FutbolMarcelo Bielsa: Çılgın Adam

Emre Sekerci2 sene önce13 dakika

”Bir şeyleri değiştirmek isteyen önce kendisinden başlamalıdır.” – Sokrates

Bir ülke düşünün futbolla yatıp futbolla kalkan. Toplumun adeta ruhunu futbola teslim ettiği bir ülke. Hemen herkesin rol model
olarak oyuncularla kendini özdeşleştirdiği bir yer. Bu ülkelerden biri olan Arjantin’de iş teknik direktörlüğe gelince, oyunun merkezini kendine dert edinmiş biri olmak ve taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanmak oldukça zordur. Taktik ve sistemin nasıl uygulanacağı konusunda çığır açmak ise onun en önemli özelliklerinden biri. Bu sayede işin teknik kısmı ve yönetimi ile ilgilenen insanlar hep onun yolunu takip etti. Bahsettiğimiz isim Marcelo Bielsa. Kendisi teknik direktörlüğün en az futbolcular kadar popüler olmasını sağladı. Onun serüveni kendine has özellikleriyle çılgınlık, otorite ve sürekli çalışmanın bir karışımıyla yoluna devam ediyor.

Deha Olacak Çılgın

1975 ve 1980 yılları arasında sırasıyla Newell’s Old Boys, İnstituto ve Argentino de Rosaraio’da top koşturan Marcelo Bielsa, bu takımlarda defans pozisyonunda görev yaptı. Mevkisi topun oyuna girdiği yer olması nedeniyle orta saha ve hücum hattını okuması onun işini kolaylaştırıyordu. 25 yaşındayken futbolu bırakması onun için bir son değil aslında bambaşka bir kariyerin başlangıcı demekti. Bielsa, oyunculuktan ziyade takım yönetme işine daha çok odaklanmak istiyordu. Bu isteğini Newell’s Old Boys’un genç takımının başına geçerek gerçekleştirdi. Tam 10 yıl boyunca hem Old Boys’un genç takımını hem de kendini geliştirme fırsatı buldu. Ve, böylece kendisinden etkilenecek birçok futbol figürünün de sahneye çıkma sürecini başlattı.

Delilikle Dahilik Arasında

Sokrates’in, ”Bir şeyleri değiştirmek isteyen önce kendisinden başlamalıdır” sözünün hakkını verircesine futbolda savunma yerine hücum oyununu benimsedi. Bu tarz bir oyun anlayışını uygulamaya koyarken çalıştırdığı takımların körü körüne atak futbolu oynamasını uygun bulmuyordu Marcelo Bielsa. Günümüzde tartışılan meşhur 3’lü taktik anlayışının zirveye çıkmasında, göze hoş gelen futbolun daha çok tercih edilmesine sebep Bielsa diyebiliriz. Futbolda zaten 3’lü taktiklerin oynatıldığı bilinen bir durum. Klasik 3-5-2 veya 3-4-3 yerine bu dizilişleri geliştirerek kendi imzası olan 3-3-3-1 taktiğini yarattı. Bu sayede oyuncu grubu maçlarda toplu defans yaparken, hücümda da 1-2 ofansif oyuncu yerine orta sahayı da işin içine katarak 6-7 oyuncu ile atak yapabiliyordu. Bu taktiğin getirdiği seyir zevki ve sahada hiç düşemeyen bir temponun oluşması ona Çılgın Adam lakabını getirdi.

Mad Max

”İnsanın kendisi bağlı olduğu düşüncelere sonuna kadar inanmıyorsa, oyuncuları da bu düşüncelere inandırmak çok zordur.” Verdiği bir röportajda bu ifadeleri kullanan Marcelo Bielsa bütün bu taktiğin ve dizilimin oyunculardan geçtiğini biliyordu. Buradan haraketle herhangi bir takımın başına geçen hocaların kendi felsefelerini takıma kabul ettirme düşüncesini doğru bulmuyordu. Oyuncuları ikna etmek en önemli iki noktadan biriydi. İkincisi ise çalışmak. Çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmak… Hiç bıkmadan usanmadan aynı antremanları defalarca yaptırmak ve herşeyin üzerinden defalarca geçmek. Bu açıdan Bielsa’yı Mad Max filmlerinin yönetmeni olan George Miller’a benzetebiliriz. Setlerde dublör kullanımına kolay kolay izin vermeyen ve aktörleri tozun toprağın içine sokan, her sahneyi gerektiğinde tekrar tekrar çeken yönetmen gibi Bielsa’nın da oyuncularına bu konuda hiç acımıyordu.

Bu zorlu süreçlerin amacı oyuncularını dolayısıyla takımını en üst seviyeye çıkartabilmekti. Antremanların ve taktik çalışmalarının ağır olduğunun farkında olduğu için oyuncularıyla bire bir ilgilenmeyi hiç bir zaman ihmal etmiyordu. Sağlamlık ve dayanıklılık gerektiren antremanlar dışında saatlerce videolardan rakiplerin oyununun gözlemlemesi, diğer teknik direktörlere de örnek oldu. Günümüzde bu teknik ülke farketmeksizin her takıma yayıldı. Bielsa’ya göre bir karşılaşmaya hazırlanmak sadece antreman yaparak olmuyordu. Oyuncuların da gözlemleri kendisi için çok önemli.

Kariyeri büyüdükçe Bielsa’nın teknik direktörlük tarzı bu şekilde ilerledi. Onun yönetiminde topu rakip takıma bırakmak yerine, topu dolaştırmak ve her zaman hücumu düşünmek çalıştırdığı takımların gelişimininin hep üst düzeye çıkmasını sağladı. Çalışmalarındaki titizlik ve en ince detayları bile analiz etmek zorlu bir süreç olsada gelişime büyük katkı sağlıyordu. Ayrıca, altyapıdan yetişen oyuncuları fiziksel ve mental olarak sınırlarına kadar zorlayarak hemen hepsinin birer yıldıza dönüşmesine yardımcı oluyordu.

Tango Devam Edecek

Futbolu icat eden ve dünyaya yayılmasını sağlayan elbette Marcelo Bielsa değildi. Futbol her zaman oradaydı ve insanların tutkunu olduğu bir spor dalı olarak her zaman varlığını sürdürüyordu. Fakat, Bielsa’nın sahaya ve geri kalan herşeye olan farklı yaklaşımı insanları günün sonunda mutlak başarının geleceği konusunda ikna ediyordu. Kariyerine genç takımda başlaması onun taktik dehasının gelişmesine ve bu sayede çalıştırdığı takımların en üst seviyede mücadele etmesine imkan sağlamıştı. Sırasıyla Newell’s Old Boy, Meksika Milli Takımı, Atlas,Velez Sarsfield, Espanyol, Arjantin ile Şili Milli Takımları, Athletic Bilbao, Marsilya, Lazio, Lille ve son olarak Leeds United takımlarında görev yapan Marcelo Bielsa bu takımların hepsine oynattığı göze hoş gelen oyun sayesinde taraftarların her zaman takdir ettiği bir isim oldu. Kendisinin diğer futbol adamlarına ilham kaynağı olduğunu yazının başında belirtmiştim. Mauricio Pochettino ve Diego Simeone bunlardan sadece bir kaçı. Günümüzde dünyanın en iyi hocalarından biri olarak gösterilen Pep Guardiola ise Marcelo Bielsa için: ”O gelmiş geçmiş en iyi hoca” diye söz ediyordu.

Sıradışı kişiliği, zorlayıcı antreman metotları ve günlerce süren analizleri oyuncuları ile teknik ekibi zorlasada bunların sonucu başarı olarak dönüyordu. Günümüzde futbolun değiştiğini daha hızlı ve topun oyunda daha çok kaldığını görüyorsak bunda Bielsa’nın katkısı yadsınamaz. En son Leeds United’ı çalıştıran Arjantinlinin bir sonraki durağını futbolseverler olarak hepimiz merak ediyoruz. Bu yazı özelinde Marcelo Bielsa’ya, kendisine ait olan 2002 Dünya Kupası Elemeleri’nde Arjantin’in, Kolombiya’yı 3-1 mağlup ettiği maç öncesinde oyuncularına söylediği şu sözlerle veda edelim:

”İki tip savaşçı vardır. Kavgada acı ve kan gördükten sonra korkan ve evlerine kaçanlar. Diğerleri ise acıyı ve kanı gördükten sonra devam edip işini yapanlar. Evet gençler sizlerin işinizi yapacağınızı söylüyorum. Çünkü buralar kan kokuyor.”Marcelo Bielsa

 

 

Emre Sekerci

VSPOR DERGİSİ

Tutkunu olduğumuz bu sevdaya delicesine ilerlediğimiz bu yolda sporun kitleleri tek bir noktada birleştirdiğine inanlardanız: Zafer (Victory). Sporda başarılı olmanın bir branşta kazanılan zaferin ne demek olduğunu en iyi anlayanlar belki de spor aşkına sahip olan insanlardır. Lebron James’in, Jordan’ın, Boliç’in, Sergen Yalçın’ın ve Kobe Bryant’ın kazandığı bir karşılaşma sonunda gösterdikleri reaksiyon insanlığın zafer kazanmaya ne kadar tutkulu olduğunu göstermektedir.

Abone Ol

Victory Dergi içerikleriyle ilgili e-posta bületinimize kaydolun!

victorydergi.com 2021 © Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Uygulama: Aksel Gültekin