BasketbolEditörün SeçimiABD 84′ Olimpik Milli Takımı: Altın Çaylaklar

Ahmet Bozkurt3 sene önce10 dakika

Her şey zıddıyla bilinir. Karanlık aydınlıkla, siyah beyazla anlam bulur. Biri olmadan diğerinin varlığını fark etmek bile mümkün olmaz. Dünya, insanlara ev sahipliği yapmaya başladığından beri böyledir. Hatta ilk olarak; iyilik ve kötülüğün, varlık ve yokluğun anlam kazanmasıyla başlar insan gelişmeye.

Çağlar atlandı, nesiller geldi geçti ama bu düzen değişmedi. Öğrenmenin, farkındalığın yolu da oldu zıtlıkların varlığı; kavgaların, savaşların sebebi de. Yirminci yüzyıl, insanın yaşam standardına sınıf atlatsa da geçmiş on dokuz yüzyıldan bu bağlamda ayrılamadı.

İki kez topyekûn savaş yaşanan bu dönemde insanlık, taraflarını ve birbirlerine karşı nefretlerini sürekli keskinleştirdi. Birçok devlet askerinin cephelerden çıkmadığı yıllar nihayetinde son buldu. Ancak cepheden çıkmanın savaşı sonlandırmak olmadığı da o zaman anlaşıldı.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından devletler saflarını tutmaya devam etti. Almanya’nın dört parçaya bölünmesiyle ilk restleşme meydana geldi. Devamında sosyalist rejim yanlısı devletler SSCB liderliğinde Doğu Blokunu oluşturdular. Kapitalist rejim yanlıları ise ABD liderliğinde Batı Blokuna katıldılar. Çin ve Yugoslavya’nın, SSCB ile anlaşamayıp Doğu Blokundan ayrılmalarının hemen sonrasında “Bağlantısızlar Hareketi”ni kurmalarıyla tüm taraflar şekillendi. Ardından yaklaşık 45 yıl sürecek dönem başlamış oldu.

Atom bombası gibi bir felaketi gören dünya, “Soğuk Savaş” adı verilen bu süreci her an savaş çıkacakmış ve yeni nükleer felaketler yaşanacakmış tedirginliğiyle geçirdi. Bazen sıcak savaşlar meydana gelmiş, büyük kayıplara yol açmış olsa da hiçbiri dünya savaşı boyutuna ulaşmadı.

ABD ve SSCB ile çevrelerindeki ülkeler her alanda rekabet halindeydi. Bilimden sanata, spordan uzay araştırmalarına kadar birçok gelişme bu rekabetin ürünü olarak tarihte yerini aldı. Tabii nihayetinde savaş döneminden bahsediyoruz. Her gelişme insanlığa katkı sağlamadı. Zaman zaman yalnızca kaosun ve belirsizliklerin yaşanmasına sebep oldu. Tıpkı 80’ler olimpiyatlarında olduğu gibi…

ABD 84'

Kolejliler

1980 yazında Olimpiyat Oyunları, Moskova’da düzenlendi. SSCB’nin Afganistan’ı işgaline tepki olarak birçok ülkenin boykot ettiği oyunlarda yalnızca 80 ülke temsil edildi. Her ne kadar yoğun bir boykota uğramış olsa da 36 dünya rekoru, 39 Avrupa rekoru ve 73 olimpiyat rekoru ile üst düzey bir beceri ortaya çıktı ve Moskova Olimpiyatları standartların üzerinde kalmayı başardı.

Misillemelerle sürdürülen ilişkilerin sonucu olarak tabii ki bu boykot karşılıksız kalmadı. 1984 yılına gelindiğinde olimpiyatlara Los Angeles ev sahipliği yapacak ancak bu kez de SSCB ve liderliğindeki Doğu Bloku ülkeleri olimpiyatları boykot edecekti. 140 ülkenin katılımıyla gerçekleşen oyunlar krizlerin gölgesinde, politik hırslara kurban giden organizasyonlardan biri oldu.

Geriye dönüp bakınca akıllara ilk olarak “Soğuk Savaş” etkisi gelse de sportif mücadele olimpiyatların odağında kalabildi. Sporcular kendi ülkelerini temsil ederken, kişisel başarıları için de ter döktü.

ABD 84' Henüz draft bile edilmemiş gençlerin yer aldığı ABD Basketbol Takımı da aynı amaçlarla ülkelerinde düzenlenen oyunlarda zafere ulaşmak için mücadele etti. Daha “Dream Team” zamanları gelmemişti. ABD, uluslararası organizasyonlarda tamamı kolej oyuncularından kurulu takımlarla yer alıyordu. Amatör bir takım olmasına rağmen potansiyeli çok yüksek olan kadro, NCAA oyuncularından kurulmuş diğer ABD takımları düşünüldüğünde dahi öne çıkacak kalitede; Michael Jordan, Patrick Ewing, Chris Mullin, Sam Perkins, Leon Wood, Wayman Tisdale, Alvin Robertson gibi isimlerden oluşuyordu.

Takımın başında sertliğiyle tanınan efsane koç Bobby Knight vardı. Öyle ki koç, draftların yapılacağı saate idman koyup, yayıncı kuruluşun değişiklik talebini reddetmişti. Gelecekte adından çokça söz ettirecek yıldızlardan 84′ draftında seçilenler, hangi takıma gittiklerini idmandan sonra öğrendiler. Michael Jordan ile Knight’ın aynı takımda yer almış olması koçu tanıyanları hâlâ şaşırtır.

Altın Madalyalı Çaylak Takım

Olimpiyatlarda İspanya, Kanada, Uruguay, Çin ve Fransa’nın da yer aldığı B grubunda başlayan ve beş maçından da galibiyetle ayrılan ABD’nin gençleri; diğer turlarda da sırasıyla Batı Almanya, Kanada ve gruptaki rakiplerinden İspanya’yı geçerek altın madalyaya sahip oldu. Üstelik bunu başarırken hiçbir maçlarından tek haneli farkla galip ayrılmadılar.

Politik ayrışmanın gölgesinde, boykotlarla adından söz ettiren oyunlarda ipi rahatlıkla göğüsleyen bu çaylak takımını, boykotun ana aktörü olan Arvydas Sabonisli, Sergei Tarakanovlu Sovyetler Birliği takımıyla mücadele ederken görmek de keyifli olurdu muhakkak.

Tüm bu olumsuzluklar “Hall of Fame” oyuncularıyla bezeli ve efsane koç Bobby Knight önderliğindeki kadronun başarısına gölge düşürmüyor. Aksine, mücadele ettikleri takımları ve o takımlarda yer alan Avrupa’nın önde gelen tecrübeli oyuncularını düşününce kazandıkları zafer övgüleri sonuna kadar hak ediyor.

Ahmet Bozkurt

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin