Gezegende İspanya’nın spora verdiği katkı yadsınamaz. Peki “Onları sporda tutan sihirli tarif nedir?” diye soracak olursak… Herhalde disiplin ve altyapıya verdikleri önem diyebiliriz.
Tıpkı diğer ülkeler gibi eğitim hayatından başlayarak çocukları, gençleri spora kazandırabiliyorlar. Ama tek farkla; sporun çeşitli dalları, türevleri olduğu için başka ülkeler kayıp jenerasyonlar veya verimsiz geçen seneler yaşayabiliyorlar. Ama İspanya öyle değil. Seneler geçse de her dalda illaki bir temsilcileri var. Futbol, basketbol, hentbol derken, bireysel sporlarda da tıpkı takım sporları gibi bir şekilde ambargo koymayı başarıyorlar. Akdeniz ikliminin getirdiği sıcakkanlılık ve üşengeçlik arasında bir şeyler değişik bu ülkede. Spora garip bir tutku ve disiplinle bağlılar. Bu yazımızın konusu olan bisiklet sporunda da geriye baktığımızda, 1940’lara kadar uzanan bisiklet kültürü ve altyapıları var. Öyle ki çeşitli spor dallarında ipin ucu kaçmadan yeniden yapılanmaya giden İspanya, bisiklet dalında her zaman üretken oldu.
Bildiği Şeyi En İyi Yapan İsim: Alberto Contador
Tabii, İspanya’da spora verilen önem hakkında bilgiler vermemiz boşuna değil. Rekabetçi kişiliğiyle, her zaman bitmeyen kazanma arzusuyla, kendi yolunda ilerlemeyi seçen bu sıcakkanlı İspanyol, bisiklet sporuna damgasını vuracaktı. Öyle ki bisiklet camiasında tüm zamanların en tartışmalı isimlerinden biri olacaktı. Bir taraf karanlık bulutlar gibi onun davranışlarının etik olmadığını, fair play ruhu taşıyan bir bisikletçi olmadığını savunacaktı. Diğer taraf için ise çoktan bisikletinin üstünde parlayan bir yıldız gibi görünmüştü. Her etap kazandığında, her birincilikte ve mayoyu üzerine her geçirdiğinde olumlu ve olumsuz eleştirileri cevaplıyordu. Kendine has stiliyle -ki bu tamamen yarışlarda atak yapmak üzerineydi- 2000’li yılların başından neredeyse sonuna kadar Contador’suz bir tur yarışı düşünülemezdi.
El Pistolero
Zamana karşıcı, etap yarışçısı ve en iyi tırmanışçı gibi yakıştırmaları alan Contador, ilk yarışına 2003 yılında Once-Eroski takımı adına Tour de Pologne’ye (Polonya Bisiklet Turu) katıldı. 2007 yılında ilk büyük zaferini Discovery Channel takımıyla Tour de France’yi (Fransa Bisiklet Turu) kazanarak yaşadı. 2008’de Giro D’Italia (İtalya Bisiklet Turu) ve aynı yıl Vuelta a Espana’yı (İspanya Bisiklet Turu) kazandı. 2009 yılında Tour de France’yi bir kez daha kazandı. Ayrıca Astana takımı ile bir yıl sonra yine Tour de France’yi ve 2011 yılında Saxo Bank – SunGard takımı ile Giro D’Italia’yı kazanmasına rağmen doping şüphesi nedeni ile son iki unvan elinden alındı. Şüphesi ile diyorum çünkü doping soruşturmasında suçlu bulunmadığı halde bu unvanlar elinden alındı. Bu soruşturmanın ardından fırtına gibi dönüp 2012 – 2014 yılları arsında Vuelta a Espana’yı kazandı.
Alberto Contador, bisiklet tutkunları tarafından Dünya’nın en iyi tırmanışçısı ve etap yarışçısı olarak kabul edilmekte. Bu görüşün ağırlık kazanmasındaki etkenler Giro D’Italia Etna Yanardağı, Vuelta’daki Alto de El Angliru (Angliru Dağı) gibi etaplarda gösterdiği etkileyici performanslardır. Ayrıca El Pistolero (Silahlı Adam) lakabı da bu sıralara denk gelmektedir. Şöyle ki her kazandığı ya da başarılı olduğu etabın ardından bisikletinin üzerinde kameralara doğru, sağ elindeki hayali silahıyla ateş edip, namlusunu üfledikten sonra yine hayali kılıfına geri takardı. Matador dedik ama kovboyluk da varmış.
Bir Devrin Sonu
Ağustos 2017’de bisikletseverler tarihe tanıklık etti. Doping soruşturmalarıyla, 2010 yılında Tour de France’de Andy Schleck ile yaşadığı rekabetle geri dönüp tekrar zirveye yerleşmesinin ardından artık son yarışına katılacaktı. Vuelta Espana’da sıra bu sefer dağ etabına gelmişti. Doğal olarak kendisini final turunun bütün etaplarında zorlamadı.
İyi bir tırmanışçı olan Alberto Contador kendini Alto de El Angliru’ya saklamıştı. Bu dağ bölümü gerçekten çok duygusal ve epik anlara sahne oldu. Matador her şeyini bu etapta verdi. Yorulmasına rağmen hiç vazgeçmedi. Bütün gücünü ortaya koydu. Terinin son damlasına kadar her şeyi yolda bıraktı. Yorulduğu için şikâyet etmedi ve dağ etabını kazandığında, kendini bu denli zorladığı için pişmanlık duymadı.
Contador bu performansı ile ilgili şunları söylüyor: ”Bugün çektiğim acıya rağmen etaptan keyif aldım. Bu dağ, kariyerimin son dağıydı. Gergin hissettim ama anın tadını çıkarıyorum. Bitiş çizgisine yaklaştığım sırada hayranların desteğini görmek tüylerimi diken diken etti. Harika bir gündü. Hoşça kal demenin daha iyi bir yolunu hayal edemiyorum. Gerçekten mutluyum”
Bakalım 2017 Vuelta Espana’yı kazanan Chris Froome, Contador’un etap birinciliği ve emekliliği hakkında ne demiş:
”Bugün takım olarak Alberto’yu yakalamak için elimizden gelen her şeyi yaptık. Kendisi bugün çok güçlüydü. Böyle bir final ile kariyerini tamamladığı için onu gerçekten tebrik ediyorum.”
Son noktayı Trek-Segafredo Sportif Direktörü Dirk Demol koyuyor:
”Bisiklet camiası onu özleyecek. Bisiklet sporu son zamanlarda değişti. Artık sürücüler agresif olmaktan ve ofansif sürmekten çekinir oldular. Bu durum neredeyse Alberto Contador’u türünün tek örneği yapıyor.”
Son Bir Tur Daha!
Son yarışıyla, bu spora başlamak isteyenlere veya hayatta herhangi bir maceraya atılmak isteyenlere mesajı veriyordu: Hayatta defansta kalarak hiç başarı elde edemezsin. Daima atak yap, tuttuğunu kopar, sevdiklerini hayatın boyunca yanında tut. Bu sayede vedaların sevgi ve saygı çerçevesinde olsun.
Zorlu bir etabın ardından bitiş çizgisine geldiğinde hayranları onu karşıladı. Hayranları derken, 3-5 bin kişi aklınıza gelmesin. Neredeyse 150 bin kişi kendisini karşıladı. Bu görüntü karşısında önce formasını düzeltti. Kalabalığa el salladı ve son olarak Matador kovboyumuz, silahını bir kez daha havaya ateşledi. Nihayetinde takım arkadaşları ile son bir tur atmayı da ihmal etmedi.
Böylece 2017 yılında emekli olan Alberto Contador, geriye baktığımızda bisiklet sporu tarihinde pembe, kırmızı ve sarı mayoyu kazanma şansına erişen 5 kişiden biridir. Ayrıca son büyük tur kazanan İspanyol sporcudur.