Site icon Victory Dergi

Boca Juniors: Çizginin Dışındakiler

Kader filmindeki Bekir’in de dediği gibi; herkesin inandığı bir şey vardır hayatta. Bu inanılanlar çoğu zaman soyut gerçekliğe bazen ise somut bilince yansır. Taraftarlığın mayası da somut ve soyut kavramların birleşiminden oluşur. Bir aidiyete kendini bırakırsın ama baktığın zaman asıl bağlılığının neye olduğunu kestiremezsin. Sahadaki 11 midir bağlılığın esası yoksa soyut olarak ortaya konan birleştirici bir duygu mudur bunu var eden, bilinmez. Tek bilebildiğin şey; o yaşadığın duygu ve aidiyet seni sen yapan temellerden biridir. O, senin içindeki doldurulamayan boşlukları doldurabilen bir ikamedir.

Demir Yumruklar

Güney Amerika’da boşluğa düşen ve kendine o topraklarda yer arayan 5 İtalyan gencin hikâyesi belki de bu dayanılmaz boşluktan süregelmektedir. 1905’te River Plate’te kendine yer bulamayan bu liman işçisi gençlerin ellerinde oluşan bir takımdı Boca. Kurulduğu zaman kendilerine aralarında yer vermeyen River Plate’i şehrin kuzeyine göndermek için yapılan maçtan galip ayrılandı Boca. Arjantin’in renkli sokaklarındaki fakir halkın gururuydu Boca. Kısaca Arjantin’in alt kesiminin dış sesiydi Boca…

Biz Seni Çok Sevdik

Holiganizm ile taraftarlık arasında ince bir çizgi vardır ve bu çizgiyi hep holiganizm yönünde kaydıran ekiptendi sarı mavililer. Nasıl ki ülkelerde siyasi bölünmelere, dini ayrışmalara, savunulan hayat ideolojilerine göre ayrımlar olursa Arjantin’in temel ideolojileri iki takım üzerine odaklanmıştı. Bir kesim halkı temsil ederken diğer kesim milyonerleri temsil ediyordu. Boca Juniors – River Plate dünyanın en büyük derbilerinden biridir. Maç günü, bir iş adamı kırmızı-beyaz River formasını giyip ofisinde maçın başlamasını beklerken, genç bir işçi ise sırtındaki yükü indirdikten sonra sarı-lacivert Boca formasını temizler. Aynı atmosferde yaşayan farklı yaşamlardır. Bu yüzdendir ki sahada oynanan maçlar sadece 90 dakika ile sınırlı kalmıyor. Bunun en somut örneği ise 1994 yılında ortaya çıkan olaylardı. River Plate’in 2-0 galibiyeti ile biten derbiden sonra iki River Plate taraftarı öldürülmüş ve Nunez’de bir duvara “Şimdi skor eşitlendi, River Plate 2-2 Boca Juniors” yazılmıştı. Halkın futbol ile bağı işte bu kadar ileri boyuttaydı.

Tanrı’nın Eli

Her sürünün bir çobanı, her takımın da bir efsanesi vardır. Arjantin’in varoş sokaklarında doğan bir küçük ilah, ateşiyle Boca’yı harmanlamaya hazırdı. Yanmaya müsait olan taraftarın en ihtişamlı yanışıydı belki de onun varlığı. Halk, ona öyle bir bağlanmıştı ki; adeta verdikleri demeçlerle Papa tarafından aforoz edileceklerdi. Çünkü Boca taraftarı tek bir şeye inanıyordu: “Boca es mi religion, Maradona es mi dios, La bombenera es mi iglesia”*

Aile Olmak Kan Bağı Gerektirmez

Taraftar ile aile o kadar bütünleşmişti ki Boca kulübü; ‘’Ölümüne taraftarlar’’ adına üç bin kişilik mezarlık yaptırmış, bununla da kalmamış vefat eden taraftarların küllerini La Bombonera’nın koridorlarına serpiştirmiştir.

Hissedilen aidiyetler güzel duygulardır, bunu tanımadığın bir insanla omuz omuza paylaşmak daha da güzeldir. Çünkü insan kendini, tanımadığı insanların yanında daha rahat belli eder. Adını bilmediğin biriyle ortak gözyaşları dökmek, ortak tezahüratlar yapmak, ortak duyguları yaşamak bu yüzden bambaşkadır. Çünkü bilirsin ki o an tek gaye vardır. Herhangi bir çıkar gözetilmeksizin o kutsallığa tapılır, işte bu yüzden taraftarlık özeldir. Kızılsa da, hor görülse de tutunulacak bir şey kalmadığında tutkulardır insanı yaşatan. Hatta günümüzde ellerimizde kalan nadir tutkulardan biridir futbol.


* Boca dinim, Maradona tanrım, Bombonera ise mabedim

Exit mobile version