1989 yapımı Batman filminde Joker, meşhur repliğinde Bruce Wayne’e “Hiç solgun ay ışığında şeytanla dans ettin mi?” diye sorar. Film boyunca bu repliği birkaç kez daha duyarız. Bu yazıya konu olan şeytan ise elbette bu hikayeyle ilgili değil. Ancak başlık son dönemlerde oldukça tehlikeli. Çünkü, zorlu bir görev olan Manchester United teknik direktörlüğünü oldukça iyi özetliyor. Kırmızı Şeytanlar’ın bir numaralı koltuğunda oturmak, Joker’in alaycı ve tehlikeli oyunlarına dahil olmaktan bile beter olabilir. Bu ateşten koltuğun yeni sahibi ise, Erik ten Hag olacak. Elbette onun olası geleceğine odaklanacağız fakat öncelikle United’ın yakın tarihine bir göz atarak başlamak iyi olacaktır.
Kumdan Kale
Manchester United 26 yıllık rüya gibi günlerin sonuna geldiğinde; bunun geri dönüşü olmayan bir düşüş olduğunun farkında değildi. İnsanlar umut dolu olmayı her zaman severler. Genel olarak negatiflikten ziyade, pozitifi görmeye meyilli varlıklarız. Bu yüzden 26 yıl önce kapıdan içeri giren bir İskoç’un yarattığı sihri sonsuza dek süreceğini düşündük. Halbuki 1986 yılında Alex Ferguson takımı devraldığında United şampiyonluktan uzak ve oyuncuları problemli bir takımdı. Aradan geçen zamanda Fergie’nin emek emek inşa ettiği kalenin, o veda eder etmez kumdan bir kale gibi yıkılacağını kimse tahmin edemedi. Herkes zirveye alışmış bu takımın, en kötü ihtimal ile bir iki sene içinde yeniden oralara tekrar yükseleceğini düşünüyordu. Ancak futbol bu konuda en acımasız spor olabilir.
Evin Reisi
Tabii ki bunun sebebi o gün farkedilmese de, Arsenal’ın Arsene Wenger sonrası yaşadığı bunalımın aynısıdır. Bir ev düşünün ve o evin bütün işlerini ailenin sadece bir ferdi tarafından üstlenildiğini varsayalım. Ev ahalisi, o ferde bir gün veda ettiğinde geri kalan herkes ne yapacağını bilemez hale gelir. Çünkü bugüne kadar hiç üstlenmedikleri rolleri üstlenmek zorunda kalırlar. Alex Ferguson’ın yaptığı da tam olarak buydu. Bazen bir başkan gibi kulübün geleceğine dair sorumluluk alıyor, bazen de altyapıyı oluşturmak için ekstra mesai harcıyordu. Bir yandan A takımı maçlara hazırlıyor bir yandan da transfer etmek istediği oyuncuları bizzat takip ediyordu. Bu görevlerin hepsinin normal şartlarda, farklı personellerin görevi olduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak Fergie’nin sihri biraz da bununla alakalıydı. O, evin tek gerçek reisiydi.
Sil Baştan
Manchester United tarihinde sahip olduğu 66 kupanın 38’ini yani yüzde 57’sini tek bir kişiye borçlu. 2013 sonrası ise her şeyi sil baştan başlayarak inşa etmek gerekiyordu. Ne var ki, bu süreçte yapılan hiçbir hamle işe yaramadı. David Moyes, Louis Van Gaal, Ole Gunnar Solskjaer ve Ralf Ragnick tercihlerinin hiçbiri beklenen etkiyi yaratmadı. Zaten yeri doldurulmaya çalışılan kişiyi düşününce kaçınılmaz sonuç buydu. Diğer taraftan Ferguson’un da ‘veliahtı’ olarak gösterdiği Jose Mourinho, diğerlerine nazaran umut ışığı vermeyi başarmıştı. Ancak, yanlış transfer tercihleri günün sonunda Portekizlinin de başını yaktı. Yine de Kırmızı Şeytanlar’ın can yakan koltuğunda gelen son kupanın, bundan 5 yıl önce ‘özel biri’ tarafından kazanılmış olması şaşırtıcı değil.
Hoş Geldin Profesör
Erik ten Hag, Ajax’taki 4.5 yılında 3’ü lig şampiyonluğu olmak üzere 6 kupa kazandı. 2019-20 sezonunun pandemi nedeniyle lig henüz bitmeden şampiyonsuz tayin edildiğini de ekleyelim. Takımı 143 lig maçının 112’sini kazandı. Şampiyonlar Ligi’nde finalin kapısına kadar geldi. Sadece bunlara baktığımızda bile Erik ten Hag için olumlu yorumlar yapabiliriz. Ancak daha kolay kabul edilen Hollanda Ligi’ne nazaran, kurtlar sofrası Premier Lig’e geldiğini de unutmayalım. O yüzden Profesör lakaplı teknik adamı, kazandıklarından ziyade oyunuyla incelemek daha doğru olacaktır. Ajax onunla birlikte genellikle 4-3-3 ağırlıklı bir dizilimde sahaya çıkıyordu. Bu dönemde takım, yüksek pres uyguladı ancak bunu tempodan ziyade topun olduğu bölgede sayısal üstünlük kurarak yaptı. Bu agresif tarzın, özellikle bu sezon ligde attıkları 98 golde payı büyüktü.
Alanı Kullan
Erik ten Hag’ın yarattığı Ajax’ın en çok öne çıkan özelliklerinden birisi de, takımın sahayı kullanma şekliydi. Saha içinde özellikle yarım boşlukları kullanmaya çalıştılar. Bunun yanında bir avantaj olarak, rakibin bu boşlukları kapatması halinde oyunu çok daha geniş alana yayma becerilerini kullandılar. Böylelikle tekrar yarım boşluk olarak nitelendirilen, orta alan ve kanatlar arasındaki bölümü kullanmayı deneyebiliyorlardı. Tabii ki bunun basit bir sihri vardı; koşmak… Ajax oyuncuları hücumlarında topun olduğu bölgede olmasalar bile sürekli boşluklara koşu atıyorlardı. Bunun sonucunda rakip savunmalara sürekli olarak bir tehdit oluşturabildiler. Ajax’ı izlediğinizde bir Guardiola takımı kopyası izlediğinizi görebiliyordunuz. Bunun en büyük sebeplerinden birisi, ten Hag’ın Bayern Münih B takımını çalıştırırken Guardiola’dan oldukça etkilenmesidir. Bu nedenle teknik adamın adı yakın zamana kadar City’de Pep Guardiola sonrası dönem için anılıyordu. Hatta Xavi’den önce Barcelona’ya önerildiğine dair rivayetler bile ortaya çıkmıştı.
Sıfırdan Başlamak Gerek
Erik Ten Hag, takımını belirli bir zaman sonunda mükemmelleştirmeyi başardı. Manchester United’da sıfırdan başlaması gerektiğini biliyor. Öyle ki, an itibariyle Şampiyonlar Ligi seviyesindeki Ajax’ı bırakıp tekrar o seviyeye çıkmak isteyen bir takıma geliyor. Hollandalı teknik adamın transferde çizebileceği yol haritasına değineceğiz. Ancak, an itibariyle devam etmek isteyeceği oyunculara odaklanmalıyız. United’da alan genişletme ve kanatları kullanma konusunda en güvenebileceği isimlerden birisi Jadon Sancho olacaktır. İngiliz genç yetenek aynı zamanda ten Hag’ın takımındaki tempoya ve boş alan koşularına uygun bir isim. Bek bölgesinde Diogo Dalot da Hollandalı teknik adamın aradığı özellikleri taşıyor. 23 yaşındaki bek, iyi bir uzun pasçı ve 3’lü savunmalarda kanat beki rolünü üstlenebilecek seviyede. Savunma merkezinde an itibariyle Varane-Lindelöf tandemi en uygun seçenek olabilir. Hollandalı teknik adam, Varane’nın da uzun pas becerilerini göz ardı etmeyecektir.
Hedef Oyuncu
Dünyada her teknik direktörün sahip olmak isteyeceği türden oyuncular vardır. Her ne olursa olsun, onlara takımda sahip olduğunuza sevinirsiniz. Bazen işler plana uymasa bile, sahne alıp günü kurtarabilirler. Bu özellikler geride bıraktığımız sezondaki Cristiano Ronaldo için geçerli değil. Çünkü Kırmızı Şeytanlar onun bile daha iyi gösteremeyeceği kadar kötü bir sezonu geride bırakıyor. Hollandalı ten Hag ise, Ronaldo’ya yöneltilen eleştirilere katılmadığını ve çalışmak için çok istekli olduğunu çoktan açıkladı. Kimisi için çok zorlu bir görev olsa da ten Hag, Ronaldo’yu bu takıma adapte edebileceğine inanıyor. Buradaki kilit konu ise, Portekizli oyuncuyu takımın hedef santraforuna dönüştürmek gibi görünüyor. Şimdiden bunu sinyallerini veren ten Hag, Ajax’daki Haller’e benzer kilit oyuncu rolünü Ronaldo’ya verecek gibi. Gelecek sezon, United’ın başarısı da büyük oranda bu görevin başarıyla tamamlanmasına bağlı olacak.
Veda Zamanı
Takıma geleceklerden önce gideceklerin olası listesine göz atabiliriz. Erik ten Hag’ın takımına uyum sağlaması zor isimlerden birisi kesinlikle Wan Bissaka olacaktır. Bek oyuncusu, topu hızlı çevirme, oyun kurulumunda yavaş olması ve rakip için presi kolaylaştıracak olması nedeniyle ten Hag’ın yedek planı olarak bile eksik kalıyor. Pogba’nın ayrılığının netleşmiş olması, onu da denklemden çıkarıyor. Transfer sezonunun içinde birçok sürpriz barındıracağına şüphe yok ama United’ın zaten buna çok ihtiyacı var. Uzun süredir devam eden hatalı transfer politikalarına son vermek için, ten Hag’ın hedef belirlediği isimler en önemli konu başlıkları olacaktır.
Takım Kimyası
Manchester United yönetiminin son yıllarda en çok gözünden kaçırdığı konu takım kimyası problemini çözememeleri oldu. Kimi zaman gereksiz transferler, kimi zaman gereken transferlerin yapılmaması buna sebep oldu. Uzunca bir süredir, savunması problemli United’a savunması problemli ama hücumu etkili Telles’in gelmesi buna bir örnek oldu. United, adeta kendi yarasını daha çok deşmek için ekstra çaba sarfetti. Bunun üstüne Fernandes gibi etkili, neredeyse her maç skora katkı yapan bir oyuncuyu transfer etti. Belki de mantıklı hamleler yapmaya başlamışlardır diye düşünebilirdik. Ancak savunması bu kadar problemli bir takım, Van de Beek gibi kaliteli bir oyuncuyu Fernandes’in olduğu bölgeye transfer etti. Eksikleri kapatmak bir kenara bir de van de Beek’in fırsat bulamaması ve Fernandes’le birlikte nasıl oyunda olacağının çözülememesi üzerine bu transfer boşa gitti. En azından vatandaşının değerinin farkında olan ten Hag, onu yeniden takıma kazandırmaya niyetli olacak.
Yeniden İnşa Etmek
Hollandalı teknik adamın en çok dikkat edeceği konulardan birisi, takım kimyasını yeniden yakalamak olacak. Bunun için gidenlerin yerine kendi oyununa uygun isimlere ihtiyacı var. Bunun için olası isimleri çoktan hazırladığına şüphe yok. Ancak United’ın Şampiyonlar Ligi’ne gidemiyor olması onları rakiplerine nazaran daha zor bir duruma sokuyor. Declan Rice, Cristopher Nkunku, Ruben Neves ve tabii ki Ajax’tan eski öğrencileri Antony ve Mazraoui gibi isimler bir çırpıda akla gelen olası hedefler… United ciddi bedeller gerektiren bu transferler için toplamda 290 milyon bütçeyle mevkilerindeki açığı kapatmaya çalışacak.
Yeni Başlangıçlar
Her ne durumda olursa olsun, bir kulüp yeni bir teknik direktöre “merhaba” dediğinde heyecan yükselir. Söz konusu Erik ten Hag olunca ve başına geldiği kulüp dünyanın en büyüklerinden birisi olunca bu heyecan gayet normal. Özellikle son yıllarda üst üste yanlış isimlere yönelen United bu kez bu hatadan geri döndü. Hollandalı, taraftarlarının yeniden heyecanlanabileceği, futbolseverlere yeniden güzel oyunun elçisi olabilecek bir Manchester United vadediyor. Elbette üst seviyede henüz Hollanda dışında tecrübesinin olmaması büyük bir soru işareti olarak bekliyor. Lakin, yazıyı tamamlarken ten Hag’ın neden United’a geldiğini ondan alıntılayarak tamamlamamız iyi olur: “Çünkü bu bir meydan okuma.” Hollandalı ne kadar zorlu bir görevi devraldığının ve Alex Ferguson’ın mirasına sahip çıkmanın ağırlığının farkında. Yine de onun için bunlar korku nesnesi değil. Şimdi solgun ay ışığında şeytanla dans etme zamanı…