Site icon Victory Dergi

Ali Sofuoğlu: Vizyon

Ali Sofuoğlu, kariyerinin bu noktasına kadar hep bitmeyen bir azimle mücadele etti. Kaygan ve tehlikeli zeminleri sakin adımlarla birer birer aştı. Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda ilklere imza atarak, şimdiden karate tarihimizin öncüsü oldu. Olimpiyatlardaki ilk tecrübesini de madalyayla tamamladı. Kararlı yükselişinin arkasında, ailesinden gelen kocaman bir destek ve Ay yıldızlı bayrağı onurlandırma sorumluluğu var. Ali Sofuoğlu ile dönüm noktalarını, gelecek hedeflerini, misyonu ve vizyonu üzerine konuştuk…

Birçok sporcudaki ortak özelliklerden biri olarak senin de hiperaktif bir çocukluğun olduğunu biliyorum. Çok sabır isteyen, bedenen ve zihnen odaklanma isteyen bir spora yönlenmişsin. Enerjini bu spora aktarmanın üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

“Her şeyden önce bu röportajı benimle yaptığınız için çok teşekkür ederim. Çocukluğumda futbol da oynuyordum. Takım sporlarında, sizin takımın kötü bir gün geçirdiği maçlar ya da tam tersi senaryolar olabiliyor. Öncelikle daha o yaşımda bunlarla karşılaşmak istemediğimi ve kendi emeğimin karşılığı neyse onu alabileceğim bir branşla uğraşmayı akıl ediyordum. Karate bunun için biçilmiş kaftan oldu. Evet hareketli bir çocuktum ama karatenin yoğun konsantrasyon gerektiren yapısı çok daha hareketli spor branşlarındaki kadar enerji istiyor. Ailemin de beni doğru şekilde kanalize ettiğini düşünüyorum.”

Sence bir karatecinin kariyeri boyunca aşması gereken en önemli zorluklar nelerdir?

“Buna tek bir cevap verecek olsaydım “tekrar eden süreçler” derdim. Karate ile uğraşıyorsanız sabır katsayınızın çok yüksek olması gerekiyor çünkü yeşil ve mavi kemerlere geldiğinizde uzunca süreler aynı şeyleri tekrar tekrar yapmanız gerekiyor. Bırakma düşüncesinin bile zihinlerde dolaştığı dönemlerden bahsediyoruz. O dönemleri aşarsanız başarılı olabiliyorsunuz.”

Karate öğrenilmesi yıllar alan ve olağanüstü disiplin gerektiren bir sanat… Odaklanmanı geliştirme konusunda günlük hayatında ne gibi yollara başvurdun?

“Ben film izlemeyi çok severim. Bunun karate ile ne ilgisi var? Şöyle ki; film izlemek benim için yalnızca bir eğlence aracı değil bir terapi ve mental gelişim metodu. İzlerken, izlediğim filmin atmosferine çok girerim ve o dünyaya ait olurum birkaç saatliğine. Bunu çok iyi başardığım filmler vardır: Son Samuray gibi. Tüm sporculara da izlemelerini tavsiye ederim. Öz disiplin ve insanın kendinin farkında olmasıyla alakalı nefis bir filmdir. Film izlemek benim için bir odaklanma antrenmanı gibi yani.”

Kuzenin Metin Sofuoğlu’nun kariyerinde önemli bir yeri var. Önünde bir örnek olan, aile üyelerinden birisiyle beraber çalışabilmek sana neler kattı?

“Her şeyden önce Metin hoca ile ilgili bir soru sorduğunuz için teşekkür ederim. Çünkü, biz sporcuların başarılarının arkasındaki mimarlar çoğu zaman atlanıyor ve geri planda kalıyor. Metin hoca ile çalışmaya başlamadan önce kendime karşı bir sorumluluğum vardı. Onunla çalışmaya başladıktan sonra ailemden biri olması ve kendi çocuklarından vakit ayırarak bana emek verdiğini çok daha yakından görmem ona karşı da büyük bir sorumluluk taşımama vesile oldu. Başarılı olmalıydım çünkü hocamın emeğini de kendi emeğim gibi boşa çıkaramazdım.”

Amcan sizi futbola yazdırmak istemiş ancak kayıtların dolması nedeniyle yapamamış. Geriye dönüp baktığında hiç “Futbolcu olsaydım nasıl olurdu?” diye düşündüğün oldu mu?

“Aslında hikaye şöyle: ‘Amcam Metin Hocayı futbola yazdırmaya götürdüğünde kayıtlar dolu olunca karateye yazdırıyor. Ben de Metin hoca karateye başladı diye karateye başlıyorum.’ Futbolun eşiğinden dönen kendisi ama ben de dolaylı olarak bu hikayeyi yaşıyorum. (gülerek) Emeğim ve azmimle bir yerlere gelirdim ama futbolda karatede olduğum gibi başarılı olamayabilirdim. Yeteneklerim futboldan ziyade karateye daha uygunmuş gibi hissediyorum bunca tecrübeden sonra.”

Bir dönem sporu bırakma noktasına gelmişsin. O dönem neler hissettin ve en önemlisi işin psikolojik kısmını nasıl atlattın? 

“Bu sporu bırakma konusu gerçekten çok hassas bir durum, hemen her profesyonel sporcunun böyle anları vardır. Eğer, orada size yardımcı olabilecek bir dış etken ya da kişi yoksa girdabın içinden kendi başınıza çıkmak oldukça zor. Beni destekleyen ailem oldu. 2009 yılında bırakma noktasına gelip 2010’da Türk karatesine kata alanında ilk Avrupa Şampiyonluğu’nu getirdim. Sporda çok enteresan hikayeler var gerçekten… Hayatın bir özeti gibi.”

Katada hiç şampiyonluk yokken genç yaşında üst üste iki Avrupa Şampiyonluğu kazandın. Kendine güvenin kırıldıktan sonra, böyle bir başarıyla dönmek seni sonsuza dek spora bağladı diyebilir miyiz? En önemli dönüm noktan bu muydu?

“2010’daki Avrupa şampiyonluğu ve daha sonra 2011’deki Avrupa şampiyonluğu beni gerçekten spora bağladı. ‘Artık bu senin işin ve başka bir şeyle ilgilenmeyeceksin bu işte en iyisi olana kadar durmak yok’ diye düşündüm. Hiç unutmuyorum 2010’daki şampiyonluğum sonrası hoca bütün öğrencilerini topladı ve ‘Seneye şampiyon olabilir misin?’ diye tek tek sordu. Herkes belki, olabilirim gibilerinden cevaplar verirken, ben olurum dedim. Nasıl olacaksın dedi, nasıl şampiyon olunacağını öğrendim hocam dedim. Nasıl çalışmam gerektiğini biliyorum ve bu odadaki kimse benden daha çok çalışmıyor dedim. Gerisi zaten günümüze kadar gelen kariyerim.”

“2010’daki Avrupa şampiyonluğu ve daha sonra 2011’deki Avrupa şampiyonluğu beni gerçekten spora bağladı. ‘Artık bu senin işin ve başka bir şeyle ilgilenmeyeceksin bu işte en iyisi olana kadar durmak yok’ diye düşündüm.”
Madrid’de düzenlenen 2018 Dünya Şampiyonası’nda bronz madalya kazanmıştın. Bu tarihimizde bu daldaki ilk madalyaydı. Böyle bir ilki yaşadığında ve ülkemize yaşattığında nasıl hissettin?

“O madalyanın hüzünlü bir hikayesi var bende. Ben maça çıkmadan önce babaannem vefat etmiş ve Metin Hoca’nın bundan haberi olmuş ama benden gizliyorlar. Hatta vefat haberi bilirsiniz sosyal medyadan akrabalara, dostlara da duyurulur. Onu bile engelliyorlar ben görmeyeyim diye. Maçı kazanıp kenara gelince Metin Hoca bana sarılıp hıçkıra hıçkıra ağladı. Ben de kendimi tutamadım ve ağladım. Arka planını sonradan öğrendim. O gün 7 kez dünya şampiyonluk sahibi Antonio Diaz’ı yendiğim ve dünya şampiyonaları tarihinde ilk madalyayı ülkeme kazandırdığım, aynı zamanda da çok sevdiğim babaannemi kaybettiğim bir gündü. Sevindim mi üzüldüm mü ne yaşadım hala anlayamıyorum.”

2021 Avrupa Karate Şampiyonası aslında birçok şeyin habercisiydi. Ülke olarak turnuvayı lider tamamladık ve sen de katada altın madalya getirerek başarının öncülerinden olmuştun. Ülkemizin karatede yükselen başarısını hangi etkenlere bağlıyorsun?

“2021 Avrupa Şampiyonası, İspanya’nın yıllardır süren hegamonyasını sonlandırdığımız bir yarışmaydı. Katada 4 kategori var, biz bunların 2’sinde altın aldık, bir tane de gümüşümüz var. Bu da genel klasmanda artık bir numaraya taşınmak demek. Bu birçok şeyin habercisiydi gerçekten ama altında büyük emek ve özellikle data var diyebilirim. Bizim 5 yıl önce hangi koşuda hangi nabızla koştuğumuzun verisi bile saklıdır. Böyle titizlikle ve ne yaptığını bilen bir ekiple hazırlandık biz bu şampiyonlara. Umarım dahası da gelecektir. Biz ülkemize gururla hizmet ediyoruz.”

100’e ulaştığımızdan çok daha kısa sürede 200’e ulaşacağız. Çok çalışıp o seviyelere gelmemiz lazım. Vizyon budur.

Tokyo’da olimpiyatların son günlerinde bronz madalya kazandın. Karatenin ilk kez olimpiyatlarda yer almasıyla bu başarı geldi. Olimpiyat komitesinin karateyi dahil etmekte geç kaldığını düşünüyor musun?

“Karatenin yüzme ve koşu gibi branşlardan ayrılan bir tarafı var o da hakem görüşlerinin sonuçlara olan etkisi. Yani bir yüzücü elini bitiş duvarına değdirdiyse bunun zamanı ile ilgili ihtilaf olması söz konusu değil. Ama karatede hakem yorumları ön plana çıkabiliyor. Örneğin, 2021 Avrupa Şampiyonası öncesinde 4 sene boyunca ben finalisttim ve yarışmalarım sonunda hak edenin ben olduğumu söyleyen yerli yabancı çok insanla karşılaştım. IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) muhtemelen bu sebeplerden dolayı temkinli yaklaşıyor ama doğru regülasyonlar getirildiğinde karatenin kalıcı bir olimpik spor olmaması için hiçbir sebep yok. Nice Türk sporcu bu alanda ülkemize madalya kazandıracaktır inanıyorum.”

Kazandığın olimpiyat madalyası ülkemizin toplamda 100. madalyasıydı. Bu güzel denk gelişle beraber adını şimdiden spor tarihimizin bir köşesine yazdırdın. Böyle bir dönüm noktasını yakalamış olmak nasıl hissettiriyor?

“Olimpiyat bronz madalyası kazandığıma sevinirken röportaj esnasında bunu bana söylediklerinde hem çok şaşırdım hem de sevincimi ayrı bir boyuta taşıdı bu. Bir, on, yüz gibi rakamlar akılda kalıcı oluyor bu yüzden de aldığım madalyanın etkisini çok sevdim. O röportajda şunu söyledim: ‘100’e ulaştığımızdan çok daha kısa sürede 200’e ulaşacağız inşallah. Yalnızca bir olimpiyatta 50-60 madalya ve daha fazla kazanan ülkeler var. Çok çalışıp o seviyelere gelmemiz lazım. Vizyon budur.'”

Karate, Tokyo Olimpiyatları’nda ülke olarak en başarılı olduğumuz dal oldu. 4 sporcuyla madalya kazandık. Türkiye’de yakın dönemde gelişen karatenin bu kadar kısa sürede büyümesini neye bağlıyorsun?

“Eski federasyon başkanımız rahmetli Esat Delihasan’ın bu konuda çok büyük bir katkısı vardır. İşi ehline teslim etmek, liyakat, doğru kişileri doğru görevlere yönlendirmek gibi önemli meziyetleri vardı. Metin Hoca ile çalışmaya başlamamız ve uyumumuz buna güzel örneklerden biridir. Bu liyakat esası ve adalet devam ettiği müddetçe her alanda daha çok başarı gelir.”

2021 Dünya Karate Şampiyonası’nda takım olarak katada bronz madalya kazandık. Emre Vefa Göktaş ve Enes Özdemir’le beraber kazandığınız bu başarı tarihimizde, dünya şampiyonaları tarihinde ilk ’takım kata’ madalyası oldu. Bu noktada artık kaderinde ilklerin önemli yer tuttuğuna inanıyor musun?

“İlkleri başarmak ve öncü olmak çok güzel bir şey. Kendimle ve takımla gurur duyuyorum. Türk karatesini elimizden geldiğince yukarılara taşımaya çalışıyoruz. Dünya üçüncülüklerini yaşadığımız o şampiyonada altın madalya kazanmaya da yaklaşmıştık. İnanıyorum bu hayal de gerçekleşecek.”

2022 yılı hedeflerin neler? Geriye dönüp baktığında değiştirmek istediğin, içinde bulunduğumuz yılda daha iyi olmalı dediğin hedef noktan nedir?

“2022 yılı içerisinde çok önemli bir Avrupa şampiyonamız var. Ben geçen yılki şampiyonluk unvanımı korumak istiyorum ama büyük hedefim bu değil. Ben 10 yıllık bir seri yakalamak istiyorum. 2 Avrupa şampiyonluğu yakın hedef, nihai hedef buraya ambargo koymak. İnşallah başarabilirim.”

Sıradaki ilkin ne olduğunu biliyoruz. Paris’e gitmek, kendi dalının ilkini gerçekleştirmek, en büyük spor organizasyonunda altın madalyayı boynuna geçirmek fikri sende hangi duyguları canlandırıyor?

“Evet, en önemli hedeflerden biri 2024 Paris Olimpiyatları. Şu anda olimpiyat programında yokuz ama bu konuyla alakalı çalışmalar yürütülüyor. Dünya Karate Federasyonu ile Olimpiyat Komitesi’nin birlikte hareket ettiğini ve bu konuda büyük çalışmalar içerisinde olduklarını öğreniyoruz. Umuyoruz ki 2024 Paris Olimpiyatları’nda yer alırız. Eğer, Paris Olimpiyatları’na katılım gerçekleşirse en büyük hedefim oradan altın madalya almak olacak. Bunun için var gücümle çalışacağımdan herkes emin olabilir.


Katılımı ve samimi cevapları nedeniyle milli sporcumuz Ali Sofuoğlu’na teşekkür ederiz.

Exit mobile version