Editörün SeçimiFutbolAlex: 10’un Vedası

Batuhan Kaçar3 sene önce11 dakika

Lüzumu üzerine söylemek isterim ki hikâyelerim spontane gelişir. Genelde planlamam ve üstüne planlama konusunda çok kötü olduğumu özellikle belirtmek isterim. Benden Alex yazmam istendiğinde kafamda birçok şey canlanmıştı ama bugün başladığımda sanki onun hakkında hiçbir şey bilmiyor gibiyim!

Ne denir ki onun için? Alex işte… Bugün sokaktan bir futbolsever çevirsek hemfikir olacağımız birçok şey söyler büyük ihtimalle… Kazandıkları, kaybettikleri, rekorları her birisine ayrı ayrı bir dosya hazırlanmaz mı? Pekâlâ hazırlanabilir. Biz ise en talihsiz olayını vermek üzere görevlendirildik, vedasını…

Büyük 10 Numaralar Bellekten Gitmez!

Vedalar başlı başına en romantik anları içerisinde barındırdığı için zorlukların en tepe noktasındadır, görüldüğü ve hayal edildiği gibi değildir katiyen. Tekrar yaşanmasını istemediğin şeyleri kağıda dökmek en zorudur.

Başarılı kariyerleri olan kişilerin hikâyesini yazmak güzeldir sevgili okuyan. Hikâyenin can alıcı kısımlarını süsleyebilir hatta birazcık da zorlarsan yaşayabilirsin. Bazılarının hikâyeleri ise tamamen kendilerine münhasırdır. O bazılarının sevinçleri de, vedaları da, bıraktığı izler de büyük olur. Büyük sevinçler yaşatanlara büyük hikâyeler yazılabilir ama özellikle vedaları büyük olanlara küçük hikâyeler hiç yazılmaz!

En çok hangi tarihleri unutmayız? Hangi tarihler ”hiç unutulmayacaklar belleğimizde” yer kaplar sevgili okuyan? Biraz bunun üzerine düşünelim… Bazılarının belleği “Hayata mutlu olmak için geldim” tadındadır. Nedir bunlar? Seveceği kadını gördüğü ilk an; evlilik yıl dönümü, doğum günleri ve onun hayatında küçük bir tebessüm bıraktıran bütün güzel şeylerin gerçekleştiği tarihler… Bazıları ise melankoli sever. Onun kafasında dönen tarihler bütün kötü şeylerin yaşandığı zamana işaret eder. Kafası kocaman bir Yüzüklerin Efendisi evreni tadındadır. Hep iyiyle kötü arasında belirli bağlantılar kurarak kodlar tarihleri. O insanlar kolay unutamazlar. Futbolun romantikleri ise büyük 10 numaraları unutmazlar, her fırsatta hatırlarlar ve değerlerini yıllarca tartışırlar.

Alex
Bazenler Çoğalıyor Bazen!

Ana konumuza döndüğümüzde ise klasik bir Fenerbahçeli şu iki tarihi hiç unutmaz: 30 Eylül 2012 ve 1 Ekim 2012…

30 Eylül’de ilk geldiği günden itibaren bütün futbolseverleri büyülediği Kadıköy’de son kez topa vurmuş, 1 Ekim’de ise 10 numaralı formasını bir daha giymemek üzere çıkarmıştı Alex…

“Kontratımı sonlandırdım. Hayatımın en üzücü imzası oldu. Fenerbahçe bir oyuncu kaybetti ama bir taraftar kazandı. Her şey için teşekkürler.”

Bu sözler Alex’in ayrılık sonrası o çok sevildiği Fenerbahçe tribünlerine veda olarak sosyal medyadan paylaştığı bir yazı dizisiydi. Tekrar söyleyeyim vedalar göründüğü gibi değildir arkadaşlar. Çok zordur, kimi tek kelime etmez ve devam eder yoluna kimi ise tribünlerde bir ruh olarak dolaşmayı göze alır. Veda kavramı her açıdan komplike bir içeriğe sahiptir. Sadece veda edeni zor durumda bırakmaz. Veda eden her şeye rağmen bulur yolunu…

Kalanlar ise bazı zamanlar Sevilla’da hayal eder kendini, bazı zamanlar ise Ali Sami Yen deplasmanında… Nereye gitse bir iz görür ondan geriye kalan. Her stada girdiğinde sekerek sahaya girerken görür onu ve bir Inter maçında hisseder kendini, ansızın orkestra şefinin hayaletini görür saha içinde… Bir Beşiktaş deplasmanında, golünü attıktan sonra deplasman tribünlerine koşarken görür bazen… Bazen ise Kadıköy’de CSKA’yı tek başına parçalarken görür. Bazen Samandıra’da kramponlarını bağlarken, bazen ise altyapı oyuncularıyla tecrübelerini paylaşırken… Yaptığı o kadar büyük işler var ki doktorun, bazenler sıra sıra dizilip uzar gider böyle!

“Bu Bizim En Sevdiğimiz Öykülerden Biri”

Hayaletler dedik ya sevgili okuyan, onlar kafamızın içindeki en tehlikeli var olmayan varlıklar! Bizlere her zaman iyi anıları gösterirler. Derin etkiler ederler ve onlardan sonra gelen hiç kimseyi koyamayız onların yerine. Denemez miyiz? Elimizden geldiği kadar çabalarız tabii ki… Onların devam ettiği gibi biz de devam etmek isteriz yolumuza. Sonra sosyal medyada dolaşırken siyah beyaz fonda bir Sezen Aksu şarkısı çalar… Bu toprakların gördüğü en iyi 10 numaralardan birisi olan adama ithafen bir de! Zaten kanamaya hazır olan yara tekrar tekrar kanar böylece… Her şeyin başladığı ve bittiği anları tekrar tekrar anımsarsın. Anımsamak kimi zaman güzeldir tabii, tatlı bir gülümseme katar insanın yüzüne. Kimi zaman ise işler yolunda gitmediğinde sürekli kulübeye bakmadan edemezsin. “Alex girecek ve her şey bizim lehimize dönecek” diyemezsin. Diyemediklerin birikir, biriktikçe ağırlaşır zamanla. Zaman ise gösterir bir futbolcunun bir takıma kattığı değeri. O zaman soralım sevgili okuyan:

Alex’in Fenerbahçe’deki değeri nedir?

Hiçbir şey…

Her şey!

Yazımıza, en sevdiğim yazarın kurguladığı evrende favori karakterlerimden birisi olan Samwise Gamgee’nin Frodo’ya söylediği o muhteşem sözleri biraz değiştirerek ”veda” ediyoruz. Sanırım kendisi bile bunu inkâr etmeyebilirdi…

”Yine de merak ediyorum acaba bizi şarkılara ya da sözlere dökecekler mi? Hani yıllar sonra şömine başında anlatılan bir öyküdeki sözlere… Ve insanlar şöyle diyecekler: Hadi bize Alex de Souza ve onun oynadığı Fenerbahçe’sini anlatın! Bu bizim en sevdiğimiz öykülerden biri.”

Batuhan Kaçar

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin