Site icon Victory Dergi

Oscar Pistorius: Engellerin Ötesinde Bir Hayat

‘’Kabil’in Habil’i öldürdüğü
Günden beri dinmedi acılar
Çünkü insanların insanlar için
Koymuş olduğu bütün yasalar
Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
Taneyi eleyip samanı tutar.’’

                              Oscar Wilde

Soluduğumuz her nefesin arkasında bir insan can veriyor. Kaç insanın ölümü bir insanın parmaklarından köken aldı? Kaç kadın katledildi bugün? Peki ya göklerde tasvirlediğimiz silüetler hep masum muydu? Bunun gibi birçok soru, insanın bilincinde açığa çıkmak üzere savaşıyor. Bugün bu savaşa biraz ara verip perde arkasından baktığımız olaylara pencere açalım. Bu sayede belki tazelenen hava bizi daha da bilinçli biri yapar.

Blade Runner

Her mükemmelin arkasında bir kusur yatar derler. Belki de bunun en iyi örneğiydi Oscar Pistorius. Evet, doğru hatırlıyorsunuz, 2012 Londra Olimpiyatları’nda olimpik yarışta yarışan ilk ampute sporcudan bahsediyorum.

Pistorius, 1986’da Güney Afrika’da dünyaya geldi. İtalyan kökenli bir ailenin çocuğu olan atlet, dünyaya geldiğinde iki bacağında da fibula kemiği bulunmuyordu. Pistorius’un doğuştan gelen bu anatomik problemi henüz 11 aylıkken bacaklarının kesilmesine sebep oldu. Küçük yaştan itibaren zorlu bir hayata maruz kalan Pistorius, ailesinin yönlendirmesiyle rugby, su topu ve tenisle uğraştı. Son olarak atletizme gönlünü kaptırıp o yolda ilerlemeyi hedefledi.[1]

Oscar Pistorius

Run Oscar Run

17 yaşında ampute atlet olarak tanınan yıldız, 2004 yılında Atina’da düzenlenen Paralimpik Oyunları’nda 100 metrede bronz, 200 metrede altın madalya kazanıp, bir de Dünya rekoru kırdı. Bu başarının arkasından 2008 Pekin Olimpiyatları’nda olimpik yarışlara katılmak isteyen Oscar, IAAF’ın ‘’Avantaj sağlayan herhangi bir ekipmana sahip bir sporcu olimpik oyunlarda yarışamaz’’ engeliyle karşı karşıya kaldı. Hayattaki ilk engeli bu değildi. Ama belki de en kırıcısı buydu. Çünkü kendisine avantaj olarak sunulan şey aslında onun hayatının dezavantajıydı.

Buradayım, Savaşacağım

Pistorius, Pekin’deki Paralimpik Oyunları’nda 100, 200 ve 400 metrede altın madalyayı evine götürdü. Ama Olimpik Oyunlar’da kariyerinin başından beri hedeflediklerini gerçekleştirememişti henüz. Sonrasında, Olimpiyat Komitesi tarafından verilen kararı onaylamayan Pistorius, hayallerinden kolay kolay vazgeçecek gibi durmuyordu. Kendisine dayatılanları kabul etmeyen atlet, davasını CAS’a taşıdı. CAS’taki davasında, kullandığı protezin avantaj değil, özellikle start anında kendisine dezavantaj yarattığına dikkat çeken Oscar Pistorius’un savunması haklı bulundu. Sonucunda da arzulayıp elde ettiği zaferle ülkesine geri döndü.

2011 yılında Güney Kore’nin Deagu kentinde yapılan Atletizm Dünya Şampiyonası’nda Güney Afrika’yı temsil etti. 400 ve 4×400 bayrak yarışında koşan ampute atlet, 400 metrede 45.07 ile derece elde etti. Bayrak yarışında da takımının finale gelmesine yardım etti. Takımı, 4 oyunculu final mücadelesinde düşmesine rağmen gümüş madalyayı elde etti.

Tanık Olunmuş Mucizeler

Deagu’daki performansıyla dikkat çeken Road Runner lakaplı atlet, istediği başarıyı yavaş yavaş elde ediyordu. En başından beri hedeflediği olimpik olimpiyatlarda yarışma biletini bu başarısıyla kapmıştı artık. Hepimizin tutkuyla izlediği 2012 Londra Olimpiyatları’nda birbirinden medyatik sporcular mevcuttu. Bunlardan birisi de hikâyemizin baş kahramanı; Oscar Pistorius’tu. 2012 yılında yapılan bu olimpiyatlarda ilk defa ampute bir atlet olimpik yarışta yer alıyordu. Dolayısıyla herkes çok heyecanlıydı. Tarihte bir ilk gerçekleşiyordu. Nihayetinde bütün insanlık da bu ilke tanık olmuştu.

Asla Pes Etme

Güney Afrikalı, Londra’daki olimpiyatlardan birkaç hafta önce gerçekleştirilen Paralimpik Oyunları’nın 200 metre yarı finalinde Brezilyalı Alan Oliveira’yı geçerek yeni bir Dünya rekoruna imza attı. Ayrıca 400 metre ve 400 metre bayrak yarışında da altın madalyanın sahibi oldu. Londra Olimpiyatları’nda ise 400 metre seçmelerinde 45.44’lük derecesiyle ikinci olan Pistorius, adını finale yazdırmayı başardı. Bir engelli sporcu olarak çıktığı ilk yarışta ikincilik elde eden atlet, yarış sonrası gözyaşları içerisindeydi. Elbette, izleyiciler de onun gözyaşlarına eşlik etti.

Bir Devrin Sonu

Her nedenin bir sonucu, her başlangıcın da bir sonu vardır. Bu sonlar bazen hezeyandır, bazen tatlı bir tablo mirasçısıdır. Hızlı yükselişi ile gönüllere taht kuran atletin kariyerindeki veda ise büyük bir hezeyan tablosu oluşturuyordu. 2013 senesinde Sevgililer Günü’nde, Pretoria’daki evinde kız arkadaşının cansız bedeni bulunmuştu. Bunun üzerine karakola götürülen Pistorius için kara günler yaklaşıyordu. Dava o dönemin en ateşli davalarından biriydi. Çünkü, Güney Afrika’da birçok güzel unvana sahip Pistorius o unvanların yanına bir de katili mi eklemişti? Bilinmiyordu.

Duruşma Süreci

Çıkarıldığı duruşmada gözyaşlarını tutamayan Pistorius, evine hırsız girdiğini sandığını ve seslenmesine rağmen cevap verilmemesi üzerine ateş ettiğini açıkladı. Bu açıklamaları sırasında heyetin önünde protezlerini çıkaran Pistorius, çoğu kişiye göre demagoji yapıyordu.

Davaya atanan dedektifin kanıt yetersizliğini savunması sonucu hakim, ‘’dikkatsizlikle adam öldürme’’ ( Güney Afrika’da paraya çevrilebilen cezalar kapsamında bulunuyor) gereğince Pistorius’un davasını 1 ay ertelemiş ve atleti serbest bırakmıştı.[2]

1 ay sonra yapılan duruşmada kız arkadaşının o gece Pistorius’ta kaldığına yönelik kanıtlar ortaya çıkmıştı. Araştırmalar sonucunda ise atletin kız arkadaşının e-mail hesabında Pistorius’un kendisine uyguladığı çeşitli şiddet olaylarının varlığı saptanmıştı. İlk duruşmada davacı tarafın ‘’kollanarak’’ serbest bırakıldığı düşünülen Pistorius için artık sona gelinmişti. Çünkü kişisel silahlanmasının olması, yakalandığında kanında bolca steroid bulunmasına rağmen bunun mahkemeden saklanması, ilk beyanının yalan olması gibi birçok durum gün yüzüne çıkmıştı. Bunların sonucunda 15 yıl hapis cezasına çarptırılan atletin iyi hali gözetilerek, cezası 6 yıla düşürüldü. Bir sonraki duruşmada, davadaki savcılar 6 yıl cezanın adil olmayacağını düşünüp cezayı 13 yıla yükselttiler. Pistorius ise bu duruşmaya katılım göstermedi. Duruşma sonrası hapishaneye giren atlet hapiste birçok kavgaya karışmış en sonunda da intihar etme girişiminde bulunmuştu.[3]

Kötülük Hep Var Olacak Mı?

Her insanın ruhunda bir Habil, bir de Kabil vardır. Açığa çıkan Kabil, diğer adlandırılmalarıyla kötü yan veya psikolojik olarak “id”; eğer bir süper-ego tarafından bastırılamazsa bireyin bedeninden evvel ruhunu zedeler.

Her sabah uyandığımızda duyduğumuz, normalleştirilmeye çalışılan kadın cinayetlerinden birisinin suçlusuydu efsanevi atlet. Sonuçta birey ne kadar başarılı, ne kadar takdire şayan biri bile olsa, bir insanın hayatını elinden almak onu suçlu yapar. Bunun öyle ya da böyle meşrulaştırılması beklenmez, beklenemez.
Güney Afrika adaletinde yozlaşma olduğu düşünülse de sonunda doğru kararı alması belki de hepimizin içine bir nebze de olsa su serpmiştir. Çünkü adalet olmadan insan var olamaz. Adil olmayan bir düzen yıkılmaya mahkumdur. Bu da dünyanın en temel kuralıdır.


  1. Oscar Pistorius- Sieg Lindstrom
  2. BBC News- ‘’Oscar Pistorius mahkemede protezlerini çıkarıp yürüdü’’, 2016
  3. Ranjeni Munusamy– Oscar Pistorius sentence: an homage to celebrity and white privilege, The Guardian, 2016

 

 

 

 

 

 

 

Exit mobile version