Site icon Victory Dergi

Abdulkadir Çelik: “Be Your Best”

Sporcular için hayatın sanıldığı kadar kolay olmadığı herkesin malumu. Genç sporcular için hayat daha da zor. Fiziksel gelişimlerinden, psikolojiyi yönetme süreçlerine kadar hızlı bir ilerleme katetmeleri istenir onlardan. İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü’nün genç futbolcusu Abdulkadir Çelik de, Türkiye’de genç sporcu olmayı ve kariyer planlamasına kadar her şeyi Victory’ye anlattı.

Abdulkadir Çelik’in futbol ile tanışma hikâyesi nasıl başladı?

İstanbul’da doğdum ve 8 yaşına kadar orada yaşadım. Sonrasında Şanlıurfa’ya taşındık. Dayım da eski bir sporcuydu. 10 yaşımdayken dayım beni Şanlıurfa’nın amatör bir kulübünde antrenmana götürdü. Futbol oynamayı orada sevdim, dayımın sürekli ilgisiyle sevgim daha da arttı. 11 yaşıma geldiğimde Güneydoğu’da bir karma oluşturulup İspanya’daki bir turnuvaya götürüldüm. Aynı zamanda Takımın kaptanıydım da. Turnuvayı şampiyon tamamladık ve ben de gol kralı oldum. Şanlıurfa’ya döndüğümde Altınordu Spor Kulübü’nden bir teklif aldım. Bir haftalığına Kuşadası’ndaki kampa davet ettiler ve sonrasında beğenip aldılar. Altınordu o zamanlar yeni tesisleşmeye başlamıştı. Kalacağım yeri gösterdiklerinde babam duygulanmış ve beni uzakta nasıl bırakacağı konusunda tedirgin olmuştu. Annem de aynı tedirginlik içerisindeydi. Hatta gitmemi istememişti. Babama, 1 ay sonra geri geldiğinde bambaşka bir ortam göreceğini söylediler ve babam tekrar geldiğinde bambaşka bir ortamla karşılaştı. Güzel bir proje ve tesisleşme vardı. Benim de futbol serüvenim böyle başladı.

İstanbul’da doğmana rağmen futbola Şanlıurfa’da başladığını görüyoruz. İstanbul’da sokak futbolu neredeyse bitmişken Şanlıurfa’da hâlâ sokakta futbol oynanıyor oluşunun etkisi var mı?

Kesinlikle çok etkisi var. Dayımın da Şanlıurfa’da benimle yakından ilgilenip destek olması, futbola başlamamı biraz daha kolaylaştırdı.

Altınordu’dan sonra Bursaspor altyapısında uzun yıllar mücadele ettin. Altınordu ve Bursaspor birçok genç oyuncuyu Türk futboluna kazandıran kulüpler olmalarıyla da biliniyor. Sana neler kattılar? Sence bu iki kulübün altyapısı ekstra avantajlar sağlıyor mu?

Bana göre Türkiye’nin en iyi iki altyapısı Altınordu ve Bursaspor’da. Erken dönemde buralarda bulunmak elbette bana çok fayda sağladı. Nerede, hangi pozisyonu almam gerektiği veya antrenman bilimleri hakkında birçok şeyi oralarda öğrendim. Keşke Altınordu’da 1-2 sene daha kalabilseydim. Çünkü genelde 10-14 yaş arasına Altınordu biraz daha ilgilidir. Altyapıda tamamen Dortmund ekolü vardı. Farklı antrenman metotları sayesinde daha fazla gelişim gösteriyorduk. Altınordu sonrası birçok kulüpten teklif geldi ve gelen teklifleri ailemle istişare ediyordum. Galatasaray, Fenerbahçe, Kasımpaşa gibi birçok kulübün altyapısını tek tek gezdik. En sonunda Bursa’ya gittik. Bursaspor’un tesislerini gördüğüm anda orada kalmak ve transferi sürecini tamamlamak istedim.

Bursa’da şöyle bir söz vardır: “Bursa altyapısına girip Vakıfköy’de futbolcu olamıyorsan sende sorun vardır.” Gerçekten de öyleydi. Çünkü bir futbolcunun yetişmesi anlamında hep bir adım önde hissettiren bir yerdi. Bu yüzden de Bursa’yı seçmiştim. Dört buçuk yıl kadar futbol yaşantımı orada sürdürdüm. Sonrasında kendi isteğimle profesyonel imza atmayıp yeni bir serüvene başlamak istedim. Hem Altınordu, hem de Bursa hayatımda her zaman çok önemli yere sahip iki kulüptür.

Altınordu Başkanı Seyit Mehmet Özkan bize vermiş olduğu röportajda detaylıca altyapı projesinden bahsetmişti. Özellikle oyuncuların sosyal yönlerinin gelişmesi için de özel çalışmaları olduğunu anlatmıştı. O akademide bulunmuş biri olarak bir de senden dinleyebilir miyiz?

Seyit Mehmet Özkan, Altınordu için bir baba figürüdür. Çocukları çok seven bir yapısı olduğu için onlar adına her zaman en iyisini yapmak ister. Çünkü bu toprağın çocuklarına güvenen ve inanan bir insandır. Altınordu altyapısındaki çocuklar, altyapıdan sonra lise eğitimini devam ettiremediği için çift antrenman düzenine geçilmişti. O dönemde tesislere, yabancı hocalar ve dil eğitmenleri getiriyordu. Okula gidemeseniz bile tesislerde bütün eğitimlerinizin devam edeceği bir ortam vardı. Haftanın 3 günü dil eğitimleri alnıyordu. Türkçe, Matematik gibi birçok farklı branştan öğretmenler gelip çalışmalar yaptırıyorlardı. Bu da bizler için her zaman büyük bir artıydı.

Yeni serüvenine geçelim istiyorum. Başakşehir Futbol Kulübü’ne transfer sürecin nasıl gelişti?

Başakşehir öncesi birkaç kulüple görüşmelerimiz oldu. Karar verme aşamasındaydık. Altınordu’ya gittiğimde koordinatörümüz Nedim Yiğit’ti. Sonrasında Nedim Hocam, Galatasaray’da çalışırken beni de istedi ama ben Bursa’yı seçmiştim. Bursa sonrası ise yine beni Galatasaray istedi ama Nedim Hoca, Başakşehir’e geçmişti ve o da beni Başakşehir’e istedi. Daha doğru olacağını düşünerek Başakşehir’i tercih ettim. Nedim Hoca’nın da tabii ki çok büyük emeği oldu bu süreçte. İlk senemi akademide geçirdim. A takımla antrenmanlara çıkmaya başladığımda Arda Turan gibi, Robinho gibi büyük futbolcularla çalışma şansı elde ettim. İkinci senemde ise pandemi devreye girdi. Liglerimiz uzun bir süre durdu. Sonrasında da kiralık olarak ayrılmak gibi bir düşüncem oldu.

Geçtiğimiz sezonu Üçüncü Lig ekibi Somaspor’da kiralık geçirdin. Kulübünde 2 gol atma başarısı gösterdin ve sezonu şampiyon olarak tamamladınız. Nasıl bir deneyimdi senin için?

Kiralanma sürecinde de birçok teklif aldım. Somaspor transfer sezonunun başladığı ilk günden beri beni isteyen kulüptü. Gelişimim için doğru olacağını düşünerek Soma’ya kiralık gittim. Sezona bakılırsa çok fazla maç oynayamadım ama sezonu şampiyon tamamlamak her futbolcunun hayalidir. 19 yaşında bir futbolcu olarak profesyonel liglerdeki ilk senemde şampiyonluk yaşamak benim için çok çok özel bir duyguydu. Skora katkıda bulunduğum da oldu ama takımdaki arkadaşlık beni çok olgunlaştırdı. Bu yaşta bunlara ulaşmak benim için ayrı bir deneyim, ayrı bir tecrübe. Bunları seneler geçtikçe, geçmişe dönüp baktığımda anlayabileceğimi düşünüyorum. Her yaşadığımdan tecrübe çıkarmak zorundayım. Bundan dolayı genellikle geçmişe değil geleceğe dönük konuşmalar ve yatırımlar yaparım.

Genç bir oyuncu için alt yaş liglerinde oynamak mı yoksa alt liglerde profesyonel olarak A takımda oynamak mı daha avantajdır? İkisini de deneyimlemiş biri olarak konuyu nasıl değerlendirirsin?

Ben kesinlikle profesyonel liglerde oynamanın daha geliştirici olduğunu düşünüyorum. Altyapılarda, akademi takımlarında mücadele ve istek hep daha azdır. Yani, akademi takımları skor odaklı değil de daha ziyade gelişim odaklı ama alt lig takımlarda böyle bir düzen yok. Çünkü 30 yaş üstü takım arkadaşların da olabiliyor. Evli ve bakması gereken insanlar olan takım arkadaşların oluyor. Artık işin içine maddiyat da girdiği için her anlamda daha olgunlaştırıcı bir deneyim olduğunu düşünüyorum. O yüzden keşke 2 sene daha bulunsaydım alt liglerde. Türkiye’de bu durum biraz da böyle olmak zorunda. Çünkü tecrübe kazanman isteniyor, alt liglerde oynaman, gerekirse orada ezilmen isteniyor. Ve bunlara göğüs germeni bekliyorlar. O yüzden genç bir oyuncu alt liglerde ne kadar erken oynarsa o kadar iyidir.

Son yıllarda Türkiye’den Avrupa’ya birçok oyuncu transfer oldu. Muhakkak ki senin de hedeflerin arasında Avrupa’da bir gün oynamak vardır. Transferin olması durumunda en çok hangi ligde ve takımda oynamak istersin?

Futbol ve sosyal yaşantımı elbette Avrupa’da sürdürmek istiyorum. Bu konularla alakalı birçok eğitim alıp, birçok çalışma yapıyorum. Öncelikle, gittiğim zaman çok sağlam bir temelle gitmek istiyorum. O yüzden bunun adımlarını çok iyi atmak zorundayım. Kendi pozisyonum özelinde bakınca Portekiz Ligi’ni çok beğeniyorum. Belçika Ligi’ni de biraz daha genç ve gelişimci bir lig olarak görüyorum. Doğru anda ve kendimi kanıtladığım zaman İngiltere Premier Ligi’nde oynamak en büyük hayalim. Tottenham ise bana en yakın gelen kulüp. Bir de Liverpool…

İdol olarak gördüğün bir sporcu oldu mu?

İdol olarak gördüğüm bir sporcu olmadı bugüne kadar ama farklı branşlardan takip ettiğim birçok sporcu var. Hepsinden ayrı bir bilgi, ayrı bir güç alarak yoluma devam ediyorum. Tek bir isim veremem o yüzden. Herkesin farklı farklı iyi yaptıkları şeyler var. Genelde sporcuların başarıya giderken neleri doğru, neleri yanlış yaptıklarına dair çokça okuma yaparım.

Futbolcuların işi zordur, genç futbolcularınki daha da zordur. Yoğun antrenmanların yanı sıra birde yabancı dil öğreniyorsun. Tüm bunlar dışında gelişimin ile ilgili daha farklı neler yapıyorsun?

Çalıştığım ekiplerle birlikte, kendimi nasıl daha iyi geliştireceğime dair eğitimler alıyorum. Avrupa’daki elit sporcuların yaşamlarından, bir futbolcunun nasıl sosyal medya kullanacağına kadar birçok eğitim aldım. 2 yıldır spor psikoloğu ile çalışıyorum. Saha içerisinde yaşayabileceğim olumsuzluklara yönelik spor psikoloğum ile yaptığım çalışmalar bana çok iyi geliyor. Bunun yanı sıra sporcu olduğumuz için bizden küçük kardeşlerimiz ya da büyüklerimiz, ailelerimiz bizleri sosyal medyadan takip ediyor. Sosyal medyayı nasıl en iyi şekilde kullanacağımı bilemeyeceğim için bir sosyal medya ekibiyle de birlikte çalışıyorum. Bu konuda da çok olumlu geri dönüşler alıyorum. Bunları yaparken tabii ki hedefi Avrupa olan bir oyuncunun olmazsa olmazı olan dil eğitimi alıyorum. Ayrıca, beslenmemize çok dikkat etmemiz gerekiyor ve bu nedenle de bir diyetisyen ile birlikte çalışıyorum. Maddi imkânlarım olduğu sürece kendimi geliştirecek olan çalışma ekiplerimi fazlalaştırmakta istiyorum.

Her biri alanında profesyonel olan ekiplerle beraber kariyer planlamamı çiziyorum. Hepsi, başarı merdivenlerinde daha ileri gitmeme neden olacak faktörler. Kendimi bu şekilde tamamlayıp, her profesyonelden ayrı bir bilgi kazanarak yoluma emin adımlarla devam etmek istiyorum. Başarı kazanılabilir ama gün geldiğinde o başarıların altından kalkacak gücü kendimizde bulamamız da var hayatta. Bir yerlerde bir sorun yaşanabiliyor. Böyle olması da çok doğal. Çünkü her şeyin en iyisini sporcu bilemez. Futbol sadece saha içinde oynanmıyor. Futbolu yüzde yetmiş beş zihnin ve beyinin oynadığını düşünüyorum. O yüzden zihnimiz ve beynimizin, maçlar öncesi çok rahat olması gerekiyor. Yeri geldiğinde çok yüksek tempolarda futbol oynayabiliyoruz. Elit bir sporcu olabilmek için ani karar verme duyularımızın çok sağlam olması ve tüm durumlara karşı hazırlık olmamız gerekiyor.

Artık çağın gerekliliği olan sosyal medya kullanımı üzerine de kafa yorduğunu öğrendiğimiz için sana şu soruyu sormak istiyorum: Sosyal medya kullanımını özellikle beğendiğin, takip ettiğin bir sporcu var mı?

Birçok insanı takip ediyorum aslında. Lebron James ve Cristiano Ronaldo’nun paylaşımları hoşuma gidiyor. Bu insanlardan ilham almak gerektiğini düşünüyorum. Bireysel çalışmalarımı sosyal medyaya da yansıtmaya çalışıyorum. Cristiano Ronaldo şu an dünyanın en bilinen sporcularından biri ve her şeyi başarmış bir sporcu. Fakat buna rağmen hâlâ bir şeylere aç ve hâlâ bir şeyler kazanmak istediğini insanlara göstermek istiyor. Bunlar bizim için çok güzel örnekler. O yüzden Sosyal medyaya çok önem verdiğimi söyleyebilirim. Çünkü orada kendini yansıtıyorsun. Ben de kendime motive edici bir imza seçerek sosyal medya hesaplarımda “Be Your Best” yazıyorum.

Yoğun antrenmanlardan sonra sosyal yaşantına veya hobilerine vakit ayırabiliyor musun? Seni etkileyen bir film ya da kitaptan bahsedebilir misin?

Kitap okumayı yaklaşık sevdiğimi söyleyebilirim. Kitap okumaya önce okumayı sevmek için başladım. Biyografi kitapları en çok ilgimi çekenler oldu. İlerleyen zamanlarda roman okuma alışkanlığı da kazandım. Şu ana kadar beni en çok etkileyen kitaplardan biri Didier Drogba’nın “Adanmışlık” kitabıydı. Ayrıca, Last Dance belgeselini çok beğenerek izlemiştim. Film veya dizi izleme konusunda da sporcuların yaşantıları daha çok ilgimi çekiyor. Çünkü başarıya giderken attıkları adımlar bana ilham kaynağı oluyor.

Exit mobile version