarlanmış, birçok açıdan şanslı ve imtiyazlı kurgusal bir karakterdir. Tüm kurgu karakterlere bir ilham gerekir. İlhamın kaynağı ise fedakârlığı yapan, halkını ve haklarını koruyan, mesajını veren, kendini ikinci plana atan ve bedelini ödeyenlerin ta kendisi olur.


 

*Asıl adı Black Panther Party for Self-Defense (Kara Panter Öz Savunma Partisi) olan siyahi haklarını koruyan örgüt.
**Vibranyum: Marvel evreninde Kara Panther’in vatanı olan Wakanda’da bulunan çok güçlü ve değerli bir madde.
***T’Challa, Kara Panter’in gerçek adı.

**** Kareem, o yıllarda henüz adını değiştirmese de büyük bir basketbol yıldızıydı ve ABD için 68 yılındaki olimpiyatlara katılmadı.

***** Black Power

Kaynakça

[1] ÜÇ KİŞİYDİLER, Mithat Fabian Sözmen, Evrensel

[2] 1968: John Carlos ve Tommie Smith’in Protestosu, İnan Özdemir, Socrates Dergi Youtube Kanalı, Çizgilerin Ötesinde #4

 

Eren Göktepe

Bunları da Okuyabilirsiniz

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin