Vasatlığa toleransı yoktu, her zaman sadece en iyiyi arıyordu. Bunu yaparken kendine haslığından hiçbir zaman ödün vermiyordu. Her ne konuda olursa olsun, harekete geçmeden önce bol bol dinler, bol bol okur ve bol bol gözlemlerdi. Bu yüzden olsa gerek, harekete geçtiğinde durdurulamaz oluyordu. Dövüş sanatı öğreneceğinde bile en iyisi olan Bruce Lee’ye gidip öğrenmek istiyordu. Basitliğe tahammülü olmayan, en ince detayı bile kovalayan birisi için “en iyisi” olmak tabii ki kaçınılmazdı. Ancak, bütün bunlar kurdeleyle bağlanmış güzel bir hediye kutusunda kendisine verilmedi. Kareem Abdul-Jabbar, en iyi olma yolunda en büyük ve en acımasız engelleri aştı.
Hayata merhaba dediğinde Lew Alcindor olarak isimlendirilmişti. O dönemin ve hatta yakın dönemin bile çoğu siyahi basketbolcusuna göre çok daha farklı şartlarda büyüdü. Suçun ve fakirliğin yüksek olduğu bir ortamda büyümedi. Hatta babası polis memuruydu ve cazla ilgileniyordu. Orta sınıf bir ailenin tek çocuğu olarak maddi yönden bir zorluk yaşamadı. Ne var ki Kareem olmadan önceki hayatı sadece Beyaz Amerika’nın ondan beklediğinin soluk bir yansımasıydı. Afrikalı geçmişi ve kendi ruhunun aradığı yol olmadan var olmak, hiç var olmamış olmaktan bile beterdi.
İşin başında “en iyi” olmak gibi bir planı bile yoktu. Sakin, içine kapanık ve hiç de kavgacı olmayan bir yapısı vardı. Boyunun çok çabuk uzuyor olması nedeniyle basketbola yöneldi. Onun çok uzun boyu aynı zamanda kendisini diğerlerinden ayrıştırıyordu. Bu yüzden pek arkadaş canlısı olması da mümkün olmadı. Bu onu daha çok içine kapatacak ve okul ile basketbol dışında bir şeyle ilgilenmesine engel olan şey olacaktı. Yine de herkesin bir dosta ihtiyacı vardır; en iyilerin bile. Lew de ailesinde gördüğü alışkanlığın etkisiyle kendisine kitapları dost edindi. Hayatını sonsuza kadar değiştirecek olan en yakın dostu ise Malcolm X’in otobiyografi kitabı oldu. Ortada bireysel bir şey yoktu, ortada kurumsal bir ırkçılık vardı. Malcolm X kitabında hapse düşmeden çok önce bunu farkettiğini anlatıyordu. Daha başından itibaren, sonunun kötü olacağını bilen ama dava bildiği yoldan asla vazgeçmeyen bu adam onun gözlerinde bir ışık yaktı.
Lew, için yeni bir dünya gözlerinin önündeydi. Beyaz Amerika’nın perdesi inmişti. Babasının mensubu olduğu kurumun bile, bu soluk dünyayı koruyan bir kale olduğunu fark ettiğinde hiçbir şeye eskisi gibi bakamadı. UCLA dönemine geldiğinde, çoktan şöhreti yakalamıştı. Birçok basketbol otoritesi o zamandan “en iyisi” olacağına kesin gözle bakıyordu. Lakin şöhretle sorunu vardı. Şöhreti yakalamıştı ama öyle bir isteği yoktu. Aksine kaçmanın, kendi sakin dünyasının özüne dönmenin yollarını arıyordu. Hatta UCLA’ye gitmesinin sebebi bile iyi bir okul olmasıydı. Hala en iyi şekilde öğrenmek ve gelişmek istiyordu. Basketbolun getirdiği ün, çoğu kişi için bir şans olurdu ama onun için sevdiği işte katlanılması gereken bir dikendi. Rakiplerinden dağ gibi uzun olması nedeniyle işler parkede onun için kolay oluyordu. Buna rağmen NCAA smaç yasağı koymuş ve belki de onun kariyeri için tehdit olabilecek bir durum oluşturmuştu. En azından herkes böyle zannetti. Lew’in buna cevabı ise tarihin en durdurulamaz şutunu icat etmek oldu.
Bu noktada bir şey farketti. Ona hayran olan ve seven Beyaz Amerika, onu kendisi olduğu için sevmiyordu. Irkçılığın bir efsane olduğunu göstediği için seviyorlardı. “Kabul edilebilir” siyahlardan biriydi çünkü arı kovanına çomak sokmuyordu. Bunların değişmesi gerektiğini farketti. Kuralcı polis bir baba, kuralcı katolik okulları, kuralcı basketbol koçları çizgide kaldığı sürece ondan memnunlardı. O da Malcolm X gibi olmaya karar verdi. O çomak sokanların lideriydi. Malcolm X için Hristiyanlık, siyahları köleleştiren ve topluma yayılan ırkçılığı destekleyen beyaz kültürünün temeliydi. Lew, kendi yolunu çizerken bunu aklına kazıdı ve kendi isminden bile vazgeçecek kadar ileriye gitti. O artıkKareem Abdul-Jabbar’dı.
“Kurbağa Kermit’in meşhur bir repliği vardır: “Yeşil olmak kolay değil” der. Bir de Amerika’da siyahi ve Müslüman olmayı deneyin.” – Kareem Abdul-Jabbar
Oldukça zorlu ve dikenli bir yolu seçmesine rağmen, gerçek anlamda yükselişi de Kareem Abdul-Jabbar olduğunu açıklamasından sonra oldu. Kendi ruhundaki arayışı tamamladığında “en iyisi” olmaya giden yolu açmıştı. 1968’de ona olimpiyat yolunu açmalarına rağmen, kadroya katılma talebini geri çevirdi. Bu kararında adaletsizliğin tam gaz devam ediyor olması etkiliydi. Martin Luther King’in suikastle öldürülmüş olması etkiliydi.
NBA kariyerinin henüz başında, New York’a gitme şansını reddetti. Üstelik kendi şehri olmasına rağmen bunu yaptı. Bunun tek sebebi nasıl olsa Jersey’i tercih edecektir diye düşünen New Jersey Nets yönetimiydi. Ona ilk başta düşük bir teklif sundular ancak çok şaşıracakları bir şekilde Kareem Abdul-Jabbar, kendisine daha çok değer veren Milwaukee’yi seçti. Sonrasında tekliflerini 3 katına kadar çıkarsalar bile onun için para mesele değildi. Belki de onun zihninden bu tutumun tek sebebi “uyumlu” siyahlardan olmadığını göstermek zorunda olmasıydı. Baştan düzene karşıysanız, hiçbir şeyin sizi satın alamayacağını göstermeniz gerekir. Kareem’de bu düzene kafa tutmaya yemin etmişti.
Elbette onun parkedeki başarılarını anlatmak ve bunu yaparken taraftarları tarafından ne kadar büyük bir sevgiyle kucaklandığını göstermek bile; efsanenin ırkçılık karşısındaki mücadelesinin destansılığını gösterecektir. Tüm zamanların en çok sayısını atan oyuncu olmak, kimsenin tam anlamıyla kopyalayamadığı durdurulamaz bir atışa sahip olmak bile onu anlatmak için eksik kalıyor. 6 yüzük, 6 MVP ve 19 kez All-Star performansı da sadece ne kadar “en iyi” olmaya kendisini adadığının ufak göstergeleri olabilir. Onu asıl “en iyi” yapan ise Amerikalı kimliğini bile düşünmeden tehlikeye atabilmesi, asıl topraklarına her fırsatta yardım uzatmasaydı. Hatta gücünün çok üstünde olsa bile sadece kendi çevresine yardım etmeye çalışmakla kalmayıp, Kızılderililer gibi farklı etnik grupların mücadelesine bile ortak olacak kadar kendini adamıştı. Kareem, bundan 50 yıl önce neredeyse yine orada duruyor. Maalesef dünya ve özellikle Amerika için de aynısı geçerli. Hala ayrımcılıklar farklı bir biçime bürünse dahi devam ediyor. Dünya’nın, Kareem’in olduğu yere gelmek için gitmesi gereken daha çok yolu var.
Türkiye’de 2016 yılında kaldırılan kış saati uygulaması, Avrupa ve ABD’de devam ediyor. Milyonların merak ettiği “kış saati ne zaman başlıyor?” sorusu yanıt buldu. Türkiye’de Kalıcı Yaz Saati Dönemi 2016 yılında alınan kararla Türkiye’de yaz saati uygulaması kalıcı hale getirildi. Bu karar sonrası saatler yılda iki kez geri veya ileri alınmıyor. Amaç, gün ışığından yıl boyunca […]
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, eski tip sürücü belgelerinin yenileme sürecinde kesin tarihi açıkladı. 31 Ekim 2025 sonrasında eski tip ehliyetlerin geçerliliği olmayacak. Son Tarih Kesin: 31 Ekim 2025 İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada milyonlarca sürücüyü ilgilendiren önemli bir hatırlatma yaptı. Yerlikaya, eski tip sürücü belgelerinin yenilenmesi için son tarihin 31 Ekim […]
1 Ocak 2026’dan itibaren memur maaşlarına yapılacak zamla birlikte kıdem tazminatı tavanı da güncellenecek. SGK Başuzmanı İsa Karakaş, yeni tavan rakamını açıkladı. Kıdem tazminatı tavanı memur maaşına endeksli Kıdem tazminatı, en yüksek devlet memuruna ödenen emeklilik ikramiyesi üzerinden hesaplanıyor. Bu nedenle memur maaşlarına yapılan her zam, tazminat tavanını da doğrudan etkiliyor. 01 Temmuz – 31 […]
Türkiye’de uzun yıllar KFC ve Pizza Hut restoranlarını işleten İş Gıda AŞ, konkordato başvurusundan sonuç alamadı. Mahkeme, şirketin iflasına karar verirken 4,4 milyar TL’lik borç da resmileşti. İflas kararı çıktı İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, İş Gıda AŞ ve grup şirketlerinden İshway Gıda Dağıtım AŞ’nin iflasına hükmetti. Kararla birlikte şirketin 4,4 milyar TL’lik borcu […]
Meclis, yaklaşık 2,5 aylık aranın ardından bugün açılıyor. 28. Dönem 4. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul’daki konuşmasıyla başlayacak. Peki yeni yasama yılında TBMM’nin gündeminde neler var? Meclis açılışında kritik mesajlar Geçen temmuz ayında tatile giren TBMM, bugün saat 14.00’te özel oturumla çalışmalarına yeniden başlayacak. Açılışta önce TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş konuşma yapacak, […]
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, üniversite eğitiminde yeni bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını belirterek, başarılı öğrencilerin 3 yılda mezun olabileceğini duyurdu. Üniversite eğitiminde yeni dönem YÖK, Türkiye’nin yükseköğretim alanındaki gelecek vizyonunu ortaya koyan **“2030’a Doğru Türk Yükseköğretiminin Yol Haritası”**nı kamuoyuna açıklamaya hazırlanıyor. Bu kapsamda YÖK Başkanı Özvar, AA muhabirine yaptığı değerlendirmelerde üniversite eğitim […]