Federica Pellegrini, Tokyo’da depar taşının başına geldiğinde aklından geçenleri bilmek hiç kolay değildi. Ama o anı tasvir etmemiz mümkündü. Pandemi nedeniyle seyirci alınmayan salonda bu tarihi ana boş koltuklar tanıklık ederken kameraların, hemen her ülke spikerlerinin ve dünyanın dört bir yanında televizyon karşısındaki izleyicilerin gözü onun üzerindeydi. Hakemlerden yayıncılara, izleyicilerden rakiplere kadar olimpiyat oyunlarının her unsuru sanki kraliçenin son geçit töreni için onu selamlıyordu. Az sonra birinci kulvardan yarışa başladığında bir başka tarihi rekorun daha altına imzasını atmış olacaktı. Nihayet havuza atladığında üst üste 5. Olimpiyat finaline çıkan Pellegrini, Michael Phelps’ten sonra ikinci ve kadınlarda ise bunu başaran ilk yüzücü olarak bir kez daha adını tarihe yazdırmış oldu.
Havuzdan çıktığında Federica Pellegrini ismi alışılanın aksine sıralamanın en başında değil sonlarında yer alıyordu. Bu sıralama, en az yarış biter bitmez maskelerini takan sporcuların görüntüsü kadar alışılmışın dışında bir görüntü olarak karşımıza çıkmıştı. Yarışın sonunda televizyon ekranlarında izlediğimiz görüntüler başlangıçtan farklı değildi. Olimpiyatların yayıncı kuruluşu sonuçtan bağımsız madalya kazanan tüm sporculara hakkını verdikten hemen sonra kamerasını kraliçeye çevirmiş ve mikrofonlar hemen Federica’nın önünde bitivermişti…
2004 Atina Olimpiyat Oyunları’nda kimsenin tanımadığı henüz 16 yaşında olan bir sporcuyken kazandığı gümüş madalya, büyük bir başarının ötesinde arkasından gelecek olanların bir ön gösterimiydi. 2008 Pekin Olimpiyatları’nda hala kırılamayan dünya rekorunun sahibi unvanıyla kazandığı altın madalya ile artık zirvedeydi. Rekor ise yine kendisine ait olan aynı olimpiyatların elemesinde yaptığı dereceydi.
Beşinci kez Tokyo’da yarıştığı olimpiyat finalleri, 16 yaşında bir genç olarak başladığı olimpik kariyerini noktalamak için en doğru yerdi. Federica Pellegrini mikrofonların önünde olimpik kariyerinin son röportajını verirken gözlerinden dökülen gözyaşları da gururlu bir mutluluk tablosu çiziyordu.
Biz de bu görkemli kariyeri 200 metrenin kraliçesi Federica Pellegrini’nin kendi ağzından dinledik.
2004 Atina’da, daha 16 yaşındayken kariyerinin ilk olimpiyat madalyasını kazandın. O günlere dönecek olursan podyuma çıktığında neler hissettin?
“Çok tatlı bir anıydı benim için. Henüz 16 yaşındaydım. Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez yer alıyordum ve hayatımda ilk kez dünya çapında bir platformda yer almanın heyecanını yaşıyordum. Final öncesi elbette yarışın favorisi değildim ama final için havuza gelirken yapabileceğime olan inancım tamdı. Ve, inancı olan birinin kaybetmesi oldukça zordur. Ama saniyenin %19’da biri beni altın madalyadan kopardı. Yarışı kazanan Camelia Potec ise son kulvarda yüzüyordu. Ama, yarışta onu göremiyordum bile. Bu da benim o zamanlar daha ne kadar deneyimsiz olduğumu gösteriyordu. Altın madalyaya ulaşamamış olsam da kazandığım gümüş madalya benim için hala inanılmaz bir sonuçtu. Bana hayal edebileceğimden çok daha fazlasını veren bir kariyerin ilk adımıydı.”
Pekin Olimpiyat Oyunları’nda favori gösterildiğin 400 metre serbest finalini beşinci olarak tamamladın. Aynı gün, 200 metre serbest finali yüzdün ve 1.54.82’lik derece ile dünya rekoru kırdın. Ve, altın madalyanın sahibi oldun. Yarış sonrası yaşadığın mutluluk hala hafızalarımızda. Hemen ardından ikinci bitiren Isakovic’e sarılarak ağlamaya başladın. Beşinci bitirdiğin bir yarışın hemen ardından girdiğin bir başka finalde dünya rekoru ve altın madalya. Bu dönüm noktasında sen kendini nasıl motive ettin?
“Hissettiğim her duyguyu açıklamanın ne kadar zor olduğunu itiraf etmeliyim. 400 metre finalinde yaşadığım beşincilik bende tarif edemediğim duygulara sebep olmuştu. Belki de iki yarış arasındaki zamanın kısa olmasından dolayı 400 metre finalinin üzerine düşünmememe sebep oldu. Ve, bana her zaman yardımcı olan kararlılığım, zorluklar karşısında verdiğim reaksiyon 200 metre finalini kazanmama yardımcı oldu.”
Kazanabileceğin her madalyayı kazandıktan sonra seni Tokyo 2020’ye motive eden ne oldu?
“Aslında, Tokyo 2020 için ekstra bir motivasyona ihtiyacım olmadı. Covid-19 döneminde yaşanan onca şeyden sonra kendimi ülkem adına yarışmaya hazır hissettim. Tokyo 2020 en çok keyif aldığım ve kendimle barışık hissettiğim olimpiyatlardı. Belki de 17 yıl önce Atina’da başlayan sürecin artık sona erdiğini bildiğimden böyle hissediyordum. Ve, böyle bir kariyerin sonunda havuzda döktüğüm gözyaşları tamamen sevinç gözyaşlarıydı.”
Tokyo 2020’den sonra olimpiyat kariyerini noktaladın. Bu kararı alırken neler hissettin?
“İçerisinde rekabet olan bir sporu bırakıyor olsam da içten içe bir huzur hissediyordum. Çünkü, Her şeyin bir zamanı vardır. Artık hayatımda yeni bir sayfa açmanın ve bu sayfaları çevirmem için doğru zamanın geldiğini anlamıştım.”
200 metre dünya rekoru hala kırılamadı. Gelecekte bu rekoru kırabileceğini düşündüğün isimler var mı?
“Ne derler bilirsin: ‘Rekorlar kırılmak için vardır!’ Şu anda kırabileceğini düşündüğüm en garanti iki isim Ariarne Titmus ve Katie Ledecky. Ayrıca, kısa kulvarda daha yeni dünya rekoru kıran Hong Kong’dan Siobhan Haughey’de bu rekoru egale edebilir.”
Naomi Osaka ve Simone Biles mental problemleri nedeniyle Tokyo 2020’den çekildiler. 5 defa olimpiyat finali yüzmüş bir sporcu olarak bu konuyla ilgili neler söylemek istersin?
“Rekabetçi sporlar bu seviyelerde hem fiziksel hem de zihinsel olarak oldukça streslidir. Naomi Osaka ve Simone Biles vakaları sayesinde sporcuların mental sağlığının önemi çok daha iyi anlaşılmış oldu. Benim de kariyerim boyunca psikolojik açıdan yaşadığım zor anlarım oldu. Neyse ki her zaman toparlamayı başardım. Kişinin kendi sorunlarıyla yüzleşmesi ve bu sorunlarında onlara yardımcı olacak koçların ve asistanların olmasının çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle olimpiyat gibi organizasyonlarda duygular maksimum yoğunluğa ulaşabilir ve bunları kontrol etmek her zaman kolay olmaz.”
Sizle ilgili araştırma yaparken rol modelinizin Roger Federer olduğunu öğrendim. Roger ile ilgili ne söylemek istersin?
“Evet. Bundan 4 yıl önce verdiğim bir röportajda bahsetmiştim. Kendi tecrübelerime rağmen Federer’in bu yaşında hala daha rekabetçi kalabilen ruhu ile kendimi özdeşleştirdim. Şöyle ki onun genç oyunculara karşı hırsı, savaşma arzusu, deneyimi ve mükemmel bir maçın nasıl oynanacağı konusunda her ayrıntıyı inceliyor oluşu bana her zaman ilham veren özellikleri oldu.”
Her şeyin bir zamanı vardır. Artık hayatımda yeni bir sayfa açmanın ve bu sayfaları çevirmem için doğru zamanın geldiğini anlamıştım.
Tam 14 tane dövmeye sahipsin. Özellikle “Zümrüdüanka” harika gözüküyor. Bu dövmelerin senin için anlamları nedir?
“Evet, tüm dövmelerimin hayatımdaki anlar ile hayatımda bir noktada yer etmiş ve hayatım boyunca yanımda yer alan sevdiklerimle bağlantılı anlamları var. Bunlardan en önemlisi olan “Zümrüdüanka”yı yaptırdığımda 17 yaşımdaydım. Zor bir dönemden geçmiş ve kendimin yeniden doğuşuna şahitlik ediyordum. Aslında bizim inancımızda “Zümrüdüanka” bir kehaneti temsil eder. Ve, bu dövmede o kehanetin dövmesi. Çünkü, kariyerim boyunca herkes bittiğimi düşündüğünde ben birçok kez küllerimden tekrar doğdum.”
Artık yeni hayatına “merhaba” dedin. Yüzme sonrası kariyer planlaman nasıl ilerleyecek? Seni İtalya Milli Takım Antrenörü olarak mı izleyeceğiz yoksa?
“Şu an birçok farklı alanda çalışıyorum (Gülerek). Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) sporcu temsilcisiyim ve aynı zamanda bir ulusal kanalda çalışıyorum. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ndeki rolümü büyük bir sorumluluk duygusuyla üstleniyorum. Çünkü, spor dünyasının yıldızı olan sporcuların sesi olmak istiyorum. Ayrıca, spor dünyasında hala çok az yer alan ve bu alanda bariz adaletsizliklere son vermek için kendimi cinsiyet eşitliğine adamak istiyorum. 2022 yılında hala daha kadınlara yönelik ayrımcılığın devam ediyor olması kabul edilemez. Basit bir örnek vereyim; hala daha farklı branşlar için çalışanlar ve koçlar arasında kadınlar yeterince temsil edilemiyor. Bazı şeylerin artık değişmesi gerek.”
Son olarak sana İstanbul’u sorsam neler söylersin?
“2009 Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’nda İstanbul’daydım. Orası ile ilgili hatıralarım hala çok canlı ve güçlü. Akıl hocam ve koçum olan Alberto Castagnetti’nin ölümünde gerçek bir şok yaşadıktan sonra havuza yeni dönmüştüm. Böylesine önemli bir organizasyonda yarışmak, kazanmak, rekor kırmak inanılmaz bir histi. Bu turnuva bana Alberto’nun travmasını atlatmaya başladığıma dair önemli bir işaretti. İstanbul benim için verdiği kazanımlardan dolayı her zaman kalbimde ayrı bir yeri olan ve sportif başarının çok ötesinde bir zafer kazandığım şehir olarak kalbimde kalacak.”