Site icon Victory Dergi

Yaren Açar: Asla Vazgeçmeyen

Yaren Açar, Türkiye adına 400 metre ve 4100 metre Balkan şampiyonluklarına sahip. Aynı zamanda hem Youtube’da kendi içeriklerini üretiyor hem de spor eğitmenliği yapıyor. Açar ile atletizm ve sosyal yaşantısı üzerine konuştuk.

Atletizme uzanan yolculuk nasıl başladı?

Okul müdürüm sayesinde bir başlangıç oldu diyebilirim. O zamanlar sporun önemini bilmiyordum ve çok küçüktüm. Henüz dördüncü sınıfa gidiyordum. Düzenlenen organizasyonda birinci oldum ve bir takıma kabul edildim. Aslında gitmek için gidiyor gibiydim. Sonraları şampiyonluklar kazanıp madalyalar aldıktan sonra tüm bunların önemini çok daha iyi anladım. İlk zamanlar neden diye sorgulamıyor değildim. Bazen hâlâ daha sorgulamıyor değilim. Çünkü sorgulamaya başlandığı zaman hiç bitmiyor. Atletizmi en zor branşlardan biri olarak görebiliriz ve buna yıllarını vermiş biri olarak söyleyebilirim ki gerçekten çok zor. Kendi başına basamakları çıkmadığın sürece seni bir yere kadar ittirebilirler. Benim üzerimde ise emeği olan çok kişi var ancak ben çabalamasam kesinlikle bugünlere gelemezdim.

Peki ya milli takım?

Bir disiplin üzerine çalışıyorsunuz ve bunu haftanın yedi günü yaptığınız antrenmanlarla yürüttüğünüzde ister istemez bir hedefiniz olması gerekiyor ki o hedefe doğru ilerleyebilin. Bunun için de daha sıkı çalışılması gerekiyor. Çünkü bir hedef olmadan yapılan çalışma maalesef çok sıkı olmuyor. İlk olarak ilçe birinciliği ile başlayan bu süreç, sonrasında il birinciliği ve Türkiye şampiyonluğu ile ilerledi. Bu şampiyonluktan sonra düzenli milli takım seçme yarışları oluyor. Tabii bunlar olunca hedef de biraz daha yükseliyor. Hedefin yükselmesiyle Balkan Şampiyonası’na gitmek istedim. 2016 yılında katıldığım Balkan Şampiyonası’nda ilk derecemi elde ettim. Balkan Şampiyonası’ndan sonra derece elde edince hedef biraz daha büyüdü ve akabinde Avrupa, Dünya Şampiyonaları, Akdeniz Oyunları ve 23 Yaş Altı Dünya Şampiyonası’na katıldım. Oraları hep adım adım ilerledim. Birini başardıktan sonra hedef her zaman bir sonraki oluyor. Bunların hepsi tabii ki aynı tempoda sıkı çalışmayı gerçekleştirebildiğimiz sürece oluyor. Yoksa gerçekleşmesi çok çok zor.

Sırada 2024 diyebilir miyiz?

Evet sırada 2024’teki olimpiyatlar var. Pandemi sürecinden dolayı 2020 Tokyo biraz daha soru işareti olarak kaldı. İstanbul’da yaşıyorum ve pandemi döneminde önemli bir yarışmaya hazırlanmak çok zordu. İlk zamanlar bütün çalışma alanları kapandı. Öyle olunca da çalışmalar aksadı. Elbette her sporcunun olduğu gibi benim de hayalim olimpiyatlar ve olimpiyatlara katılmadan da sporculuk kariyerimi sonlandırmayı düşünmüyorum.

Saha, hazırlıklar ve antrenman gibi bir çok yan etmen saydınız. Tüm bunların yanında aile desteği de çok önemli sporcu üzerinde. Sizin atletizme yönelmenizde ailenizin desteği nasıl etkili oldu?

Ailem olmasaydı ben buralara kadar hiçbir şekilde gelemezdim. Onların ve özellikle antrenörümün desteği ile buralara geldiğimi söyleyebilirim. Bu işin en alt katmanında her zaman aile vardır.,

Büyük turnuvalara hazırlanırken psikolojik olarak nasıl hazırlanıyorsunuz? Kendinizi yarışlara nasıl motive ediyorsunuz?

Psikolojik tarafı inanılmaz derecede çok. Atletizmde 400 metrenin psikolojisi hep çok ayrıdır. Her yarışa gittiğimde kendimi her zaman sorguluyorum. Çünkü inanılmaz zor bir disiplin ve oraya gelene kadar o psikolojik mücadeleyi bütün sporcular yaşıyorlar. Bir dönem Tohum Spor Kulübü sporcusuydum. Orada bir ekiple çalıştım. Ancak atletizm biraz daha ferdi bir branş olduğu için hiçbir zaman bir doktorun, bir terapistin olmuyor. Bir takım çalışması çok sık olmuyor. Kesinlikle diğer branşlar gibi değil. Biraz daha kendi mücadelemizi kendimiz vermekteyiz. Öncelikle bu yarışmalara hazırlanabilmek için yapılan antrenmanları kaldırabilmek gerekiyor ki bu da psikolojimize olumlu olarak yansıyabilsin. Bu disiplinde kendi savaşımızı kendimiz veriyoruz diyebilirim.

Yarış sırasında motivasyonunuzu nasıl sağlıyorsunuz?

Türkiye Kulüpler Şampiyonası’nda yabancı atletler de yarışıyor. Mesela, İvet Lalova çok önemli bir atlet ve yeri geliyor kendisiyle de yarış koştuğumuz zamanlar oluyor. Böyle sporcuları her zaman örnek aldım. Onların kendilerini motive ediş biçimleri ve ısınmaları dikkatle takip ediyorum, öğreniyorum ve bakıyorum neyi, nasıl yapıyorlar diye. Bu sadece benim de dahil olduğum yarışlar için geçerli değil. Onların kendi yarışlarında da onları dikkatle takip etmeye çalışıyorum. İnanır mısınız, o anki motivasyon her zaman çok farklı oluyor. O anda kendimden başkasını göremiyorum sanırım. Çünkü aklımda sadece kendi hedefim ve yarışı nasıl koşacağım, tempomu nasıl ayarlamam gerektiği gibi durumlar oluyor. Başkasından ziyade kendi yapacaklarıma odaklanıyorum çünkü bunun için çalışıyorum. Açıkçası takoza geldikten sonra ve yarış bitene kadar kendimle baş başayım. O anda aklınızda kendinizden başka hiç kimse olmuyor.

Peki, atletizmde yetenek mi? Güç mü?

Aslında tek bir kritere bağlamak doğru olmayabilir. İkisi de önemli diyebiliriz çünkü yetenekli olup düzenli ve çok az antrenmanla çok iyi yerlere gelenler de var. Burada sprint biraz daha doğuştan gelen bir yetenek. Bazılarında da hiç yetenek yokken güçleri daha fazla olabiliyor. İnanılmaz güçlü atletler de var ve doğru antrenmanla çok iyi yerlere gelebiliyorlar. Yetenek elbette olmazsa olmaz bir şey ama yok diye de yapılamayacak anlamına gelmiyor.

Atletizmde en ideal yaş kaç olmalı?

Erken yaşlarda başlamak doğru olandır. Dediğim gibi ben dördüncü sınıfta başladım. 10 yaşında bir çocuk atletizm ile eğitimini aldığı sürece çok sağlam adımlarla ilerleyebilir.

Yeni başlayan çocuklarımızın ailelerine bulunmak istediğiniz tavsiyeleriniz var mı?

Aile, çocuğuna atletizm yaptıracak diye götürüp sahaya bırakmamalı. İzmir’de bulunduğum dönemde çocuk atletizm antrenörlüğü de yaptım. Çocuk o sahaya geldiğinde eğer mutluysa o branşta ilerlemeli. Ailenin her zaman desteği olmalı fakat çocuk farklı bir branşa yönelecekse de en azından atletizm alt yapısına sahip olmalı. Atletizm alt yapısı olan bir çocuk diğer spor branşlarında çok daha başarılı olacaktır. Aileler her konuda çocuklarını spora yönlendirmeli. Kendi açımdan baktığımda spora çok küçük yaşta başladım ve sporun bana kattığı o kadar çok şey var ki anlatmam mümkün değil. Çocuk eğer yapmak isterse küçük yaşta başlayıp sonrasında da atletizme devam edebilmeli.

Bir idolün var mı?

Bir idol olarak seçtiğim kimse yok ama her zaman takip ettiğim Allyson Felix var. Kaç yaşına geldi, çocuk doğurdu ama hâlâ çıkıp en iyi derecelerini koşabiliyor. Onu her gördüğümde hâlâ yapabileceğime inanıyor ve Felix’ten güç alıyorum. Ama hiçbir zaman kimseyi çok sıkı takip etmedim. Biraz daha akışına bırakıp kendim nasıl yapmak istiyorsam öyle yapmak isteyen biri olduğumu düşünüyorum.

Hiç baskı hissettiğin oldu mu? Hiç “Kadınlar atletizm yapmamalı, bu sporu neden yapıyorsun ki?” buna benzer bir tepkiyle karşılaştın mı?

Benim asla böyle bir şey başıma gelmedi. Ancak şöyle bir kişiliğe sahibim: Eğer bir şeyi yapmak istiyorsam, onu yaparım. Birinin bana bir şey demesi veya engel koyması benim için çok bir anlam ifade etmiyor. Gerekiyorsa o engeli de aşar yapana kadar da vazgeçmem. Çok şükür bu zamana kadar böyle bir tepkiyle de hiç karşılaşmadım. Bence atletizm en çok kadınlara yakışıyor. Atletizmde inanılmaz bir tırmanış var ve hemcinslerimi oralarda görmek benim için çok güzel bir duygu.

Sporculuğun yanında, Youtube’da beslenme ve spor üzerine içeriklerin var. Bizler de pandemi sürecinde olduğumuz ve evlerde kaldığımız için seni takip edenlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersin?

Psikolojik olarak bu dönemde demoralize olduk ve bunun üstesinden hep birlikte geleceğiz. Eğitmenlik yaptığım için hele ki bu dönemde bana danışan herkes çok muzdarip, özellikle beslenme konusunda. Pandemiden dolayı evdeydim ve hiçbir şey yapamadım. Hiçbirimiz bir şey yapamadık. Ancak kendimiz için bir şeyler yapmamız lazım; bu da sağlığımızı önemsemek. Sporun kendisi en başında sağlıktır. Bunu bir yaşam biçimi haline getirebilmek gerekiyor. Spor sadece kişisel bir antrenör ile çalışmak değildir. Yürüyüş de bir spordur ve insanların sporu hiçbir zaman hayatlarından çıkarmamaları gerekir. Bu yapıldığı sürece beslenme de ister istemez yerine oturur.

Hayatımızda spor olduğu sürece ve verdiğimizi tüm emekleri düşünülerek bütün kötü alışkanlıklardan vazgeçiyoruz. Aslında bunların hepsi sporu yaşam biçimi haline getirdiğimizde kendiliğinden gerçekleşiyor. Genellikle o zaman etrafımızda da hep spor yapan kişiler oluyor. Onları görüp takip ederek hareket ettiğimiz için bir süre sonra hayatımızdaki bu insanlar bizlere ilham kaynağı oluyorlar. Benim de etrafımda hocalarım var. Onları görünce ben de bazen yemeği çok abarttım diyerek telafisini de hemen yapmalıyım diyorum. Spor, bir yaşam biçimi olduğunda ister istemez alışkanlıklar da bir düzene oturuyor. Tabii bunun için biraz da zaman gerekiyor.

Gördüğüm kadarıyla müziği seviyorsun. Antrenmanlarda dinlediğiniz beğendiğiniz bir sanatçı veya bir tür var mı?

Müzik konusunda herhangi bir ayrım yapmıyorum. Hemen hemen her türü dinlemeye çalışıyorum. Yeri geliyor yabancı da dinliyorum, Türkçe de. Bu biraz da o anki modumla alakalı oluyor ama mutlaka antrenmanlarda müzik dinlerim. Isınmaya asla müzik olmadan çıkmam ama hiçbir zaman dediğim gibi tür ayrımı yapmadım. Müzik dinlerken de sürekli aynı parça listesini tekrar tekrar dinlemeyi sevmem. Sürekli yeni bir şeyler arayıp keşfetmek isterim. O yüzden takılıp kaldığım bir sanatçı yok diyebilirim.

Yoğun tempoda antrenman yapıyor ve aynı zamanda kişisel antrenörlük de yapmaya devam ediyorsun. Çok yoğun bir tempoda çalışıyorsun. Bu konuda dengeyi sağlamak için özel bir metodun var mı?

Tabii belirli bir program oluyor. Bu programları belirli bir plan içerisinde tutmaya çalışıyorum. Özellikle belirtmek isterim ki çalışmayı çok seviyorum. Her anı dolu dolu değerlendirmek istediğim için hep bir plan içerisinde hareket etmeye çalışıyorum. Eğer sabahları sert bir antrenman yapacaksam o günün sabahı ders almıyorum. Eğer hafif bir antrenmanım varsa araya ders sıkıştırıyorum. Plan içerisinde hareket etmediğim sürece o günkü antrenman maalesef aksıyor.

Spor filmleri mi? Diğer filmler mi?

Spor filmleri ile ilgileniyorum ama çok fazla değil. Hayatımın temelinde spor olduğu için filmlere fazla zaman ayıramıyorum. Yatıyorum, kalkıyorum ve bir şekilde hep sporun içerisindeyim. Bazen insan haliyle kaçmak istiyor. O yüzden çok fazla spor odaklı, motivasyon odaklı filmlerden uzak durmaya çalışıyorum. Özellikle yarış zamanları değişik öneriler alıp, onları izlemeye çalışıyorum. Böyle zamanlarda spor filmleri izlemek beni birazcık heyecanlandırıyor ve üzerimde stres yaratıyor. Böyle olduğu için de ben uzaklaşıyorum spor filmlerinden. Özellikle bir dönem çok heyecanlandığım için film izlemeyi bile bıraktığım oldu. Şu sıralar çok yoğunluk olduğu için, kendime çok fazla bir zaman ayıramadığım için film de izlemeye vaktim çok fazla olmuyor açıkçası. Genelde yolculuk esnasında açıp bakıyorum.

Hem atletizm, hem Youtube, hem de kişisel antrenörlük dışında ileride farklı bir kariyer planın var mı?

Youtube benim için her zaman bir hobiydi. Amacım orada tamamen güzel anılar biriktirmekti. Yoğunluktan dolayı ona da çok fazla vakit ayıramıyorum. Tabii Youtube hayatımın bir noktasında da olsun istiyorum. Pandemi ve diğer faktörler burayı biraz etkiledi. Eğitmen olarak kendimi yeni yeni bir düzene oturtturdum. İnsanlara bir şeyler öğretip aktarabilmek bana her zaman enerji veriyor. Yani, sabah nasıl kalktıysam akşam da o enerjiye sahip olabiliyorum. Hayatınızda her zaman bir B planınızın olması gerektiği gibi ben de B planı olarak Beden Eğitimi öğretmenliği sınavlarına hazırlanıyorum.

 

Exit mobile version