Site icon Victory Dergi

Paul Dawkins: Ayrılık Sevdaya Dahil

Yıl 1981, yani tam 40 sene öncesi… 12 Eylül 1980 tarihinde ilan edilen askeri darbenin devam ettiği süreçte siyasi davalar, tutuklamalar, idam cezaları gibi skandal olayların ülkede gündem olmaya devam ettiği bir yıldı 1981. Aslında bu tarz mevzular sadece ülkemizde yaşanmıyordu. 23 Şubat 1981 tarihinde İspanyol Yarbay Antonio Tejero Molina’nın, darbe teşebbüsünü Kral Juan Carlos bizzat bertaraf etmişti. Polonya halkı ise İspanyollar kadar şanslı değildi. 13 Aralık 1981 tarihinde general Wojciech Witold Jaruzelski, ülke yönetimine el koyup 14 bin sendikalı işçiyi tutuklayarak herkese gözdağı vermişti. 20 Ocak 1981 tarihinde ise İran, 444 gündür rehin tutulan 52 ABD askerinin serbest bırakıldığını açıkladı. Bu olayın duyurusu, Ronald Reagen’ın ABD Başkanlığı görevini Jimmy Carter’dan devraldıktan birkaç dakika sonra gerçekleşti. Peki bu tarihsel akışta Paul Dawkins gibi bir sporcuya yer var mıydı?

1981 yılı, Dünya genelinde bu ve benzeri olaylar eşliğinde çalkantılı geçiyordu. Basketbolda ise önemli bir oyuncunun NBA arenasından ülkemize transfer olacağı ve Türk basketbolunda önemli bir sayfa açılacağına ihtimal veren kişi sayısı herhalde sıfıra yakındı. Bu duruma rağmen Galatasaray; Efes Pilsen ve Eczacıbaşı gibi basketbola bütçe ayırmakta çekinmeyen müessese takımlarından önce davranıp Utah Jazz takımından skorer oyuncu Paul Dawkins’i kadrosuna kattı. Takımların tek yabancı transfer etme hakkının olduğu dönemde sarı kırmızılıların Dawkins hamlesi hem kulüp adına sportif anlamda büyük katkı sağlamış hem de basketbola önem veren takımların yabancı transferi konusundaki vizyonunu ileriye taşımıştı.

Mutlu Olmak Zordur Derler Kötü Günler Görmeden!

1974-75 sezonunda Beşiktaş; Galatasaray ve Karşıyaka’yı geride bırakarak tarihindeki ilk şampiyonluğu elde etmişti. Fehmi Sadıkoğlu, Battal Durusel, Ali Hurşit Baytok, Ahmet Kurt gibi önemli isimlerin yer aldığı takımdaki tek yabancı oyuncu Tom Davis idi. Birleşik Amerikalı oyuncu, ülkemize öğretim görevlisi sıfatıyla gelmişti. İstanbul’un Arnavutköy semtinde İngilizce öğretmenliğini basketbol oyunculuğu ile kombine etmişti. Zaman zaman takımdaki teknik sorumluluğu da üstlenmişti. Siyah beyazlıların bu şampiyonluğundan sonra Eczacıbaşı ve Efes Pilsen, diğer takımlara şampiyonluk konusunda şans tanımayarak basketbolda önemli bir ekol haline gelmeyi başarmıştı.

1981 yılında pek çok basketbol otoritesi, Süper Lig seviyesi için Efes Pilsen ve Eczacıbaşı’nı mutlak favori olarak nitelendirirken Galatasaray’ın Paul Dawkins hamlesi ibreyi farklı bir yöne çekmişti. NCAA’de önemli bir sayı ortalaması tutturmuş ve Utah Jazz formasıyla 1979-80 sezonunda 57 kez sahaya çıkma başarısı göstermiş bir oyuncunun ülkemize gelmesi, o döneme ait basketbol ilgisini başka bir boyuta taşımıştı. 1980-81 sezonunda Utah Jazz teknik idaresinin takımda Dawkins’e yer açmayıp onu CBA’ya göndermesi, devam eden aylarda Fransa’nın Nice takımıyla anlaşma sağlamasına rağmen alacaklarını temin edemediğinden ötürü farklı bir takıma gitmek istemesi Dawkins’i adım adım Türkiye’ye getiren olaylar silsilesiydi. Dawkins için NBA’de tutunamayıp CBA’ye gönderilmek, Fransa’da ekonomik problemlerle yüzleşmek ilk etapta kâbusu andırıyordu. Fakat bunlar, ilerleyen yıllarda uyanmak istemeyeceği bir rüyanın, macera ve başarı dolu bir serüvenin zeminiydi.

Kısa Süren Uyum

Kısa süren Fransa etabı haricinde 24 yaşına kadar ABD sınırları dahilinde yaşamını sürdüren ve Amerikan kültürüyle büyüyüp gelişen bir insan için Türkiye’ye gelmek elbette ki uyum sorunu ihtimalini beraberinde getiriyordu. Ordunun sıkı yönetim kuralları çerçevesinde idare edilen ve büyük bir çoğunluğu Hristiyanlıktan farklı olarak İslam dinine mensup olan bir ülkeye hangi amaçla gelirse gelsin, alışma evresi yaşamaması mümkün değildi zaten. Bu sosyolojik saptamaya ek olarak, işin parke kısmında da farklı bir atmosfere dahil olduğu aşikâr. Bunun en bariz örneklerinden biri, üçlük çizgisinin Türkiye’de oynanan basketbol maçlarında olmayışıydı. Ülkemizde üç sayı kuralı, 1984’te ABD’nin Los Angeles kentinde düzenlenen 23. Yaz Olimpiyatları’nda yürürlüğe girmişti. Yani Paul Dawkins, üç sezon boyunca üç sayı çizgisi olmadan Galatasaray’ın başarısı için ter dökmüştü.

Basketbol maçlarında tek seferde en fazla sayı üretme opsiyonu olan üç sayı kuralının ülkemize bu denli geç giriş yapması, Paul Dawkins için bir engel teşkil etmiyordu. Sekiz sezon boyunca Galatasaray forması giyen ABD’li oyuncu, bu uzun süreçte 31 sayı ortalaması tutturmuştu. Ne derece önemli bir skorer olduğunu tüm Türkiye’ye göstermişti. Solak olması, kirli sakalı, 13 numaralı formayı sırtından çıkarmaması, göze hoş gelen fade away şut stili ve potaya uzak mesafelerden isabetli şut yüzdesi tutturmasıyla önemli karakteristik özelliklere sahipti Dawkins. Yüksek egolu bir oyuncu olması beklenirdi. Ancak gerçek 180 derece farklıydı.

Dawkins ile alakalı araştırma yapıp bilgi edinirken onu çıplak gözle takip etme şansı bulan Türk basketbolunun önemli isimlerinden Nejat Sayman’a sorma ihtiyacı hissettim. Nejat bey; müthiş bir basketbolcu olmasının yanı sıra Dawkins’in çok düzgün bir karaktere sahip olduğunu, Türkiye’de basketbol oynadığı süreçte hiçbir olumsuz hususla adının geçmediğini belirtti!

Spor Ve Sergi Sarayı’nda Şampiyonluk Turları

Sayın Nejat Sayman’ın ismi geçmişken Spor ve Sergi Sarayı’na değinmemek olmaz elbette. Bu yapı, İstanbul Harbiye’de Lütfi Kırdar’ın valiliği ve belediye başkanlığı sürecinde inşa edildi. 1992 senesinin Mayıs ayında İstanbul’daki basketbol maçlarına ev sahipliği yaptı. İlerleyen yıllarda Abdi İpekçi Spor Salonu bu misyonu devraldı. Spor ve Sergi Sarayı’nın adı, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi olarak değişti. Günümüzde burası kültürel etkinliklerin organize edilmesinde önemli bir yere sahip. Dawkins, binlerce basketbolseverin birbirinden güzel anılara sahip olduğu Spor ve Sergi Sarayı’nda Galatasaray’ı başarılara taşıdı. Bireysel performans açısından pek çok otoritenin takdirini kazandı. Takımının, 1984-85 ve 1985-86 sezonlarında edindiği şampiyonluklarda önemli bir pay sahibi oldu. Aynı dönemde Beşiktaş ve Eczacıbaşı formasıyla adeta bir sayı makinası hüviyetine bürünen Milli Basketbolcu Erman Kunter’e rağmen şampiyonluğun geldiği bu iki sezonda da sayı kralı unvanını elde etti.

Sayın Nejat Sayman’a yazıya görüş bildirdiği ve görsel kullanımına yardımcı olduğu için Victory ailesi olarak teşekkür ederiz.

1984-85 sezonunda futboldaki ezeli rekabet, final serisi düzeyinde basketbola da geldi. Beşiktaş’ın şampiyonluğundan sonra dokuz sene boyunca şampiyonluğu diğer takımlara kaptırmayan müessese takımları Efes Pilsen ve Eczacıbaşı, normal sezonu sırasıyla dördüncü ve beşinci tamamlamıştı. Bu takımların formsuz dönemini Fenerbahçe iyi değerlendirdi. Kanaryalar, normal sezonu 20 galibiyet ve 2 mağlubiyet ile lider tamamladı. Paul Dawkins önderliğindeki Galatasaray ise 17 galibiyet ve 5 mağlubiyet ile sarı lacivertlileri takip etmişti. Play-off aşamasında rakiplerini teker teker eleyen bu iki takım, finalde kozlarını paylaştı. Seriyi 2-1 kazanan sarı kırmızılılar, 16 yıllık aranın ardından yeniden şampiyonluk kupasını kaldırmayı başardı. 1968-69 sezonunda 28 maçlık periyodu 25 galibiyet ve 3 mağlubiyetle lider bitirdi Galatasaray. Topladığı 78 puanla İTÜ’yü geride bırakarak basketbol tarihindeki ikinci şampiyonluğu elde etti. Paul Dawkins önderliğinde bu başarıyı ikinci kez tekrarlayan Cimbom, ülkedeki basketbolseverlerin odak noktası haline gelmişti.

Hem Skorer Hem Şampiyon

Galatasaray’ın elde ettiği bu şampiyonlukta tek pay sahibi elbette Paul Dawkins değildi. Dawkins, 1984 senesinde takımın tek yabancı oyuncusuydu. Ancak değişen kurallarla birlikte Galatasaray cephesi, Michaelle Scearce’ı kadrosuna kattı. ABD’li oyuncu, 1983 senesinde Güney Sanayi Spor ile Türk basketboluna adım attı. Galatasaray’a transfer olduğunda Dawkins ile birlikte çok iyi bir uyum sağladı. Scearce, rakip potaları adeta sayı bombardımanına tuttu. Yerli rotasyonunda ise Turgay Demirel, Nihat İziç, Remzi Dilli gibi önemli isimler ön plana çıkıyordu.

Basketbol, bir takım sporu olduğu için elde edilen başarılar tek bir kişinin inisiyatifine bağlı değildir. Ancak Paul Dawkins, pek çok maçta takımın en skoreri oldu. Galibiyetlerde ve şampiyonlukta sahip olduğu pay hiçbir şekilde küçümsenemez. Ne tesadüftür ki final serisinde takımdaki en çok sayı üreten oyuncu olduğu maçta Fenerbahçe, ev sahibi statüsündeki Galatasaray’ı 83-90 yenerek seriyi 1-1’e getirmişti. İlk maçı deplasman takımı olarak 89-83 yenerek saha avantajını elde etmişti sarı kırmızılılar. Bu sonuçla büyük bir fırsat tepmiş oldular. Son maça tekrardan deplasman takımı statüsünde çıkan Galatasaray, maçı 74-68 galip bitirdi. Böylelikle seriyi 2-1’e getirerek şampiyon oldu.

Zirvede Bir Kariyer

Gözler artık hiç olmadığı kadar Paul Dawkins’in üzerindeydi. Efes Pilsen ve Eczacıbaşı’nın dominantlığının yıkılmasında ön plana çıkan Dawkins, 6 Nisan 1985 tarihinde bir başka kupa için Fenerbahçe engelini aşmalıydı. Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda sarı lacivertlilerle karşılaşan Galatasaray, kıran kırana geçen maçı 85-84 yenerek kupanın sahibi oldu. Dawkins, skorer kimliğinin yanına bir de şampiyon unvanını eklemeyi başarmıştı. Zirveye çıkmak ne kadar zorsa zirvede tutunmak da bir o kadar zordur bu hayatta. Paul Dawkins, Galatasaray’daki dördüncü sezonda takımıyla mutlu sona ulaştı. Ancak şampiyonluğun tadı hem ona hem de camiaya çok lezzetli gelmişti.

Sayın Nejat Sayman’a yazıya görüş bildirdiği ve görsel kullanımına yardımcı olduğu için Victory ailesi olarak teşekkür ederiz.

Paul Dawkins ve Michaelle Scearce başta olmak üzere kadrosunu büyük ölçüde muhafaza etmeyi başardı Cimbom. Parola ise aynıydı: Şampiyonluk. Galatasaray, normal sezonda zirveyi Efes Pilsen’e kaptırmıştı. Ancak play-off aşamasında sırasıyla Fenerbahçe ve Çukurova Sanayi gibi takımları eledi. Yolun sonunda Efes Pilsen ile final oynama başarısı gösterdi. Galatasaray, final serisine ”son şampiyon” apoletiyle çıksa da rakip, basketbola önemli bütçeler ayırabilen Efes Pilsen’di. Efes, Aydan Siyavuş önderliğinde hem normal sezonda hem de play-off aşamasında önemli galibiyetler aldı. Şampiyonluk tacını yeniden elde etmek istiyorlardı. Fakat Paul Dawkins engeli Efes’i şampiyonluk hedefinden saptırdı. Bunun üzerine kulüp, 1991-92’ye kadar şampiyonluk elde edemedi. Efes’in Can Sonat, Lütfi Arıboğan, Brian Kellerman, Scott Roth, Emir Turam, Ömer Saybir, Taner Korucu gibi önemli isimleri barındırması Paul Dawkins ve arkadaşları için engel miydi? Tabii ki hayır. Seriyi 2-1 kazanan Galatasaray üst üste ikinci kez şampiyon oldu. Toplamda ise üçüncü şampiyonluktu.

Vefa, Sadece İstanbul’da Bir Semt Adı Değil!

Paul Dawkins, iki lig şampiyonluğu ve bir Cumhurbaşkanlığı Kupası zaferiyle birlikte Galatasaray’daki üçüncü kupasını kazanmıştı. Gerçek bir skorer ve şampiyon olmasının yanı sıra kişiliğiyle pek çok basketbolsever tarafından saygı gördü. 1988 yılında Türk vatandaşlığına geçmesi, ülkemize ne kadar değer verdiği ve alıştığının göstergesiydi. Vatandaşlık mevzusundan sonra A Milli Takım’da oynaması gündeme gelmişti. Kendisi de bu konuda istekli olduğunu söylemişti. Ancak dönemin federasyon başkanı Osman Solakoğlu ”Ben milli takımı karartmam!” gibi ırkçı bir ifadeyle Dawkins’e A Milli Takım’ın kapılarını kapatmıştı. Böyle bir ifadeye rağmen Paul Dawkins, oğlunun adını ”Mehmet” koydu. Bu garip ama masum olayın akıbeti de güzel bir hikâyeyle sürdü.

ABD’li yıldız, Türkiye’ye geldiği ilk yıllarda iletişim problemi yaşar. Haliyle bu durum canını biraz sıkar. Bir gün yaşadığı bir sakatlıktan ötürü hastaneye giden Dawkins, takım arkadaşı Mehmet Altıoklar ile karşılaşır. Hastanede müşahede altındayken Mehmet Altıkoklar, Dawkins ile yakından ilgilenip başında uzun bir süre bekler. Bu ikilinin dostluğu pekişir. Mehmet Altıoklar’ın bu davranışından hayli etkilenen Dawkins, oğlu olursa adını ”Mehmet” koymaya karar verir. Şampiyon olmak için sahada rakiplerine basketbol sınırları içerisinde müsamaha göstermeyen Paul Dawkins, saha dışında ise takdir edilesi ve imrenilesi bir karaktere sahipti.

Doctor D

1988-89 sezonunda son kez Galatasaray formasını terletti Paul Dawkins. Sezon bittikten sonra profesyonel kariyerini noktalayıp ülkesine dönme kararı aldı. Dawkins’in takımdan ayrıldığı 1989-90 sezonunda finalde Paşabahçe’yi 3-1 yenerek bir kez daha şampiyon oldu Galatasaray. Sarı kırmızılılar, beşinci şampiyonluk için tam 23 sene bekledi. 2012-13 sezonundaki son şampiyonluktan bir sene önce Ünal Aysal ve yönetimi, 1980’lerde ülke basketboluna damga vuran takımı onore edecek bir etkinliğe imza attı. 15 Mayıs 2012 tarihinde Galatasaray Medical Park, Basketbol Süper Ligi Play-off Yarı Finali ilk maçında Beşiktaş Milangaz’ı konuk etti.

Abdi İpekçi Spor Salonu’nda oynanan maçın öncesinde üst üste iki defa şampiyon olan takımın kadrosunda yer alan eski oyuncular, ısınma esnasında parkeye davet edildi. Mehmet Ali Tlabar, Remzi Dilli, Mehmet Altıoklar, antrenör Yalçın Granit ve basketbol şubesinden sorumlu yönetici Faruk Süren’in de katıldığı bu organizasyonda Paul Dawkins de yer aldı. Kulübün daveti üzerine, Ünal Aysal ve ekibinin ricasını kırmayarak yıllar sonra Galatasaray taraftarıyla hasret giderdi. Genç jenerasyonun Dawkins hakkında sahip olduğu bilgi sınırlıydı elbette. Ama basketbolu Spor ve Sergi Sarayı’nda takip edebilmiş jenerasyon için bu tören, duygusal anlamda bambaşka bir seviyedeydi.

Bundan iki sene önce, takvim yaprakları 25 Mart 2019’u gösterdiğinde hayata gözlerini yumdu Paul Dawkins. Geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden oyuncunun ölüm haberi, birçok basketbolseveri derinden etkiledi. Galatasaray formasını en uzun süre giyen yabancı oyuncu olan Dawkins, sarı kırmızılı forma altında taraftarlara ve pek çok basketbol tutkununa güzel anlar yaşattı. Paul Dawkins gibi oyuncuların aramızdan ayrılması; basketbolda saha içi kadar saha dışının da bir sporcu için ehemmiyet teşkil ettiğini, saygın bir basketbolcu olmanın ziyadesiyle kıymetli olduğunu hatırlatıyor bize buruk bir şekilde.

Huzur içinde uyu ”DOCTOR D” !

 

 

Exit mobile version