Site icon Victory Dergi

Sessizlik Lütfen!

Tenis, birçok spor branşına göre bünyesinde barındırdığı dinamiklerle farklılıklar gösterir.

Yıllardan beri süregelen gelenekleriyle, rutinleriyle, sporcuların ve seyircilerin’ yazısız kurallara’ riayet etmeleriyle, bu kurallara uymayanların çoğunluk tarafından büyük tepki görmesiyle ve hatta dışlanmasıyla adeta kendi kültürünü yaratmıştır.

Tüm spor branşlarında olduğu gibi pandemi döneminde tenis müsabakalarının da seyircisiz oynandığına şahit olduk.

Zorunluluktan kaynaklanan bu durum; sporcular için motivasyon kaybına; televizyon karşısındaki bizler için de spor karşılaşmasından aldığımız keyfin azalmasına yol açtı.

Tribünlerin dolu olmasının, taraftarların yaptıkları tezahüratların, verdikleri reaksiyonların ve o bilindik ‘uğultunun’ ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladık.

Hatta 2010’da Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenen Dünya Kupası’nda, herkesi çılgına çeviren sesiyle vuvuzelaya bile tahammül edecek kadar özledik karşılaşmaların seyircili oynanmasını.

Pandemi tam olarak sona ermese bile, bilim insanlarının bizlere hediyesi olan aşılar sayesinde kısmen de olsa spor müsabakaları seyirciyle buluşmaya, branş fark etmeksizin eski keyfini vermeye başladı. 

Herkes tarafından anlaşıldı ki hangi spor branşı olursa olsun, tribünlerde seyirciler olmadan mücadeleler keyif vermiyor ve izlenesi olmuyor.

Tenis İzleyicisinin Yazısız Kurallar Rehberi

Spor karşılaşması denildiğinde akla gelen ilk görüntü genellikle çılgınca bağıran, taraftarı olduğu kişi veya takıma destek olup karşı tarafa köstek olan insanların görüntüsü ve kulaklarda çınlayan sesleri olur.
Ama bir tenis karşılaşmasında, Davıs Cup ve Fed Cup müsabakaları hariç -bu müsabakalarda da belli bölümlerde tezahürata izin verilir- akla gelen ilk görüntüler hiçbir zaman yukarıda yazdıklarım gibi olmaz.

Tenis izleyicilerinin uymakla mükellef olduğu birçok yazısız kural vardır.

Eğer dergimizin okuyucuları olarak sizler de bir gün favori sporcunuzu desteklemek için bir tenis maçına giderseniz, bu yazısız kurallardan bazılarını sizlerle paylaşmak bana mutluluk verir.

Birbirine denk, mücadele seviyesi üst düzey olan bir tenis maçını izlemek; tiyatroda sevdiğiniz bir oyunu seyretmekten aldığınız veya bir klasik müzik dinletisinden aldığınız keyifle aynıdır.

Nasıl ki bu harika gösterilerde oyun veya konser başlamadan önce telefonunuzun sesini kısıyorsanız, tenis gibi inanılmaz konsantrasyon gerektiren bir spor branşında da, sporcuların rahatsız olmaması için telefonunuzu sessiz konuma almanız gerekir.

Taraftarı olsanız da olmasanız da, bir sporcunun harika bir puan almasının ardından kayıtsız kalmamanız ve hak edilerek alınmış bir puanı alkışlamanız; oyuna ve oyunun felsefesine duyduğunuz saygıyı gösterir.

Hak edilerek alınmış bir puanı diyorum… Çünkü teniste rastlantı eseri veya rakibin hatasıyla alınmış puanların alkışlanması pek hoş karşılanmaz. Eğer böyle bir durumda, bir anlık dalgınlıkla alkışlarsanız hazırlıklı olun; kafalar size dönecek ve yüzlerde bu hareketin onaylanmadığına dair ifadeler olacaktır.
Sporcular puanı oynadığı sırada, tüm seyirciler adeta dilini yutmuş gibidir. Ortama inanılmaz bir sessizlik hakimdir. Sporcuların odaklanmasının bozulmaması için azami dikkat edilmesi gereken kuralların başına koyabiliriz bu maddeyi.

Tenis İzleyicilerinin Genel Profili

Tenis izleyicisi duyarlı, naif ve entelektüeldir.

Desteklediği sporcu dahi olsa; karşısındaki sporcuya, hakemlere veya tribündeki taraflardan birisine herhangi bir şekilde etik olmayan bir davranışta bulunursa, tepki vermekten kaçınmaz. Hele ki sporcu, yaptığı olumsuz hareketin farkına varıp özür dilemesini bilirse; tenis seyircisi de onu affedip bağrına basmayı bilir.

Geride olan ama çabalayan, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir sporcuyu tekrar ayağa kaldırmak için tribünde destek veren insanların görüntüsü; kortlarda çok karşılaşılan bir durumdur. Çünkü tenis izleyicisi çabanın ve mücadelenin hakkını her zaman verir. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak tribünleri dolduran taraftarlara harika bir karşılaşma sunmaya çabalayan sporcuları, her zaman takdir eder. Bu takdiri sporculara da hissettirir.

Kısacası tenis izleyicisi, kendisine yapılmasını istemediği hiçbir olumsuz davranışı, kortta mücadele eden hiçbir sporcuya da yapmaz.

Hakemin ve görevlilerin, karşılaşmanın sorunsuz bir şekilde devam edebilmesi için verdikleri uyarılara mutlaka uyarlar. Her türlü taşkınlıktan uzak durmaya çalışırlar. Aksi takdirde, diğer seyircilerin tamamının haklı tepkileriyle karşılaşmaları oldukça doğaldır.

Pahalı değil ama şık ve temiz giyinerek tribünlerde yerlerini almak, kendilerine ve karşılaşacakları herkese duydukları saygıdan gelir.

Tenis karşılaşmalarının, sporcuların en iyi performanslarını göstermelerine katkı verecek ortamın oluşturulmasına olanak sağlayacak şekilde takip edilmesi, tribünde yerini alan izleyicilerin birinci görevidir.

Tenis karşılaşmalarına giden birçok kişi, bu yazısız kuralları bilir veya hiç unutmayacağı şekilde öğrenir.

Daha önce tenis karşılaşmasına gitmiş ve ortamı solumuş olanların bana katılacağına emin olduğum bir diğer husus şudur: İnsanlar özel yaşamlarında veya iş yaşamlarında da tribünleri dolduran seyircilerin naifliği, empatisi ve saygısıyla birbirlerine davranırlarsa; hayat, 4 saat süren ve son seti tie-break ile biten Federer & Nadal maçı kadar güzel olur.

 

Exit mobile version