Site icon Victory Dergi

Hans Zimmer: Duvarları Yıkmak

“Duvarlar inşa etmiyoruz, Duvarları yıkıyoruz.” – Hans Zimmer

Hayat yolculuğumuzda bizi etkileyen olgular bir süre sonra bizim karakterimiz olurlar. İzlediğimiz filmler, tuttuğumuz takım, dinlediğimiz müzikler veya hayranı olduğumuz kişiler hayatımız ve kişiliğimizle ilgili ipuçları verir. Bir filmi izlediğimizde eğer müzikle ilgiliysek o filmin müziğini kimin yaptığına bakar ve araştırırsınız. Yoksa çokta merak uyandırmaz. Ancak, bazı isimler vardır ki; yaptığı besteyi duyduğunuz anda merak ettiğiniz ve o ismi gördüğünüzde hiç şaşırmadığınız. Hans Zimmer, bu isimlerden akla gelen ilk isimlerde. Bestesini yaptığı film müzikleriyle birçok ödülü almasının yanında, bir şekilde de filmle o müziği kelimenin tam anlamıyla hafızaya kazımayı başaran bir isim.

Yıllar önce bir röportajında verdiği “duvarlar inşa etmiyoruz, duvarları yıkıyoruz” demecinde de bahsettiği gibi Zimmer’ın yaptığı da tam olarak bu. Bilenleriniz vardır elbet film müzikleri bir filmin çekimleri tamamlandıktan sonra hazırlanmaz. Hatta, çoğu zaman sahnelerin tamamı daha tam olarak çekilmemiş olur. Müzisyenler, yönetmenin kafasındaki sahneyi anlamaya çalışıp ona göre sahneyle bütünleşecek bir beste ortaya koyarlar. Bu da duvarları gerçekten yıkmak demektir.

Spirit

1957 yılında Almanya’da dünyaya gelen Zimmer bu zamana kadar 150’den fazla farklı projenin bestelerini yaptı. 11 kere Akademi Ödülleri olan Oscar’a aday gösterildi ve 2 kez bu ödülü kazanmayı başardı. Oscar’ın yanında birçok uluslararası festivalde de yaptığı müzikler tam 274 kez aday gösterilirken bu adaylıkların 149’unda ödülü alan isim oldu. Çocukken müziğin içinde olmayı sevmiş olmasına rağmen Hans Zimmer klasik olarak düzenlenen müzik yapısını bir türlü benimseyememişti. Ve, film müzikleri ona daha özgür bir alan sunmuştu. Otoriteyle belli ki bazı problemleri var. Onun için politika ve müzikler birbirinden ayrılamaz. Zaten müziğini yaptığı işlere bir bakarsak ne demek istediğimi anlayabiliriz.

13 yaşında izlemeyi sevdiği bilim kurgu filmlerinde neden hep aynı benzer yapının kullanıldığını düşünür ve bunların artık değişmesi gerektiğine inanırmış. Belki de onu diğerlerinden ayıran da çocukken bu düşüncesi oldu. Yaptığı müziklerin ne kadar çeşitli olduğu ve izlediğimiz her filmde bize bambaşka şeyler anlatması bunun bir kanıtı. Aslan Kral’da Simba karakteriyle beraber bir mücadele içerisinde olmayı hissederken, Başlangıç’da (Inception) ise sürekli bir tedirginlik hali içerisindesinizdir. 

Circle of Life

Kariyer yolculuğunda 40’ıncı sanat yılına yaklaşan müzisyenin içinde olduğu projelerle sayısız ödül kazandığını ve ciddi başarılar elde ettiğini düşünürsek mutlaka yaptığı işlerden akılda kalanları hatırlamak gerekir. İlk Oscar adaylığı Yağmur Adam filmiyle geldi ki üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen hâlâ unutulmayan bestelerdendir. Oscar almasını sağlayan ilk film olan 1994 yapımı Aslan Kral, Afrika savanasında geçen ve aslan Simba’nın doğumundan sonra başlayan hikayesini anlatan bir animasyon filmiydi. Bu film  için hazırlanan “Circle of Life” (Hayat Çarkı) parçasının sözlerini Elton John yazarken bestesini Hans Zimmer yapmıştı. Filmi izlerken sadece Simba’yla bir bağ kurmuyor aynı zamanda hayatla olan bağımıza da farklı bir kapı açıyorduk. Film, 2019 yılında tekrar beyaz perdeye bu sefer “live-action” olarak uyarlandı ve yine müziklerini Hans Zimmer yaptı.

Mutlaka, herkesin bir favori Hans Zimmer bestesi vardır. Çünkü, Gladyatör’den Karayip Korsanları’na, Sherlock Holmes’dan Inception’a hatta Son Samuray’dan Prestij’e kadar pek çok filmin altında onun imzası var. Tabii, Christopher Nolan’ın yönettiği Batman serisini de burada unutmamak lazım. Ayrıca, altı kitaplık bir seriden uyarlanan ve kitapla aynı isime sahip olan 2021 yapımı Dune filmi için yaptığı beste ile Oscar ödülünün ikinci kez sahibi oldu. Günümüzde, kendisine gençlerin artık eskisi gibi uzun süre bir şeye odaklanamadıkları söylendiğinde ise Alman müzisyen her zaman iyi bir hikâyenin ilgi göreceğini ve kişileri oldukları yerden başka bir yere doğru yolculuğa çıkartacağını söylemiştir. 2022’de Oscar’ı alması bunun bir ispatıydı. İyi projeler her zaman ilgi görür.

Rush: Kaybederken Kazanma Sanatı

150’den fazla filmin bestesini yapan Hans Zimmer’ın yolu spor müzikleriyle de kesişti. 1996 yapımı olan “Fanatik” türü psikolojik gerilim ve beyzbol içerikli bir filmdi. Tony Scott’ın yönettiği ve başrollerinde Robert De Niro ile Wesley Snipes’in oynadığı filmin müzikleri yine Zimmer’a ait. Alman müzisyenin adını spor filmleriyle anmamızı sağlayan asıl film ise 2013 yapımı olan Zafere Hücum oldu. Film, 70’lere damga vuran efsane Formula 1 pilotları Niki Lauda ve James Hunt’un bitmek bilmeyen rekabetini anlatıyordu.

Rekabet, gerilim, hırs, zafer ve mağlubiyet her spor dalında karşımıza çıkan faktörler. Ama, işin içine diğer sporlara oranla o dönem Formula 1’deki kadar fazla olan ölüm riski de girince durum biraz farklılaşıyor. Filmi izlerken bunu adeta hissediyorsunuz. Zafere Hücum, hem Formula 1’i hem de Lauda ve Hunt’ı çok dengeli bir şekilde anlatmayı başarmış. Filmde yaşanan olaylardan dolayı birçok duyguyu yaşıyorken Hans Zimmer’ın besteleri bizlerin karakterlerle doğrudan empati kurmamızı sağlıyordu.

Niki Lauda’nın, 1976’da yaşadığı Nürburgring kazası çok korkutucu ve dramatik bir kazaydı. Islak zeminin etkisiyle aracının konrolünü kaybediyor ve bariyerlere çarptıktan sonra benzin deposu alev alıyordu. Aracı yanmaya başlayan ve alevler içerisinde kalan Lauda aracında sıkıştığı için bedeni ciddi zarar görüyordu. Filmde de bu sahneye eşlik eden “Lost But Won” parçasında o çaresizlik halini hissediyorsunuz. Hans Zimmer’ın yaptığı bu parçanın melodisi birçok sahnede arkadan duyuluyor ve oldukça fazla duyguyu barındırıyor. Formula 1 kaybederken de kazanmayı ve hırsı en fazla gördüğümüz spor branşlarından biri olduğu için bu durumu belki de en iyi anlatan ve duyguların izleyiciye geçmesini sağlayan bir parçadır “Lost But Won”.

Time

Hans Zimmer müziğe ilk başladığında piyano çalıyormuş. Ama, bir türlü sevmemiş ve müzikle ilgili hep başka noktalara yönelmiş. Yetenekli olduğu ve kafasının müzik konusunda farklı çalıştığı zaten yaptığı işlerde çok net anlaşılıyor. Her seferinde yaptığı müziklerle hem sahneyi izlerken hem de sonrasında bizi farklı yolculuklara çıkarmayı başaran Hans Zimmer kendi içinde de bir müzik yolculuğuna çıkmış. Bugün bir şekilde Hans Zimmer’ın ismini biliyor olabilirdik ama onun o klasik tarzı sevmemesi ve kendini özgür kılacak yeri araması sayesinde birçok eserin altında imzasını görebiliyoruz.

Hayat bir yolculuk ve neyi nasıl yapacağını bulmanın sanatıysa Hans Zimmer kendi hayatında bunu bulmayı başaranlardan. İyi ki de bulmuş yoksa severek izlediğimiz birçok film onun müzikleri olmadan eksik kalabilirdi. Aklınıza ilk gelen Zimmer bestesini açın ve bir yolculuğa çıkın.

Exit mobile version