Neslihan Yiğit, Önce 2012 Londra Olimpiyatları’nda ardından 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda ülkemizi Çin’in ata sporu branşlarından biri olan badmintonda başarı ile temsil etti. Artık, hedef Paris 2024 ve çok daha ötesi. Neslihan Yiğit ile kariyer hedeflerini, Olimpiyat Oyunları ve badmintona olan sevgisini konuşmak için buluştuk.
Benim Hikayem…
“Badmintonla şu anki hocam olan Çağatay Taşdemir sayesinde tanıştım. 9 yaşındaydım ve ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Beden eğitimi öğretmenimin eşiydi Çağatay Hoca. Seçmeler için okula geldi. Bir takım testler sonrası seçildim. Tabii o zamanlar çocuk olduğum için sadece spor odaklı gittim. Badminton nedir? Nasıl oynanır? Daha önce hiçbir maçını izledim mi? Diye soracak olsanız, kesinlikle Hayır. Tamamen o anki heyecan ile koşa koşa gittiğimi biliyorum. O günden bugüne tam 19 yıl geçti. Seçilmem sonrasında okuldan çıkıp koşarak eve gittim. Aileme badmintona seçildiğimi söyledim. Annem direkt: ‘Nasıl bir spor kızım bu?’ diye sordu. Haliyle anlatmaya çalıştım. Ertesi gün ilk antrenman sabah 9’da. Ben koştura koştura servisi kaçırırsam diye evden çıkıyorum. Annem de peşimden elinde meyve suyu ve poğaça ile ‘Neslihan nereye gidiyorsun’ diye soruyor. ‘Ben artık spora başladım. Spora gidiyorum anne’ dedim. Aslında çok hiperaktif bir çocuktum. Spor benim için çok iyi oldu. Ailem de hiç karşı çıkmadı. Her zaman olduğu gibi badmintona başladığımda da destek oldular. Burada Çağatay Hoca’yı ayrı bir yere koymak isterim. Çünkü emeği çok büyük. Belki de 1 ya da 2 hafta devam edip sonrasında etmeyecektim. Çünkü ne olacağı henüz belli değil. Ama Çağatay Hoca, ailemi en azından denememiz konusunda ikna etti. İleride çok daha iyi bir sporcu olabileceğim konusunda en başından kendisi bana inandı ve güvendi. Gerçekten burada antrenörün desteği çok önemli. Sonrasında ailem de gözü kapalı beni badmintona gönderdi.”
Kazanmak İçin Çalışacağım
“Profesyonel olarak ilk katıldığım turnuva 2012 Londra Olimpiyatları olabilir. Olimpiyatlara gittiğimde bile ilk dediğim şey: ‘Olimpiyatlar böyle bir şey mi!’ Çünkü atmosferi ve ortam muhteşemdi. Hayatım da ilk kez kalabalık bir seyirci ortamında maça çıktım. Ve, ilk maçımda Çağatay Hoca’ya dönüp: ‘Nasıl oynayacağımı bilmiyorum’ dedim. Çok tecrübesizdim. O zamanlar henüz olimpiyata katılmak gibi bir hayalim de yoktu. Önümde benden daha büyük ve tecrübeli isimler buraya hazırlanıyordu. Ben, tamamen tecrübe kazanmak için maçlara gönderiliyordum. Belki de bunun verdiği bir rahatlıktan dolayı normalde 10 turnuvada olimpiyat hakkı kazanırken ben bunu 5 turnuvada garantiledim. 2016 Rio Olimpiyatları’nı kaçırdırdım. Aslında gidememiş olmam bana çok büyük artı kazandırdı. Arkadaşım Özge Bayrak gitti. Aramızda 100 puan vardı. Son turnuvada kim yenerse o gidecekti. Başka rakiplerle karşılaştığımızda ben kaybettim Özge ise kazandı. O gün kendi kendime: ‘Ben bu sporu çok seviyorum ve kazanmayı çok istiyorum’ dedim. Bir daha bu durumla karşılaşmamak için ekstra çalışmaya başladım.
Bir Gün Neden Olmasın
“Kendisiyle ilk kez oynadım. Eğer, Yu Fei Chen’i yenersem ilk 8’e kalacaktım. Ve bu maçı almayı gerçekten çok istiyordum. İstemekten ziyade tamamen şuna odaklanmıştım: ‘Önemli olan yenmek ya da yenilmek değil. Tamamen oyuna odaklanmak ve keyif almak’. Ne zaman bu şekilde maça çıksam devamı bir şekilde geliyordu. Ve, bu maça da çok iyi başladım. İlk yarıya kadar hep önde götürdüm. İlk yarının sonunda Çağatay Hoca’ya dönüp: ‘Kızın oyununda resmen üstünlüğü kuran taraf benim’. Ancak, maçta kendime inanmadığımı hissettim. Chen’i yeniyorum ama inanmıyordum bu duruma. Çünkü, bunu imkansız bir şeymiş gibi karşılıyordum. Aslında, çok trajikomik bir durum Badminton’un ana vatanı Çin’den bu zamana kadar hiç kimseyle karşılaşmamıştım ve gözümde rakibimi o kadar çok büyütüyordum ki galibiyetin gelebileceği ihtimalini hiç düşünmüyordum. Sonunda da elendim. Ancak, turnuva geneline baktığımda en çok başa baş mücadele veren olarak kendimi görüyorum. Ve, bu beni gerçekten çok tatmin ediyor. Bir gün neden olmasın. ‘Bizler de yapabiliriz bunu’ dedim kendime sonrasında. Her organizasyonun kattığı farklı bir şey vardır. Şu an büyük organizasyonlarda daha başarılı işler yapmayı çok istiyorum ve buna gerçekten inanıyorum.”
Hiçbir Başarı Kolay Elde Edilmez
“Açıkçası çok fazla. Benimle birlikte ailemin de fedakarlıkları oldu. Biz aslında Osmaniyeliyiz. Bir dönem oraya geri dönemeye karar vermiştik. Ve, Çağatay Hoca hiçbir şekilde bırakmadı beni. ‘Burada kalmalısın’ dedi. ‘Ben seni her yönden destekleyeceğim’ dedi. O dönem çok ufaktım. Badminton’da da ikinci senemdi. Ve, annem ile babam bana inanarak ve güvenerek burada kaldı. O zaman dedim ki ben kendimi göstermeliyim. Eğer, insanlar benim için fedakarlık yapıyorlarsa bende bunun için ekstra çalışıp, çaba sarf etmeliyim. Bazen arkadaşlarım 2 antrenman yapıyorlarsa, ben üçüncü antrenmanı en son yaparım veya sabah erkenden kalkıp herkesten önce antrenmana giderim. Hiçbir başarı kolay elde edilmiyor. Yaptığımızdan daha fazlasını yapmak zorundayız. Bunun beslenmesi, dinlenmesi yani herşeyiyle inanılmaz bir özveri gerekiyor. Ailemle birlikte yaşıyorum sırf salonuma daha yakın diye. Günüm her saati plan ve program ile geçiyor. Arkadaşlarım buluşmak istediklerinde dahi ‘bugün dinlenmem lazım. Çünkü yarın kros antrenmanım var’ diyorum. Çünkü, biliyorum ki eğer dinlenmezsem bir gün sonra o koşuyu çok zor çıkartacağım. Kendimize yatırım yapmak zorundayız. Eğer yatırım yapmazsam, devamının gelmeyeceğini de gördüm. Bu şekilde çok çalışarak artı kazanacağımı da gördüm.”
‘Neslihan Yiğit madalya kazandı. Sadece, katılmakla kalmadı ülkemize madalya da getirdi.’ denmesini çok istiyorum.
Çağatay Hoca Eşittir Aile
Verdiğim Sözü Tutmak Çok Güzel Bir Duygu
“Benim için çok duygusal bir konu. Bursa’dayız ve bir ev almak istiyorduk. Sonuçta oturup konuşuyoruz bu konuları. Babam da işçi bir insan. O dönem Akdeniz Oyunları, Türkiye’de olduğu için ödül beş ya da on katıydı. Seribaşı tüm rakiplerimle aynı gruptayım. Oyunlara çok iyi hazırlanmıştım. Anneme dedim ki: ‘Grubum çok zor ama kazanırsam sana bir ev alacağım’. Birinci, ikinci, üçüncü maç derken ben tüm rakiplerimi set vermeden yeniyorum. Sonunda finale kaldım ama hiçbir şekilde bu konuyu annem ile konuşmuyorum. Finalde de rakibimi yenerek Akdeniz Oyunları’nı kazandım. Maç bitti tek aklıma gelen anneme verdiğim sözdü. Maçtan sonra röportaj yapmak istiyorlar ama konuşacak gibi değilim. Hemen annemi aradım: ‘Anne! başardım sonunda bir ev alabiliriz’. Elbette madalya kazanmak çok güzel ama verdiğim sözü tutmak çok daha güzel bir duygu. Arkadaşım da diyor ki: ‘Neslihan sen ağlıyorsun, sen ağlarken bende ağlıyorum’. Benim için unutulmaz bir anıydı. Benim en değer verdiğim madalyam diyebilirim.
Unutulmaz Londra
“İki olimpiyata katıldım. Ancak, benim için unutulmaz olan Londra’ydı. Çünkü, inanılmaz bir atmosfer ve seyirci vardı. Coşkusu çok daha farklıydı. Bütün sporcuları çok merak ediyordum. Biri sağımdan geçiyor bir diğeri solumdan. Küçük bir çocuk gibi olduğum yerde hoplayıp zıplıyordum sürekli onu gördüm bunu gördüm diye. Orada bulunmak ve o atmosferi yaşamak her sporcunun hayali. Herkes bunun için çalışıyor. Tokyo ise benim için biraz hayal kırıklığıydı. Orada bulunmaktan ve açılıştan çok büyük keyif aldım. Fakat, seyirci yoktu. Herşey bir robot tarafından yürütülüyormuş gibiydi. Çünkü, etrafta çok fazla insan yoktu. Hatta, açılışa katılan sporcular dahi çok fazla değildi. O yüzden Tokyo açılışı biraz daha buruk geçti. Daha güzel olabilir miydi evet olabilirdi.”
Pandemiden Kalanlar
“En önemli neden Pandemiydi. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Ama, daha iyi olabilirdi. Kendi branşım için konuşuyorum; Londra’da maç yaptığımız tesis inanılmaz büyük bir tesisti. Tokyo’da yaptığımız tesis şu an her yerde görebileceğimiz bir tesisti. Gidip antrenman yapar gibi maç yapabiliyorsunuz. Güzeldi. Herhangi bir sıkıntı olmadı. Ama, olimpiyatların coşkusunu Londra’da çok daha fazla yaşadım. Bunu her yerde hissettim. Sokaklardan geçerken, mahalle aralarında dolaşırken ve arabalar. Her ortamda bunu çok daha fazla hissettiriyorlardı.”
Hedef: Paris 2024
Bütün Branşların Birleşimi: Badminton
“Bütün branşların bir birleşimi gibi badminton. İnanılmaz dayanıklılık, çeviklik ve çabukluk isteyen bir branş. Aslında her şeyi kendi içinde barındıran bir disiplin diyebiliriz. Eğer, bir maçta dayanıklılık gösteremezsek, tekniğimiz ne kadar iyi olursa olsun maalesef iyi bir sonuç gelmiyor. 1.5 saate kadar maçlar oynadığımız oluyor. Molalarımız set aralarında. Set araları 11 sayıda oluyor. Oyuncu değiştiremediğimiz için inanılmaz dayanıklı olmamız gerek. İnanılmaz bir reaksiyon göstermemiz lazım. Çevik ve güçlü olmamız lazım. Hal böyle olunca antrenmanlar çok zorlayıcı olabiliyor. Genellikle koşu antrenmanlarında çok acı çekiyorum. Çağatay Hoca bir yapabiliyorsak 2 ve 3 de yapabileceğimizi bildiği için hep daha fazlasına zorluyor. Ağlayacak noktaya geldiğim zamanlar dahi oldu. Çağatay hoca hep yapabilirsin diye telkinlerde bulundu böyle zamanlarda. Arkadaşlarımla birlikte olmaktan çok büyük keyif alıyorum. Benden yaşça küçük olanlar dahi: ‘hadi abla yapabilirsin’ diye motive ediyorlar. Birlik içerisinde ve kendimizi motive ettiğimiz zaman bütün antrenmanlar çok keyifli geçiyor. Her birinden ayrı ayrı verim alıyoruz.”
Öğretmen Neslihan
“Aslında öğretmenlik yapmak istediğim bir meslek miydi? Başlarda hayır. Sadece annem ve babamın elinde bir mesleğin olsun dedikleri için okuduğum bir meslekti. İlkokulda badmintona ısınacağımı hiç düşünemiyordum açıkçası. Öğrencilerime kendimi tanıttıktan sonra ve maçları izlediklerinde: ‘Öğretmenim bize de öğret. Bizde turnuvalara katılmak istiyoruz’ diyorlar. Gerçekten onların bana bakışı, onların benden istediklerini görmem bir şeyler yapmam için beni motive ediyor. Maalesef, sporculuk kısmı şu an çok daha ağır. Aktif olarak öğretmenlik hayatımı sürdüremiyorum. Ama, derslerde onlara bir şeyler katabilmek ve öğretebilmek için çok çaba sarf ediyorum.”
Emek Vermeden Hiçbir Şey Olmuyor
“Küçüklere ve altyapıdaki arkadaşlara hep şunu anlatırım. Önce ne yapmak istediklerini ve ne olmak istediklerine karar vermeliler. Badminton ya da başka bir branş olur. Sadece, hangi branşta ilerleyeceklerini belirleyip o doğrultuda çalışmalarını yapmalılar. Emek vermeden ne yazık ki hiçbir şey olmuyor. Evet, önümüze bir sürü engel çıkacak. Fakat burada en önemlisi bizim tutarlılığımız, azmimiz ve gücümüz. Disiplin içinde devam edersek bir gün elbette istediğimiz noktaya ulaşacağızdır. Her zaman isteyin ve çalışın. Karşılığını elbet alacaksınız.”