Neden İtalyanca aşk başka oluyormuş ki? Tamam şahane bir dil. Ancak aşkın farklı bir dili yok mu? Bir lisana sığdırmak ne mümkün ki vedaları, gelişleri, gidişleri ve hisleri…
Gerçi aşkın anlatımı da İtalyanca’da bir notada geziniyor gibi. Aman efendim amoreler, yok efendim buongiornolar. Nefis yemekleri de cabası. Havada uçan pizza hamurları, hamurun unundan sevgilinin güzel burnuna bulaştırmalar… Ya da leziz bir makarna yanına şarap? Hop, geldik mi yine aşka. Kim inkar etsin şimdi, Andrea Bocelli’nin hayatının aşkını Portofino’da bulduğunu? Adriano Celantano çalmasın mı şöyle inceden kalpler birbirine doğru yelken açarken Adriyatik’te…
Vicalezza Yolları
Vicalezza sokağında küçücük bir ev, cüsseli bir adam. Suratı ne kadar tıraş olursa olsun belirli belirsiz sakalları gözüken güzel bir çocuk. Heybetli ve yakışıklı. Parma’nın bozuk kaldırımlı yollarından tesislere gidip geliyor ve Vicalezza’nın Akdeniz ikliminde küçük evine geri dönüyor. Pek sosyal değil bu çocuk. Ama ev başka bir şey…
17 yaşında Parma’nın kalesi ona emanet, ama evi ona emanet etmek kolay mı? Tesis’ten Ev’e, Ev’den Tesis’e istikametinde gidip geliyor. Her seferinde evi sıcacık karşılıyor onu. Kolay kapanmayan kare camlar, annesinin yaptığı nefis sosların kokusu ve Giampaolo amcasının hediye ettiği bir çift kaleci eldiveni. Parma, İtalya’nın kendisiyken, o evin sakini olan Gianluigi’nin, İtalya’nın ta kendisi olacağından haberi yok elbette. 21 yaşında bavullarını topladığında, işlemeli kapılar kendisini bu sefer uğurlamak için açılıyordu.
Futbol denildiğinde akıllara hep goller, müthiş çalımlar gelirken, futbola gönül vermiş bir adamın o gollere mani olmak istemesi garipsenecek bir durum. Kalecilik biraz da böyle bir şey. Futbolun meyvesini yememeye çalışıyorsunuz. Üstelik futbola aşık olmanıza rağmen. Gianluigi ayaklarını yere öyle sağlam basıyordu.
Aşk Geride Bırakıştır Bazen
Parma onu uğurlarken asbaşkan Vincenzo, “Şehrimizin kalesi düşmüş gibi hissediyorum. Böyle gençler bulmak zor” diyordu onun arkasından. Öpüştüler ve Buffon, tarihin o döneme kadar gördüğü en pahalı kaleci olarak İtalya’nın yaşlı kadını Juventus için Torino’ya taşındı. Evini geride bırakmıştı. Aşk biraz da geride bırakıştı.
Aşk demişken…
Kendileri böyle değil elbette. Bize, kalbi bağların hep süslü yanlarını aşılamak gibi huyları var bu Akdenizlilerin. Oysa aşk dönüştür. Evdir aşk. Eve dönüş yoludur. En büyük aşk ise, yarım kaldığı zannedilen hikayeler etrafında toplanacak olandır. Bir de futbola gönül vermişseniz; Bu sevdanın çok “GIGI” bir aşka dönüşmesi yüksek olasılıktır.
Küçük Evin, Büyük Adamı
Vicalezza’da ki o küçük evin zor kapanan pencerelerinden biri açık kalmıştı. Gianluigi, İtalya ile en büyük olduğunda, Juventus ile sayısız kupaya uzandığında ve efsane olma yolunda ilerlerken bir rüzgar o evi hep havadar kıldı. O açık pencere, küçük elli bir çocuğun yetiştiği Arnavut kaldırımlı sokakları olan bir kentin nefesini doldurdu içine. Küçük evin büyük kapısından çıkan heybetli adam, hala tıraş olduğu belli olmayan yüzüyle bir devri kapatmamaya yemin etti. O eve hiç uğrayamadı. Hatta şehrinin canını bile yaktı.
Ayakları yere sağlam basanların evleri vardır. Bu cümlenin elbette alım gücüyle bir alakası yok. Ev, yalnızca içinde yaşadığınız dört duvardan ibaret olsaydı herhalde bütün müteahhitler sağ açık oynardı. Ancak büyük mimarlar kaleler inşa ederler. En büyük mimar ise, küçük evin büyük adamı olarak kaleciliği yeniden inşa etti. Ayakları hep doğru yerde, doğru çimlere bastı.
Aşık Adam
Neden İtalyanca aşk başka oluyormuş ki?
Şimdi cevabı 43’lük Buffon veriyor. İtalyan dilinde değil, İtalyan’ca aşk başkaymış meğer. Juventus küme düştüğünde hiçbir teklifi kabul etmeden kalmakmış aşk. Evi benimsemek, evin yolunu gözlemek, evin içindekine kavuşmak için işe gidip gelmekmiş aşk. Ona temiz dönmekmiş. Gerçek aşk eldiven taktırıyormuş.
Sevgi baki…
Paris onu 41 iken gönlüne bassa da, Eiffel kulesinin ışıltısı, aydınlığıyla kitleleri hareket ettirenlerin yanında sönük kalmaya mahkummuş meğer. Aşk biraz da karanlığı sevmekmiş. Aşık adam, ertesi yıl dönüyordu Juve’ye. Yedek olarak değil. Asli aşık olarak. Aşık kıymetini bileni bırakır mı? Juve’ye aşık bir adamdan söz etseydik belki. Kimi aşklar özdeşleşir; Leyla ve Mecnun gibi. Buffon’un hikayesi ise bambaşka.
Büyük Aşk
Tozlu kapı gıcırdadı bir akşamüstü. Vicalezza’nın gözünden bir yaş döküldü kimsenin görmediği. Aşkı onu terk edeli çok olmuştu. Ama dönmüştü işte! Aşk biraz da merdiven tırmanmaktı. Yaşanmışlıklarla yaşadıkların arasında bir yerlerde kalandı. Bizimki ise gerçekten aşıktı.
23’te kapıdan çıkan çocuk 43’te geri döndü aşkına. Yıllar çok şey götürür; ona çok şey getirdi. Merdivenleri hızla çıktı 43’lük delikanlı. Odasına girdi. Ağzında tek bir söz ile uzandı Giampaolo amcasının eldivenlerine; “Grande Amore!”*
O şimdi aşık. O şimdi evinde.
O şimdi Parma’lı. O hala Buffon.
* Grande Amore: İtalyanca’da “Büyük Aşk” anlamına gelmektedir.