BasketbolDražen Petrović: Basketbolun Mozart’ı

Buğra Topuz3 sene önce34 dakika

Adriyatik Kıyısı’nda bir mucize gerçekleştiğinde takvim yaprakları 27 Ocak 1756’yı gösteriyordu. Bu önemli tarihte Klasik Batı Müziği’nin en etkili bestekârlarından biri, Wolfgang Amadeus Mozart Dünyaya geldi. Piyano konçertoları, serenatlar, senfoniler ve opera eserleriyle müzik dünyasına özgün dokunuşlar yapan Avusturyalı besteci, döneminde ve döneminden sonraki çoğu müzisyenin ilham ve motivasyon kaynağı oldu. Bu durumu basketbol dünyasına uyarlayacak olursak Avrupa basketbolundaki Mozart, şüphesiz bir şekilde Dražen Petrović olurdu.

Šibenik’ten Zagreb’e Doğru Aşılan Kariyer Basamakları 

Dražen Petrović, 22 Ekim 1964 tarihinde Hırvatistan’ın Šibenik kentinde Dünyaya gözlerini açtı. Babası Bosna Hersek’teki Sırp şehirlerinden Trebinje doğumlu Jovan Petrović, annesi ise Dalmaçya Kıyısı’nın şehirlerinden Šibenik doğumlu Biserka Petrović idi. Abisi ise basketbola başlamasına vesile olan, Dražen’in sürekli rol model olarak gördüğü Aleksandar Petrović’ti. Avrupa basketboluna damga vuracak bu efsane oyuncunun yaşamı aslında hiç kolay başlamamıştı. Kalçasında doğuştan bir problem olan Dražen, ayakta durabilmek ve yürüyebilmek için kayış sistemi içeren medikal bir aksesuardan faydalandı. Ancak bu duruma rağmen pes etmedi Petro!

Giriş paragrafındaki Mozart benzetmesinin amacı aslında durumu basketbola uyarlamak değildi. Annesi Biserka, oğlunun basketboldan ziyade müzikle yetişmesi için çaba gösteriyordu. Petro, annesinin yönlendirmesiyle küçük yaşlarda gitar derslerine gidiyordu ama onun gözleri abisindeydi. Biserka Petrović, küçük oğlunun parke gıcırtısı yerine gitar akorlarıyla büyümesini istese de Dražen’in navigasyonu başka bir rotayı hedef olarak oluşturdu.

Once Brothers belgeselinde Biserka Petrović, oğlu Dražen’de bulundukları muhitin spor salonunun anahtarları olduğunu belirtti. Her gün burada idman yapan Petro’nun hedefi, büyük bir oyuncu olmaktı. Çalışkan kimliğinin yanındaki en karakteristik yapısı ise hırsıydı. Öyle hırslıydı ki bir gün şut idmanında abisinin, ”Çok kötü şut atıyorsun!” lafına sinirlenip her gün yüzlerce şut atan birisiydi Drazen Petrović. Zaten bir oyuncuyu üst seviyelere taşıyan durum, yeteneğiyle beraber hırsını ve çalışkanlığını kombine etmesidir.

Laf çalışkanlıktan açılmışken bir anımı paylaşmak istiyorum. 2019 senesinin Mart ayında bir diş hekimliği programı için Zagreb’e gitmiştim ve çok heyecanlıydım. ”Yugo” kültürü için Balkan topraklarının havasını ciğerlerime iletmek ziyadesiyle mutluluk vericiydi. Bu programda tanıştığım Luka Begonja adlı arkadaşımla sıkı bir şekilde basketbol muhabbeti yapıyorduk. Konu da elbette Petro’ya geliyordu. Luka, bana Dražen’in bir sözünü hayat mottosu ilan ettiğini söylemişti. O demeç de şu şekildeydi: ”16 yaşıma girene kadar yetenek kavramına saygı gösterdim fakat devamında sadece çok çalışmaya saygı gösterdim.”

Simge Olmanın Adımları

Drazen PetrovicHırvat gençlerinin ne kadar şanslı olduğunu fark ettim Zagreb’de geçirdiğim bir haftada. Hayatın hangi departmanında çaba gösterirlerse göstersinler, yeteneğini çalışkanlıkla süsleyen bir başarı hikâyesinden esinlenebilirler. Adriyatik Denizi’nde her gün şut idmanı yapıp zamanı gelince Kuzey Atlantik Okyanusu’nu aşan bir kişinin saygı görmemesi imkânsız. Gelin, 16 yaşında profesyonelliğe adım atıp başarı basamaklarını gösterişli bir şekilde çıkan Dražen’in kariyerinde ufak bir gezintiye çıkalım!

Doğduğu şehrin takımı KK Šibenik’te basketbol dünyasına gerçek bir adım attı Dražen Petrović. Bu takımda kısa sürede parladı. Takımın bir numaralı hücum opsiyonu olan ve kupalar kazanan Petro’nun hedefi daha yükseklerdeydi. Ülkesinin ve dönemin en flaş takımlarından Cibona Zagreb’in yolunu tutan Dražen, burada büyük sükse yaptı. Yakaladığı şut ritmi, Koraç Kupası ve Kupa Galipleri Kupası şampiyonlukları… Petro, Cibona dönemindeki ivmesiyle Yugoslavya sınırlarına ek olarak Avrupa basketbolunun da simge isimlerinden birisi olmayı başarmıştı.

Başarılı olmak, sevenlerin yanında ”hater”ları da beraberinde getiriyor. Basketbol sınırları içinde Petro’nun en büyük hater kesimi, Olimpija Ljubljana taraftarlarıdır belki de! 1985 yılında Cibona forması giyerken Sloven ekibin potalarında tam 112 sayı buldu Dražen Petrovic. Aslında bu sevmeme veya kıskanma durumu sadece Olimpija Ljubljana taraftarlarıyla sınırlı olmasa gerek. Rakibinizde Dražen gibi bir oyuncu varsa bu durumdan hoşnut olmamanız çok doğal. Fakat bu husus Petro için problem değil. Bu tip insanlar, kötü tezahürattan ve olumsuz ifadelerden güç alıp daha da motive olurlar. Petro kadar iz bırakan biri olmasam da onun gibi olumsuz demeçler karşısında daha da hırslanıyorum. Ayrıca az da olsa hissedebiliyorum o motivasyon durumunu.

Başarının Anahtarı: Dražen Disiplini

Kulüp başarıları oyuncuyu ön plana çıkarabilir ama milli takım başarısı, o oyuncuyu vitrinde kalıcı kılar. Cibona formasıyla Avrupa basketbolunda fırtınalar koparan Dražen, milli takım düzeyinde de adından söz ettirmeyi başardı. 1988 yılı, Petro için önemli bir dönüm noktasıydı. Seul’de düzenlenen Olimpiyat Oyunları’nda finale kadar çıkan Yugoslavya, mutlu sona ulaşamadı. Koç Alexander Gomelsky önderliğinde Arvydas Sabonis, Šarūnas Marčiulionis ve Rimas Kurtinaitis gibi oyunculardan kurulu Sovyetler’i yenemeyen takım, gümüş madalya ile yetindi. Fakat Yugoslav takımındaki çoğu oyuncu, bu turnuvayla önemli bir ivme yakalamış oldu.

Vlade Divac, Dino Radja, Žarko Paspalj, Toni Kukoč, Željko Obradović gibi isimlerin olduğu takımda Dražen Petrović de yer alıyordu. Yugoslavya’nın final oynama başarısındaki önemli mimarlardan biriydi. Ama daha önce de belirttiğim gibi, ruhunda vardı çalışkanlık! Öyle ki EuroLeague ve Fenerbahçe Beko tarihinin efsane koçu Željko Obradović, Şükran Albayrak ile yaptığı bir röportajda, ”Seul Olimpiyatları sırasında takımdaki diğer oyuncular izin günlerinde şehri gezerken Petro ise şut idmanı yapardı!” demecini vermişti. İşte bu disiplin, ona İspanya basketbolunun kapılarını açmıştı.

İlk yurt dışı deneyimi: Real Madrid serüveni

Drazen PetrovicÜlkesinin sınırları dışında ilk defa bir takımda oynayacaktı Dražen Petrović. Şu an resmi olarak 24 yaşındayım. Daha önce uzun veya kısa süreli olarak yurt dışına gittiğimde belli bir uyum süresi yaşıyordum. Konuşulan dil, yemek alışkanlıkları, insanların tavrı gibi parametreler bazen zorlu olabiliyordu. Fakat anlaşılan o ki, Petro bunların hiçbirine takılmamış. Sadece bir sezon formasını terlettiği Real Madrid’de başarılı kimliğini korudu Dražen. Avrupa’da kazanamadığı kupa kalmamıştı ve bu topraklardaki misyonunu tamamlamıştı. Bir sonraki durak ise her basketbolcunun hayallerini süsleyen NBA arenasıydı.

NBA, basketbolun zirve noktası ve sahip olduğu pazar payıyla bu tahtı kimselere bırakmayacak gibi. Birleşik Amerikalılar, bu organizasyonun sürdürülebilirliğini başarılı bir şekilde muhafaza edebiliyorlar. Ama olumsuz bir durum da var: ayrımcılık. Biz Avrupalıların basketboldaki durumu maalesef Birleşik Amerikalıların gözünde bir değer teşkil etmiyor. Arada bazı istisnalar olsa da draft aşamasında her zaman Birleşik Amerikalı ve kolejli oyuncular gözdedir. NBA takımları ağırlıkla bu tarz oyunculara majör rol verir. İşte tam bu noktada Dražen Petrović’in nasıl kıymetli bir basketbolcu olduğu anlaşılıyor.

NBA kapılarının Avrupalılara açılması

1986 NBA Draft’ı, Avrupalı oyuncuların NBA’e göç etmesinin temelini oluşturuyor. Bu tarihe kadar ABD sınırları dışındaki oyunculara pek sıcak bakılmıyordu ama bir takım, bu algıyı değiştirecek hamleler yaptı. Portland Trail Blazers; 1’inci turun 24’üncü sırasında Arvydas Sabonis’i, 3’üncü turun 60’ıncı sırasında ise Dražen Petrović’i seçti. Diğer NBA takımları bu hamleleri belki de komik buldu ama bu oyuncular, o zamanki zihniyeti yüz seksen derece değiştirdi. Bu iki oyuncu arasında takıma daha erken dahil olan kişi, Dražen Petrović idi. Madrid ekibiyle kontratı devam etmesine rağmen ideallerinden vazgeçmeyen Petro, kendi cebinden tam 1.5 milyon dolar ödedi ve Portland’ın yolunu tuttu.

Kötü Gidişat ve ”Bayrak” Krizi

Köklü değişimler her zaman zor ve sancılıdır. Bir insanın veya toplumun belli alışkanlıklardan kopup yeni bir sürece adapte olması belli bir süre geçtikten sonra sağlanır. Biraz sıkıntı yaşamak değişimlerin hamurunda vardır ancak inanç kaybı, bu zorlu yolda en istenmeyen husustur. Dražen Petrović, 1988 yazında Avrupa’nın en popüler oyuncusu olarak Portland Trail Blazers takımına dahil oldu. Ancak işler umduğu gibi gitmedi. Bu yolculuğa yalnız çıkmamıştı aslında. Milli takımdan Vlade Divac da NBA kervanına dahil olmuştu. Fakat Petro onun kadar şanslı değildi.

Vlade Divac, o dönem Los Angeles Lakers’a dahil olmuştu. Etkili oyun tarzını girişken yapısıyla birleştiren Divac için NBA macerası çok iyi başlamıştı. O kadar çabuk adapte olmuştu ki takım arkadaşı Magic Johnson ile reklam filmlerinde bile oynamıştı. Drazen ise sadece basketbola odaklı, çalışkan birisiydi. Hatta yine Once Brothers belgeselinde Toni Kukoc, ”Dražen söz konusu ise konuşulan konu sadece basketboldu. Sohbeti müziğe, şakalara yöneltmeye çalışırdık ama Dražen hep basketbola yönelirdi” demişti. Ben de Dražen gibi aşırı çalışkan biri olamasam da Divac gibi insanların rahatlığını, girişkenliğini her zaman kıskanmışımdır.

Dražen Petrović’i sınırlayan tek husus, sadece basketbol odaklı olması değildi. Takımda o dönem Clyde Drexler, Terry Porter, Kevin Duckworth, Jerome Kersey, Buck Williams gibi oyuncular vardı. Avrupa’da rakiplerini titreten Petro, geldiği gibi kenarda oturup bu oyuncuları seyretti. Takımıyla NBA Finalleri’nin havasını solusa da Dražen’in yedek beklemesi kesinlikle kabul edilebilecek bir durum değildi. 1988 yılı gibi 1990 yılı da Dražen’in hayatında önemli bir iz bırakacaktı.

Değişen Dünya, Değişen Zaman, Değişen İnsan!

Doksanlı yılların başında komünizm, Dünyadaki gücünü kaybetmeye başlamıştı. Sovyetler Birliği ile beraber bu durumdan en muzdarip ülke ise Yugoslavya idi. 6 farklı etnik grubu bünyesinde barındıran bu çok uluslu yapıda çatlak sesler yükseldi. Hırvatlar ve Slovenlerin başlattığı bu bağımsızlık akımına herkes eşlik etmek isteyince iç savaş kaçınılmaz oldu. Bir zamanlar aynı sofrada kadeh tokuşturan, şarkılar söyleyen insanlar artık birbirlerine kurşun sıkar hale geldi. Bu durumun Yugoslavya A Milli Basketbol Takımı’na yansıması ise çok kötü oldu.

1990 yılında Arjantin’in ev sahipliği yaptığı Dünya Basketbol Şampiyonası, Yugoslavya’nın birliği için bir fırsattı. NBA’de ve Avrupa’nın elit takımlarında forma giyen oyunculardan kurulu Yugoslav milli takımı, bu sefer şampiyon olmuştu. Seul’deki gibi finalde yine Sovyetler vardı. ABD’yi yarı finalde yenen Sovyetlere ikinci kez boyun eğmeyen Yugo oyuncuları, altın madalyayı boyunlarına geçirdiler. Kadrodaki tüm oyuncular tek bir bayrak altında sevinirken hiç hoş olmayan bir olay cereyan etti.

Ayrılıkçı Hırvat hareketi artık aleni bir şekilde ortadaydı. Bunun üstüne birtakım Hırvat taraftarlar, Hırvatistan bayraklarıyla salonlara gelmeye başladı. Şampiyon olan Yugoslav takımı, maç sonunda kutlama yaparken sahaya Hırvatistan bayraklı bir kişi daldı. Bu duruma çok sinirlenen Vlade Divac, dostu Dražen’in gözü önünde o kişinin elinden Hırvatistan bayrağını alıp yere attı. İşte bu olaydan sonra bu iki dost, vedalaşma fırsatı bulamadan birbirlerinden ayrıldılar ve hiç barışmadılar.

Küllerinden Doğan Dražen 

Aslında ”barışmadılar” ifadesinden ziyade ”barışamadılar” demek daha doğru olur. Dünya Şampiyonası sonrası Portland’dan New Jersey Nets’e takas olan Dražen Petrović, istediği süre ve sorumluluğu elde edebildi. Hem parkede kalma süresi hem de takımdaki rolü dilediği gibi şekillenen Petro artık NBA’de de adından söz ettiriyordu. Tüm bunlara rağmen aklı, ülkesindeki savaştaydı ve bu konuda yoğun duygular içerisindeydi. Verdiği röportajlarda bile bu duruma değinen Petro, Divac ile barışmaya dahi yanaşmıyordu.

NBA’de bunları hisseden tek Hırvat, Dražen Petrović değildi. Toni Kukoč, Dino Radja gibi isimler de Petro’ya eşlik edercesine NBA’de güzel izler bıraktılar. Hırvatistan’daki savaş durumundan dolayı ilk etapta Petro gibi Kukoč ve Radja da Divac ile konuşmuyordu. Yıllar geçtikte bu gerginlik, yerini sade bir selamlaşmaya bıraktı. Neler yapıldıysa bir tek Dražen ikna edilemedi. Hatta araya dönemin NBA Başkanı David Stern bile girdi ancak Petro; Nuh deyip, peygamber demedi.

New Jersey Nets döneminde kariyerinin zirvesini yaşamıştı Dražen Petrović. Hem o dönemde kendisini takip edenleri hem de benim gibi yaşı onu takip etmeye yetmeyenleri kendine hayran bıraktıracak kalıcılığı belki bu dönemde yakaladı Petro. Avrupa basketbolunda yetenekli pek çok isim vardı ve halen var ama Dražen gibisi var mı, soru işareti. Sanki Luka Dončić’i de ileride Dražen gibi anacağız ama umarım sonu ona benzemez. Şimdi de bu tatsız vedaya odaklanalım konu buraya gelmişken.

Beklenmedik Veda 

7 Haziran 1993… Takvim yaprakları bu tarihi gösterdiğinde Dünya basketbolu, çok üzücü bir olayla sarsılmıştı. Bu tarihe kadar New Jersey Nets formasıyla NBA’de adından söz ettiren, 1992 Barcelona Olimpiyatları’nda ”Dream Team” ABD’ye kafa tutan, kısaca Avrupa basketbolunun rol modeli olan bir isim artık parkelere adımını atamayacaktı. Kendisini izleyenleri heyecanlandıran, hayrete düşüren, dosta güven ve rakiplerine korku salan Petro, yaşadığı trafik kazası sonucu yaşamını kaybetti.

1993 yazında Play-Off eşleşmesinde Cleveland Cavaliers’a 3-2’lik skorla elenmişti New Jersey Nets. O dönemde de Hırvatistan A Milli Takımı, ABD’de EuroBasket 1993 turnuvasına hazırlanıyordu. Dražen Petrović, Play-Off sonrası takıma dahil oldu ve Hırvat ekibi, hazırlıklarını tamamlamak için Zagreb’e uçtu. Takım, Frankfurt üzerinden aktarma yaparak Zagreb’e gidecekti ve bu durum, Petro için sonun başlangıcı oldu. Frankfurt’ta kız arkadaşı Klara Szalantzy ile buluşmak istedi Drazen. Geriye kalan yolu da kız arkadaşıyla birlikte karayoluyla gitmeyi tercih etti.

Hayatta bazen istemediğimiz durumların içinde olabiliriz ve bu durumu lehimize döndürmek için inisiyatif alırız. Aldığımız kararların durumu düzelteceğini düşünürüz ama madalyonun öbür ucunu tahmin edemeyebiliriz. Dražen de yoğun temposunda kendisi gibi basketbolcu olan Klara Szalantzy ile vakit geçirebilmek için bir karar aldı. Yorgun olduğu için arabayı kız arkadaşı sürdü ve kemerini bağlamadan ön koltukta uyudu Petro. Arabada bir de Klara’nın basketbolcu ve model arkadaşı Hilal Edebal da vardı. Türk asıllı Edebal, bu çifte eşlik etmişti yolculuk boyunca.

Münih civarında yol durumunun da etkisiyle önündeki tırı fark edemeyen Klara, sıkı fren yapsa da kaza yapmaktan kurtulamadı. Klara Szalantzy ve Hilal Edebal, bu korkunç kazadan sağ kurtulmayı başardı. Ancak Hilal Edebal, basketbolculuk ve modellik kariyerine son vermek zorunda kaldı. Emniyet kemerini bağlamadığı için kaza esnasında ön camdan fırlayan Dražen Petrović ise tırın deposuna kafasını çarparak kaza yerinde can verdi. Oğlunun Zagreb’e varış haberini bekleyen annesi Biserka Petrović ise gelen ölüm haberiyle kahroldu. Oğluna veda edemeden aldığı haberin acısını yaşadı.

“Dražen’i Dünyaya siz getirdiniz ama o bizim!”

Dražen Petrović, ülkesi Hırvatistan’da hâlâ çok sevgi gören bir figür. Sadece basketbolcu kimliği ile değil, ülkesinin bağımsızlık sürecindeki duruşuyla Hırvat vatandaşların gönlünde ayrı bir yere sahip. Yüz binlerce insan, Dražen Petrović efsanesine karşı son görevlerini yerine getirmek için cenazeye akın etti. Böyle önemli oyuncular jübile maçlarıyla kariyerlerine veda eder. Emek verdiği kulüpler de bu oyuncuların formasını da emekli eder. Ne yazık ki Dražen, böyle veda edemedi. Üzücü bir kazanın ardından onu sevenler gözyaşları içinde ona veda etmek zorunda kaldı.

Oğlunu düzenli olarak ziyaret eden anne Biserka Petrović, cenazeden üç ay sonra oğlunun mezarı başında bir adam ve torununa denk gelir. Dražen’in mezarı başında mum yakan bu adam, Biserka Petrović’i gördüğünde ona doğru şöyle bir söz söyler: ”Üzülmeyin! Dražen’i Dünyaya siz getirdiniz ama o bizim!” Bunun nasıl bir his olduğunu bir nebze de olsa anlamak için olayı anneme anlattım ama karşımda gözyaşları içinde birisini gördüm. Biserka Petrović de büyük ihtimalle üzüntüyle harmanlanmış bir gurur hissiyatı içerisindeydi o anda!

Dražen Petrović Müzesi

Dražen’in mezarı başında bu ifadeyi kullanan adam, aslında pek çok basketbolseverin düşüncesini dile getirmiş oldu. Yaşım gereği Dražen Petrović’i canlı izleyemedim ama mezar başındaki o adam gibi Biserka Petrović’e selam verebilen şanslı bir kesimdeyim. Yazının başında belirttiğim gibi, 2019 senesinin Mart ayında bir diş hekimliği programı vasıtasıyla Zagreb’e gidebildim. Şehirde en çok görmek istediğim yer, Dražen Petrović Müzesi’ydi. Zagreb’deki son günümde sabah erkenden kalkıp soluğu müzenin önünde aldım. Kapıda beklerken karşımda biraz yaşlı ve sarışın bir kadın vardı. İlk başta inanamasam da sonrasında bu kişinin Biserka Petrović olduğunu fark ettim.

O günün tarihini hiç unutmuyorum: 9 Mart 2019 Cumartesi. Görmeyi hayal ettiğim Zagreb’deyim, güzel bir diş hekimliği programındayım, Dražen Petrović Müzesi’nin kapısındayım ve Biserka Petrović’e denk gelip onu ”Dobro jutro!” (Günaydın) diyerek selamladım. Müzeye girip Petro’nun kariyerini incelemek, formasını satın almak ve bu formayı giyip bir Anadolu Efes maçında Hırvat oyuncu Krunoslav Simon ile fotoğraf çekilmek… Bunlar gerçekten paranın satın alamayacağı yalnızca basketbol sevgisiyle elde edilebilecek tecrübeler. Tüm bu güzel anılarımda Dražen Petrović efsanesinin çok önemli payı var!

Hiçbir veda, hele ki ölüm gibi keskin olanlar güzel değildir. Ancak Dražen Petrović gibi güzel anılmak da kolay olmasa gerek. Hvala ti na svemu Mozart, počivaj u miru!*


* Her şey için teşekkürler Mozart, huzur içinde uyu!

Not: Bu yazıyı hazırlarken bana yardımcı olan Hırvat arkadaşım Luka Begonja’ya çok teşekkür ederim. Hvala ti brate!

Buğra Topuz

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin